Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

HAYATA DAİR

18 Kasım 2018 - 19:30 - Güncelleme: 20 Kasım 2018 - 10:16

HAYATA DAİR

Birçoğumuzun hayallerini süsleyen çılgın yolculuklar vardır. Bir ülke bir hayal peşinde yaşarız. Bizi hayata bağlayan da ülkülerimizdir.

Hayatın en onulmaz dünyasında inşa etmişiz sahildeki kumdan saraylarımız vardır.

Ta ki denizin sahile sarılma arzusuna kadar sürecek kadar! Deniz ki âşıktır sahile. Koparamazlar, ayıramazlar… Kucaklaşır yine ayrılır yine kucaklaşırlar. Sarmaş dolaş... Devam edip gider geçmiş sonsuzluktan gelecek sonsuzluğa kadar.

Aşk karşılıksız sevgidir oysa. Cevapsız satırlar gibi... Dökülen iki damla gözyaşı gibi. Çekilen sızı, kalbin burkulması, derin bir iç çekiş gibi. Karşılıksız... Ferhat’la Şirin, Tahir’le Zühre karşılıksız aşkların insanıydılar. Sonu gelmez acılara göğüs gererek yaşadılar aşklarını.

Çılgın bir bakire gibidir hayat. Seversin, âşıksındır ama karşılık göremezsin. İhanete uğrar yine seversin. Yapabileceğin çok fazla bir şey yoktur. Seçenek bırakılmamıştır... Sevmekle, sevmesen de yaşamakla görevlisindir hayatı. Şiirler yazılır, âşık olduğunu-mutlu olduğunu sanırsın. Sanal dünyadasındır aslında. Ayrımında olamazsın. Kolları arasındasındır hayatın,  kendini ona bırakmışsındır. Anlayamazsın, hayal ikliminde sihirli sözcükler dermektir görevin. Uyanmamışsındır.

Hayat çılgın bir sörftür. Nereye gideceği belli olmayan yolcusundur. Tutunacağın hiçbir dalın kalmamıştır.

Kış ortası alaca karanlıklarda dengede durmaktır hayat. Yarışa erken başlamak için alacakaranlık, sızı iklimleri önerilir. Kuşluk vakitleridir yarışın ilk saatleridir. Çıkınlar hazırlanır tahammül seferleri gibi. Yolcu, sefer, tahammül... Hayatın üç kuralıdır.

Soyut iklimlerde sürekli seraplarla geçiştirmek hayata ve satırlara derman olmaz.

Bu endişe, korku ve biraz daha ileri derecedeki kâbuslarım beni yalnız bırakmıyor. Kendim, ben olarak çöllerde Babil kulemde hayatın kenarında bir yerlerde ona dokunmaya, bambaşka bir hayat yaşamaya razı bir gönül besliyor gibiyim.

Sunağa götüreceğim sunaklar, yüksek huzurunuza kabul edileceğimi düşündüğüm hayallerim. Satırlarım ve ütopyalarım. Hepimiz birlikte var olacak veya yok olacağız hayatta.

Toprağa düşen cemrelerle birlikte hayata karışacak ve belki güneşin ilk ışıklarıyla yeniden hayat bulacağız. Bir canlının kalbinde, bir gübre tarlasında ya da bir aşığın çiçek demetinde yeniden hayat bulacağız.

Orada yaşayacak ve orada kuracağız hayallerimizi. Peşinden koştuğumuz kaçamak adımlar altında yaşayacağız.

Binlerce, milyonlarca gözün üzerimize çevrilmiş namlu gibi bakışları karşısında özgün yazabilmeme mümkün değil.

Yalnız benim gözlerimin dokunduğu gözler yaşayacak, gönlümde yer edecek, satırların düzleminde ereceğim “Hiç”liğe ulaşmak arzusuyla.

Her satır bir aşktır. Yaşama kanıtıdır hayata dair. İsimleri, kimlikleri bilinmese de… Bizimle özgürleşecek, bizimle düşecekler toprağa her aşk, her satır.

Satır satır kurulan kuruyan göz pınarlarında yaşayan hülyaların, ülkülerin öldüğü görülmemiştir...

 

Reklam