- HOŞ BULDUK EY ŞEHİR!
NACİ YENGİN
www.tarihistan.org
Sen ne kadar uzak ve sen ne kadar yalnızsın ey şehir!
Ey şehirlerin payitahtı, Efelerin son neferlerinin mahallesi...
Ne kadar bensizsin bir bilsen!
Avare adımlarımı sana doğru atarken düşlediğim saatleri yanına varınca unutmak kahır dolu cümlelere eş benim için.
Nice kahırlı cümlelerden sonra suskunluğumu ve sana karşı cümlelerimi esirgememi sakın dargınlığıma bağlama. Ben öyle birisiyim işte.
Tüm kaldırımları senin için çiğnemiş ve senin için yalvar yakar olmuştum köklerimi elimden alan nice kör kuyulara bir bilsen!
Ama adımlarımın bağrı yanık kollarımla sarmaş dolaş yapayalnız kalacağını nereden bilebilirdim!
Yoktun ey kutlu mabetlerin, taş medreselerin, Saray-ı Amire’nin ve ey ulular ulusu insanların suyunu kana kana içip gölgende huzur bulduğu şehzadelerin Gediz’e bakan başşehir!
Sana varma sancılarım ne kadar beni sana yaklaştırmaktan alıkoyuyorsa, seni aradığım ve bulmayı ümit ettiğim caddelerde, kaldırımlarda, sokaklarda, parklarda bulamamak ayrı bir kahır yüklüyor ruhuma.
Ve ben bu kahırlı saatlerin altında ezilmiş, iki büklüm olmuş halimle kendimi sana anlatamamış olmanın, sana sarılamamanın engin ıstırapları içinde kıvranıyorum.
Kıvrandığım anıların bir türlü geçmek bilmemesi adımlarıma yansımış olacak ki çıkmaz sokaklarda sana varamayan çığlıklarımı İstanbul duyuyor da bir sen duymuyorsun ey Şehr-i Şehzade!
Öyle bir çığlık ki bu paramparça düşüncelerin arasında bakir kalmış haliyle hala sana varma ümidini kaybetmemiş ve hala senden ümitli.
Ben ki Payitaht'ın ortasında bir yerinde kendime ayırdığım bir dünyada yaşamaya alışayım diye habire zorlanırken nereden düştün aklıma da çıkageldin saatin durduğu, gökyüzünün yeryüzüne misafir olduğu yağmur mevsiminde öyle!
Ama iyi ki geldin…
Nerede akşam orada sabah olsun istediğim anları yaşıyorken ve üstelik kendimi esaretten kurtulmuş yeni figüran rollere alıştırmışken nereden çıktın ve satırlarımın böğrüne pat diye düşüverdin ey şehir!
Ege'nin meltemini içime çekmek için sığındığım son kalem…
Hoş bulduk!