EVLİYA ÇELEBİNİN GÖZÜNDEN 1672’DE MANİSA
“SARUHAN VİLAYETİNİN TAHTI, BÜYÜK ŞEHİR
ESKİ PAYİTAHT MANİSA”[1]
“Saruhan sancağı Paşasıdır. Hassı 60.000 akçedir.
41 zeameti, 674 tımarı, alaybeysi, Çeribaşısı vardır.
Çelebiler ile 3000 askeri olur.sefer sırasında paşa da Kütahya veziri hükmünde sefere eşer.
Şeyhülislamı, Nakibüleşrafı, ayan ve eşrafı vardır.500 akçe şerif mevleviyettir. Çünkü eskiden şehzadelerin yeri idi.
500 parça nahiye köyleri , 5 kaza nahiyesi vardı.
Karaköy kazası, şehir içinde 5 kaza daha , Düzkulu ve Yelamet ve Belin ve Bozdoğa ve Emlak kazaları … Bu kazalar Mollamnın hükmündedir.
Kethüda yeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 20 kale neferleri vardır. 80 neferleri İzmir’de Sancak burnunda yeni yapılan kaleye gönderilmiştir.
Kalesi, şehrin ensesinde duman üzeridir. Aşağı şehirden 4 bin adımla çıkılır. Kalesi beşgen şeklinde olup etrafı 2200 adımdır. Hendeği yoktur. Çünkü etrafı kızıl yalçın kayadır. Kapısının iç yüzünde Okçu Şuca’nın kemanı asılıdır.
Kule içinde 30 ev, 2 su sarnıçı, buğday ambarı cephane, Sultan 2. Murad’ın camii vardır.(Bu caminin Ulu Camii-Camii Kebir olduğu ancak Evliya Çelebinin bu konuda farklı bilgi verdiği görülmektedir.) Kale kıdafe yapısıdır. Selçuklulardan Sultan Alaaddin’in beylerinden Sarhan Bey Rum krallarından Pulskuyo adlı kefeleden almıştır.
Yunanca bu kalenin adı Endirefil’dir. 2. Sultan Murad Sarhan oğullarından bin güçlükle Türk eşkiyalarını kıra kıra fethetmiştir. Aşağı kale harabeye yüz tutmuş iki kat üçgendir, etrafı altı bin adımdır. Sağlam bir kaleymiş. 7 kapısı var. Kale içini baştan başa bağ ve bahçe ve akar sulardır. Bütün halkı aşağı şehre göçüp kale bağlar olmuş ama aşağı şehir mamur, büyük şehirdir.”
MANİSA MİMARİ ESERLERİ
“Kıdafe yapısıdır. Latince Nişa derler, büyük demektir. Fethinden sonra Manisa dediler. Yani (kafir karısı şehri) demektir. Şehir kalenin bulunduğu Pus dağının eteğindedir. 60 mahalle 6660 evler ve saraylardır. Gediz nehri kuzey tarafındaki sahra da akar. O uçsuz bucaksız sahra reyhan ve gül ille süslü köylerle doludur. Her evin pencerelerinden bu sahra temaşa olur. 105 mihraptır.”
SARHAN BEY CAMİİ
“ Kiliseden çevrilmedir.( Emecen farklı Düşünür. Eski Kilise yıkıntıları üzerinde kurulduğu doğrudur. Hatta kilise taşları kullanılmıştır) Kubbelidir. Avlusunun etrafı altı mermer sütun üzerinde kubbedir. Avlu ortasında havuz, etrafında medrese hücreleri vardır. (Fethiye medreseleri) adıyla meşhurdur. Biraz aşağıda 3. Murad camii olup fevkalade sanatlıdır. İki minaresi vardır. Minarenin altın alrmleri üzerine güneş vurduğu vakit Manisa sahrasını aydınlatır. Ve insanın gözünü kamaştırır. Büyük kubbe üzerindeki alemin yüksekliği kırk mülki zira’dır derler. 40 bin halis altın la kaplanmıştıri diye söylenir. Caminin mihrabı, minberi, şeyhlerin kürsüleri, mahfili avizeleri velhasıl fevkalade tezinatlı ve sanatlıdır. Avlusunda büyük bir havuz vardır. Adem gerdanı kalınlığında sular fışkırır. Caminin kıble kapısı üzerinde celi müzehheb yazı ile “…Sultan Süleyman Han oğlu, Selim Han oğlu Murad Han’ın 974 muharrem ayında başlatıp 974 senesi zilhicçesi sonunda bu caminin tamamlandığı” yazılıdır .
