İŞBİRLİKÇİLİK RUHU/ NEMRUT MUSTAFA
NACİ YENGİN
Son dönemde açık bir şekilde anlaşılmıştır ki kimler bu ülkenin menfaatine çalışıyor kimler bu ülke için çalışıyormuş gibi görünmesine rağmen başka ülkelerle işbirliği halinde çalışmalar yürütüyor ortaya çıkmıştır!
Büyük milletlerin, köklü medeniyetlerin kaderinde vardır içten baltalanma ve birliktelik ruhunu bozma çabaları!
Büyük Hun ve Göktürk İmparatorluğuna karşı Çin’in devleti içten çökertmek için ajanlarını, kızlarını gönderdiği Göktürk Kitabelerine kadar yansımıştır.
Daha sonraki dönemlerde Selçuklulara karşı İran ve Haşhaşilerin başı Hasan Sabah’ın çalışmalarının bedelini yine medeniyetimiz ödemiş ve Türk-İslam dünyasının birliği zarar görmüştür. Haçlılar, Bizans, Moğollar aynı şekilde Türk- İslam medeniyetinin birlik ve bütünlüğüne zarar verici çalışmalar yapan faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Bir zamanlar Bizans oyunu olarak bildiğimiz içten çökertme, iç karışıklık çıkarma, ajanlar yerleştirerek birlik ruhunu zedeleme bir bakıma savaş taktiği olarak ta bilinmektedir. Osmanlı’nın son döneminde Batının sıkça başvurduğu birlik ruhunu bozma ve Osmanlıyı parçalama düşüncesinde öncelikli hedef Hıristiyan azınlıklar olmuş ve bölücü, parçalayıcı milliyetçilik anlayışı desteklenmiştir. Bununla birlikte her türlü milliyetçilik fikrini ortaya atanların Türk kökenli olmamaları tesadüf sayılmamalıdır!
Osmanlının parçalanmasında en son ortaya çıkan düşünce Türkçülük fikri her ne kadar bir millete has bir düşünce sistemi gibi duruyorsa da Osmanlı Müslümanlarını aynı çatı altında yaşatmayı amaçlayan güçlü bir düşünce sistemidir de. Aynı düşünce Atatürk tarafından vatan-kültür milliyetçiliği olarak devam ettirilmiştir.
İslam dünyasına karşı geliştirilen Batı kaynaklı düşünce ve siyasal sistemler incelendiğinde Osmanlı’yı hedef alan çalışmalarda birleştikleri dikkat çekicidir. Hıristiyan azınlıklardan sonra Osmanlı Müslümanlarına karşı uyguladıkları ayrılıkçı, İslam dünyası-Osmanlıyı parçalayıcı fikirlerde ortak düşüncenin toprak ve bağımsız devlet vaadi olduğu görülmektedir. Özellikle Araplar üzerinde İngiltere’nin geliştiği İslam dışı Vahabilik günümüzde Batı kaynaklı IŞİD’den çok farklı değildir. Ortadoğu’da İslam dünyasında Batı tarafından kurulan Arap ve diğer devletlerin gerçekten bağımsız devlet olduğuna kim inanabilir!
Osmanlının parçalanmasıyla kısmen amaçlarına ulaşan Batı bloğunun son yıllarda Türkiye üzerinde haince planlar kurduğu, yerli işbirlikçi temsilcilerini harekete geçirdiği ayan beyan ortadadır. Bunlar arasında son zamanlarda daha çok dikkat çekenlerin Kürt faşizmi-PKK ile birlikte hareket eden ancak siyaset ve bürokraside bir yerlere gelen kesimler olduğu görülmektedir!
Batının gizli servisleri ve oryantalist ajan-bilim adamları tarafından sistematik hale getirilen etnisite düşüncelerin zaman içinde toprak ve devletleşmeye doğru götürülmesi için her zaman parçalanacak olan ülkenin içinden bulunacak işbirlikçi ajanlar; bilim adamı, gazeteci, siyasetçi, sanayici, toprak ağası, aşiret reisi, din adamı… Çıkacaktır. Bununla ilgili gerek günümüzde gerekse tarihimizde yüzlerce örnek bulunabilir.
İşbirlikçiler arasında öyle birisi vardır ki her ne kadar Osmanlı paşası olsa da günümüze de ışık tutacak pek çok yönüyle örnek bir şahsiyet olarak görülebilece Nemrut Mustafa Paşa’dır.
“Süleymaniyeli Nemrut Mustafa Paşa-Bir İşbirlikçinin Portresi”[1] kitabını bir kez daha okuduğumda işbirlikçilik ruhunun batılılar tarafından nasıl beslendiğini bir kez daha şahit oldum.
Kimdir Nemrut Mustafa Paşa?
1866 yılında Kuzey Irak’taki Süleymaniye kantinde doğan Mustafa Paşa, Kürt Bilbas aşiretinin bir kolundandı. Süleymaniyeli Babanzade ailesine mensuptur. Süleymaniye Medresesinde okuduktan sonra Bağdat Askeri Rüştiyesini bitirmiş, buradan İstanbul’daki Harp Okuluna girmişti. Kısa zamanda mirlivalığa kadar yükselen Nemrut Mustafa Paşa ününü İngilizlerle işbirliği yapan Damat Ferit Hükümeti döneminde Divan-ı Harb-i Örfi mahkemesi başkanlığı sırasında yaptığı kanunsuz idamlara borçludur. Özellikle İttihat ve Terakki Partisine, Enver Paşa’ya karşı kin besleyen Nemrut Mustafa bir yandan Ermenilerin haklarını korurken bir yandan da İngilizlerle gizli görüşmeler yapmış ve Kürt devleti hayalleri kurmuştur!
