Fatih Döneminde İktidar-Muhalefet Mücadelesi
Kitap okunmuyor diye ne kadar şikâyet edilse de yayıncılar nitelikli eserleri okuyucuya kazandırmaya devam ediyor.
Son dönemde Fatih Sultan Mehmet üzerine yayınlanmış en dikkat çekici kitaplardan birisi de Gizem Magemizoğlu’nun “İmparator'un İmgesi- Fatih Sultan Mehmed'in Kamusal İmajı ve İmparatorluk Siyaseti”[1] kitabı. Tez çalışması olduğu anlaşılan kitap ortaya yeni ek bir bilgi koymaktan ziyade konuyla ilgili yapılmış çalışmalar ve imparatorluğun oluşumu, imaj ve imgesi üzerine yoğunlaşmış görünüyor.
Özellikle Fatih Sultan Mehmet’in Osmanlı’ya getirdiği yenlikler ve değişimler dikkate alındığında imparatorluk siyasetinin mantığını daha yakından tanımak ve anlamak açısından önemli bir çalışma.
Osmanlı’nın mit haline geldiği bir kültürel coğrafyada Osmanlı’ya eleştirel bakmak cesaret ister. Eleştirel bakmak Osmanlı’yı karalamak anlamına gelmemelidir. Ancak Osmanlı’dan itibaren başta dönemin kronikler olmak üzere Cumhuriyet sonrası oluşturulan algı mevcut söylemlerin mutlak doğru olduğuna dair inançları güçlendirmiş ve bilim insanları dahi Osmanlı’da meydana gelen bazı durumları net bir şekilde ortaya koymaktan çekinir olmuşlardır.
Özellikle Osmanlı’nın Selçuklu devletinden devraldığı yönetim tecrübesi, yönetimde Fars ve Arap kültürünün etkisi, I. Murat’tan itibaren güçleri artırarak devam eden devşirmelerin yönetimde, saray, askeriye ve bürokraside oluşturdukları güç, hükümdarların tahta çıkmasındaki payları, Türkmen devşirme mücadelesi, Türk olmayan hükümdar kadınlarının devlet üzerindeki rolleri… Şeyh Bedreddin İsyanındaki ekonomik nedenler ve Türkmenlerin rolü, Fatih’in tahta çıkmasını engellemeye çalışan Çandarlı önderliğindeki muhalefette Türkmenlerin direnişi, Hurufilik İsyanı, Fatih’e karşı çıkan Buçuk Tepe İsyanı… İstanbul’un fethinden sonra Çandarlı ailesinin gücünün kırılmasıyla Türkmenlerin saray, asker ve bürokrasiden uzaklaştırılması, devşirmelerin daha da güç kazanması, sadrazamların daha çok devşirmelerden seçilmesi vb. birçok konuda onlarca kitap yazılmış, yüzlerce kaynak ortaya konulmuştur.
Osmanlı’ya bakarken günümüz modern ulus devlet anlayışıyla bakma hastalığından kurtulamadık. Her ne kadar günümüz kültürel şartları ve devlet anlayışı içinde bu durumu anlamakta zorlansak ta Osmanlı’nın Fatih’le birlikte oluşturmaya çalıştığı ve bunu sistemli hale getirdiği model daha çok Oğuz, İran, Arap ve Bizans modelleri üzerine şekillendirilmiş görünmektedir. Türk devlet ve beyliklerine karşı Oğuz soyundan gelindiğine dair övgü, sanatta, şiirde Farsçanın, yazışmalarda, eğitimde Arapçanın, Bizans müesseselerinin etkisi…
Fatih öncesi başlayan Türkmenlerin yönetimden uzaklaştırılmak istenmesi Osmanlı’nın hayatta kalma mücadelesi olarak da görülebilir. Çandarlı özelinde Türkmenlere karşı uygulanan uzaklaştırıcı politika devşirmelerin önünü açmıştır.
Fatih’in küçük yaşta tahta çıkmasına karşı duruş, İstanbul’un fethinde muhalefet, bir ihtimal Şehzade Alaeddin Ali’nin ölümüne zemin hazırlayan gelişmelerin Türk-devşirme ve yönetime mutlak hâkim olma müsaadesinden kaynaklandığını görmek mümkündür.
“Bir yanda köklü Türk-Müslüman ailelerinin çoğunluğunu oluşturduğu ulema, bürokrasi ve uç beyleri varken diğer yanda çoğunluğu devşirmelerden oluşan yeniçeriler ve diğer bürokratlar bulunuyordu, Türk-Müslüman kökenli aileler ve uç beyleri daha çok mevcut durumun korunmasından yanayken II. Mehmet’in etrafında kenetlenen kapıkulu kökenli askerler ve devlet adamları daha saldırgan bir dış politikadan yana olmuşlardır.”[2] İktidar ve muhalefet arasındaki çatışmasının galibi İstanbul’un fethiyle karizmatik, tartışmasız tek lider olan Fatih Sultan Mehmet ve ekibi olacak, devşirmeler yönetimdeki
güçlerini pekiştireceklerdir.
Fatih Sultan Mehmet’in gençliği ve şehzadelik yıllarını iyi incelemek gerekir.
FACEBOOK YORUMLAR