Anadolu’nun Şam şehri yerindedir. Dört tarafı gülistandır. Kale içinde 2000 kiremitli, bağ ve bahçeli, akar sulu havuzlu evleri vardır. Etrafı yayla olduğundan yaylalardan inen sular, bağları sular, şehrin sokaklarından geçer, 24 mahalle, 47 mihraptır. Onunda Cuma kılınır. Çarşı içinde Sarı Ahmed Paşa camiinin cemati boldur. Kârgir kubbelidir. Avlusunun ortasında havuzu, etrafında medrese hücreleri vardır.
Ve yine bu camii kapısının iki tarafında beyaz mermer üzerine yazılan tarihtir:
Malik-i beyz içre gevrek-i Cud
Şah malik Hicaz-ı Rum ırak
Cami-i cümleyi kemal odun
Yaptı bir cami-i bülend afak
Geldi bir ehli dil ziyaret içün
Didi tarihi kabetül uşşak(sene 994)
Bundan sonra Valide Sultan camii…Süleyman Han validesidir. Silahtar Ağaya Trabzon eyaletini rica ettiğinden Silahtar’a rumda bir sancak ve bu Validesine Manisa’yı hasulhas edip müebbet sürgün ile Manisada kalır.sonra bu güzel camii yaptırır. Mihrabı, minberi emsalsizdir.kubbeleri kurşun örtülüdür. Avlusu mücella taşla döşelidir. Bir havuzu vardır.
Kapısının üstündeki tarihinde:
“Ümmüsultan Süleymanül malikin kad büniyyet lillahi beytüssacin ma mislehu kad ceane tarihahü hüvle cemiül müttekin el hamidin.” (Sene 898 yazılıdır.)
Bir de Küçük Valide Sultan camii vardır.
Şehzade şehinşahın validesi binasıdır. Tahıl pazarındadır.
Kurşun kubbeli, avlusu latif, kıble kapısında (896) yazılıdır.
Kale Altındaki Çeşnigir Başı Camii eski tarzdır. Kapısı üzerinde “ Bena hazelmescidül mübarek sahibül hayrat vel hasenat Sinan Bey bin Abdullah fieyyami Sultan Mehmet bin Murad Han fi şehri recebül müzecceb liseneti seb’a ve seb’amie” yazılıdır cemaati çok, sağlam bir camidir.
Timurtaş oğlu Ali Bey Camii:
Şehrin kıblesinde bir yüksek yerde , her tarafa hakim bir camidir. Avlsunda bir çeşmesi vardır. Avlu ağaçlarla süslüdür. Bu avludan bütün şehre sonsuz sahra görünür.dostlar burada oturup sohbet ve temaşa ederler. Kıble kapısı üzerinde” Caminin Timurtaş Paşa oğlu Ali Bey tarafından 978 tarrihinde yapıldığı yazılıdır.
Şehrin doğu tarafında Dilküşa Hanın Camii vardır.kubbeli ve kiremit örtülüdür kapısında: (Hatice Hatun tarafından 987 de yapıdığı) yazılıdır.
Hüsrev Ağa Camii, kargir, kubbeli…
Serabdar Camii kubbeli ve kiremit örtülüdür.
İbrahim Çelebi Camii, kubbeli ve kurşunludur.