I.Dünya Savaşı sırasında güvenliği sağlamak amacıyla çıkarılan Tehcir Kanunu sırasında yaşanan bazı münferit olaylarda Ermenilerin sözcülüğünü yapmış ve İngilizlerin istekleri doğrultusunda kararlar alarak haksız yere idam ve suçlamalar yaparak Türk-İslam dünyasının gözünde “nemrut”laşmış, "Nemrut Mustafa veya Kürt Mustafa Paşa" diye şöhret bulmuştur!
Bir yandan Damat Ferit Hükümetiyle birlikte Osmanlıyı İngilizlere-İşgalci devletlere peşkeş çeken kadroda yer alan Nemrut Mustafa Paşa bir yandan da Osmanlının içinde bulunduğu durumdan faydalanarak İngiliz güdümlü bir Kürt Devleti kurmak amacıyla çalışmalar yürütmüştür.
I. Dünya Savaşında şehit olan Türk askerleri için “Köpek Ölüsünden Farkları Yok”[2] diyebilecek kadar Türk düşmanı olan bu Osmanlı paşası Milli Mücadele komutan ve kahramanlarına idam cezası istemiştir![3]
Nemrut Mustafa Paşa’nın Özellikleri:
“Mustafa Paşa’nın bu dönemde yoğun bir şekilde İngiliz yanlısı bir siyasetle de uğraştığı anlaşılıyor. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserinin 5 Ocak 1919 tarihli raporuna göre, onu ziyarete gelen İngiliz Muhipler Cemiyeti kurucusu Sait Molla, Mustafa Paşa ve diğer bazı Kürt ileri gelenleri İngiliz mandası altında özerk bir Kürdistan istediler.”
“30 Aralık 1919 tarihli Tasviri Efkâr gazetesi, askerlerin siyasete karışamayacağı emrine karşı gelmekten yargılanacağını, 19 Ocak 1920 tarihli Yenigün gazetesi de onun asker olduğu halde siyasi cemiyete girmek ve Ermenice Azadamard gazetesine bölücü demeç vermekten Esat Paşa başkanlığındaki divanı harpte yargılanmaya başlandığını yazmıştır.”
“Nemrut Mustafa Paşa’nın başkanı olduğu Divan-ı harbi Örfi’nin verdiği en önemli karar önce Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşalarla Kara Vasıf, Ahmet Rüstem, Dr. Adnan Beyler, Halide Edip Hanım, ardından Fevzi (Çakmak)Paşa, üçüncü bir kararla İsmail Fazıl Paşa, İsmet (İnönü), Bekir Sami, Yusuf Kemal, Rıza Nur, Albay Fahrettin ve Selahattin, Abbas Hilmi, Celalettin Arif, Hamdullah Suphi Beyler, Rıfat Börekçi, Mustafa Fehmi Efendi’yi idam cezasına çarptırmasıdır!”
“İngiliz Yüksek Komiseri Sir H. Rumbold, Dışişleri Bakanı Curzon’a gönderdiği bir yazıda, Mustafa Kemal’e karşı Kürtleri kullanma planı hakkında bilgi veriyordu. Buna göre, Yunanlılar böyle bir imkânı araştırıyorlardı. Mustafa Paşa’ya bir süre önce bu iş için İngiliz Yüksek Komiserlikçe Irak’a gitmesi konusunda izin çıkarılmıştı. Raporda adı geçen kişilerin toplu bir Kürt hareketi yaratmasının ve Kürtleri Yunanlılarla işbirliğine sürüklemesinin kuşkulu olduğu da belirtiliyordu.[4]
Nemrut Mustafa, ailesini Şam’a götürme gerekçesiyle bir süre sonra İstanbul’dan ayrılır. 28 Haziran 1921 tarihli İkdam, “Kürt Mustafa Paşa, Kürtleri organize etmek üzere Şam’a gitti” diye yazmıştır.”
“21 Temmuz 1922’de Süleymaniye’de Kürdistan Cemiyeti başkanıdır. 10 Ekim 1922’de İngilizlerin teşvikiyle Güney Kürdistan İmparatorluğu adıyla ve Şeyh Mahmut Berzenci başkanlığında kurulan hükümette Eğitim Bakanı olur.”[5]
Teşkilat-ı Mahsusa’dan Trablusgarp kahramanı Şeyh Sünusi nemrut Mustafa’yı İngilizlerin desteklediği raporunu iletmiştir.[6] İngilizlerden para ve mühimmat desteği aldığı bilinen Nemrut Mustafa hakkında en çarpıcı bilgi 1932 tarihli bir istihbarat bilgisidir: “ Haindir. Türk düşmanıdır. Affa layık değildir!”
Hıyanet-i Vataniye Kanunu kapsamında 150’likler arasında yer alan Nemrut Mustafa 1935’te Bağdat’a giderken ölmüştür.
[1] Ferudun Ata, Süleymaniyeli Nemrut Mustafa Paşa-Bir İşbirlikçinin Portresi, Palet Yay, Konya, 2010
[2] Ata, a.g.e, s.40
[3] Ata, a.g.e,s.74
[4] Ata, a.g.e,s.85,86
[5] Zeki Sarıhan, “Nemrut Mustafa Paşa nasıl mahkûm oldu” http://odatv.com/n.php?n=nemrut-mustafa-pasa-nasil-mahkum-oldu-2408131200, 24.08.2013
[6] Ata, a.g.e,s.88