Hamza Efendi Camii kiremitlidir.
Yumni Ali Sultan Camii kurşunlu,
Hacı Hasan Camii kiremitli,
İki levleli camii kargir ve kurşunlu,
Karaköyde Ece Camii,
Çaybaşı Çamii kurşunludur. Kapısında tarih var ama yazısı gayet çep olduğundan yazılamadı.
Lala Paşa camii kurşunlu ve kubbelidir.
Veli Oğlu camii, Haki Baba camii, ikiside kiremitli ve örtülüdür.
Bunlardan başka mecsitleri, tekkeleri vardır.
Alaybey Mescidi kapısındaki tarih:
“Ferhad ağayı muhibbil abidin,
Kad bena beyten makamürrakiin
Kaale fettullah(ta) rihabü
Mescid lil müstakim es sacidin (sene979)”
Ferhat Ağa Çeşmesinin tarihi:
“Hadimi anın didi tarihini
Nuş idin Allah içün ma-i hayat (979)”
Hünkar bahçesinin yakınında Vezir Süleyman Paşa kardeşi Bey Çeşmesinin tarihi:
“Barekallah ey emir-i menba-ı kan-i kerem
Çokdun asar-ı cemalin ad olunmaz muydun
Didi bu aynı şifabahşin Şifayı tarihin
Ab-ı safi akdı şaha çeşme-i dilcuydun(1061)”
Gülfem Hatun Çeşmesi hayratının tarihidir:
“Bu hakire dedi Gülfem Hatun
Meyesser eylesin hak ana kevser
İddi caii bu hayra tarih
İçin Allah yoluna ab-ı kevser(sene 946)”
Bu şehirde 3040 çeşme vardır…medrese vardır.
Meşhurları: Muradiye, İki Sultan, Ulu Medrese (Ulu Camiiyanıdaki..NY), Sultaniye darüşşifasında tıp ilmi görülür.fazilet ehli hekimbaşısı vardır. Haftada iki gün ders okunur, bütün hastalara çeşitli macunlar, ilaçlar, içecek, yiyeyecek boldur.
Sarhan (Saruhan) Medresesi kefere zamanında papazların yeri imiş.ibni Melik burada tahsil etmiştir. Bu medrese açıklık bir yerde olup havassı çok güzeldir. Yeraltındaki hücrelerinde birçok cezbe sahibi sülük ehli vardır.
Sinan Bey Medresesi hariç payesiyle yüksek medresedir.
İbrahim Çelebi Medresesi bu da dahil medresedir.
Bilmez bazarı medresesi, Aynı Ali Medresesi evvelce Bektaşi Tekkesi idi.şimdi hariç medresedir ama inşalllah yine tekkesi olur.
Bu medreseler ve imaretlerin yekünü 760 kurşunlu binalardır.
600 çocuk mektebi, 9 darülkurra vardır. Nice Kur’an hafızları vardır amma türkzad olmakla?! Harfleri tam telaffz edemezler. Fakat havasının güzelliğinden talebesi anlayışlıdır.
Kadın, erkek ve çocuktan 3000 hafız vardır derler.nitekim Gelibolulu Yazıcızade Mehmet Efendinin Muhammediyesini binlerce adam ezberlemiştir.
7 darülhadisi vardır.
Büyük hanlar vardır.
Bilhassa Tahıl Pazarı Hanı 40 kubbeli büyük handır. Adına Hatuniye Hanı derler.
Ali Ağa hanı 6 imareti vardır.
Sultan Murat, Sultaniye, Hatuniye, Ali Bey, Timurtaş Paşa imaretleri meşhurdurlar. Bu imaretlerin gelip geçene nimetleri boldur. Bazısının kapısında (ve yutimunettaam) ayeti kerimesi yazılıdır.
Şehrin doğusunda Mevlana Tekkesi vardır. Vaktiyle kilise imiş.(? Ulu Cami ile birlikte yapıldığı ve Ulu camiinin külliyesinin devamı olduğu bilinmektedir.NY) Kapısı üzerinde “ emer bi imareti hazihizzaviyeti mübareketil İshakiyee el emirül adil el Mansur el ibn İlyas seneseb’a mie” yazılıdır. Ve bu tarihin altında “el abdulfakir illallahil gani elhac Osman bin Emetullah” yazılıdır. (Eviya Çelebinin Bu ismi de karıştırdığı. Bak. Emecen.. Manisa. NY)
Bundan başka daha 70 tekke vardır.”
Mesire Yerleri
“Bu şehrin 70 yerinde mesireler vardır. En meşhurları:
Uluca Pınar
Uluca Çınar
Mersinli Alanı
Tabakhane Köşkü
Çelebi Pınarı
Ağa Bahçesi
Mevlevihane Bağı…Bu mesireler hep Karaköy tarafındadır.
Hamza efendi tarafından olan mesirelerde şunlardır:
Başçınar
Beyköşkü
Salıncaklar
Dokuz Pınar
Soğucak Pınarbaşı…
Bunların en seyre değer olanı Hünkar Bahçesidir.(Saray-ı Amaire bahçesi)”
Hünkar Bahçesi
“Şehrin Kuzeyindedir.
Etrafı tuğlu ve 3500 adımdır.
Senede 7 yük hasıl olur. Maksureleri, şadırvanları, fıskıyeleri, çiçekleriyle bu bahçe ne kadar tasvir edilse tam oolarak anlatılamaz.
Bu cennet misali bahçede kavak,çınar, servi ve söğüt ağaçları hesapsızdır.
Bu bağa bitişik bir Namzagah vardır ki, etrafı alçak duvarlı yerdir. İçi elli binden fazla insan alır. Haavuzları fıskıyeleri vardır.”
Manisa hakkında değerlendirme
“Bu Manisa şehri Duman dağı eteğindedir.
Evlerinin bir kısmı yamaçta bir kısmı düzlüktedir.
Şehrin doğudan batıya uzunluğu 7000 adımdır. Enliği de 3- 4 bin adımdır.”
Hamamlar…Sultan Hamamı…
“Karaköy, Çaybaşı, Tahtakale hamamları…fakat hepsinden sanatlısı Sultan hamamıdır. Bir cemakana ve bir sofaya maliktir ki, söylediklerine göre cemakanının kubbesi İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Hanının camisinin kubbesi kadardır. Dört halveti vardır. Baştan başa beyaz mermerle döşelidir. Hamamın havası o kadar güzeldir ki insan içinde bir gün otursa asla hararat vermez.diyarlarının kireci gül suyu ve zafran ile yoğrulduğundan hamamın içi daima kokuludur.”
Şehir hakkında genel değerlendirme…
“Bu şehirde 3040 çeşme, Şehirde ve Karaköyde 3360 dükkan, kubbeli kargir bezestan vardır. Tahtakale elli dükkan, iki başı derya lebi küçük çarşıdır, burada, ilaçlar ve aşık macunları satılır. Dilber dudağı macunu bir muhabbet pazarıdır ki asla aşıklardan hali olmayan bir zarifler yeridirç Tahtakalede altlı üstlü ariflerin, zariflerin toplandığı kahvehaneler vardır. Bu kahvelerin her birinde dörder mahfil yapılmıştır birinbde hanende ve sazendeler, birinde rakkaslar, birinde hikayeciler ve meddahlar, birinde de gazel okuyanlar bulunur. Fakat daha latifi Karaköy’deki kahvedir ki benzeri dünyada yoktur. Bu kahvede günde bir katar kahve sarfedilir. Günde beşyüz ademler hizmetçiler vardır. Dört tarafı gül, gülistan ve İrem bağlıdır. Güzel sesli kuşların birbirleriyle müsabaka etmeleri insanı mest eder. Şehir halkı gayet temiz zarif olduklarından çarşı ve sokaklarını daima temizleyip sularlar. Çarşılarını çınar, kavak söğüt ve üzüm ağaçları gölgelendirir.”
Manisa ve Sanat
“Gerçi Etrak diyarıdır ama?!
Eski taht şehri olduğundan halkı gayet söz anlar, miri kelam maarif erbabı şairleri çoktur.
Meşhur şairleri şunlardır: (Ani, Vani; Kani, Abi, Zülali, Lali, Vali,). Bunlardan bilhassa Lali Çelebi şiirde çok üstün idi. Fakat hastalanıp dilsiz olmuştur. Ancak kalemi cevahir saçmaktadır. Halen bir divanı vardır. Nimi Çelebi çokzekidri ama halkı zem ve kadh idip, kuduz iti gibi dalmaktadır. Ama her hicvi, Nefi’nin siham-ı kazasına bedeldir.
Şeyhülislam Mahmud Efendide alim, şair, musikide üstad bir değerli zattır. Veşhasış bu şehirde 17 divan sabihi şair vardır. Ahalisi tüccar, sanat ehli, bilgin, kanaat ve ibader ehlidir.
Halkı çuka ferace, kontoş, nazik bağasi elvan bez, bir kısmı mevlevi külahı üzerine destar sarar. Kadınları siyah ve mavi mahayyer ferace giyerleri gayet edebli gezerler. Halk Manisa alacası işleyip satar. Beyaz nohutlu çöreği, baharlı mekik böreği, beyaz Tennur gerdesi, çeşitli buzlu vişne hoşafı, üzüm şerbeti üstü bademli Manisa palüzesi, has, beyaz anasonlu çörek otlu ekmeği meşhurdur. Bolluk şehridir. Elli dirhem yağlı çörek, bir at yemi, koyun etinin bir vakiyesi bir akçeyedir.
Manisa’nın Ziyaretgahları:
Evvela vilayetin fatihi Sahran bey sultan, Seyyid İbrahim sultan, onayakın Revak Sultan ve Hak Baba Sultan Hünkar bahçesi yakınında üçüncü Murad han şehzadeleri ziyaretgahları Eğri fatihi Üçüncü Mehmed ki 976 da bu Manisa’da doğmuştur. Sonra Bektaş baba sultan, Kemal Ümmi Baba Sultan, Farsça ve Türkçe tasavvufa dair şiirleri ve müdevvenleri vardır. Peygamberimizin hadisinin tercümesinde bir hoş manzum risale yazmıştır. Ve atamız Ece Yakup Bey Ali Osman ile Mahan’dan Ruma gelip ilk defa gazi Süleyman Bey ile Rumeli’ye geçip Lapseki İskele Başındaki ve İznik’teki Yakub Ece camii bunlarındır. Manav Abdülbaki Alaiyelidir.
Bundan sonra ahbaplarmızla vedalaşıp, batıya doğru gidip, Gedüüs nehrini atlarımızla geçti. 200 evli, bir camili Horos köyünü de geçip batıya sekiz saat gittik
Evliya Çelebinin Ablası İnal Hatun’u Kaçıran İlyas Paşa Olayı
“Bergama Kalesi
Melike Kıdefa’nın yapısıdır. Orhan gazi fethidir. Paşa hasıdır. 150 akçe kazadır. Kethüda-yeri ve serdarı vardır.
İlyas Paşa 4. Sultan Murad’a asi olunca, kendisine namzet olan hemşiremiz İnal’ı ona vermekte pederimiz tereddüt etti.
O vakit İlyas Paşa Sarıca haşeratiyle birlikte Manisa ayanını Kütahya’ya gönderip, evimizi bastırıp bütün cevahirleriyle hemşiremizi araba ile kaldırdı. Ve Sandıklı sahrasındaki çiftliğimizden yedi bin koyun ve üç yüz kolanlı at çeyiz adiyle Manisa’ya götürüp hemşiremiz nikâhlısı oldu.
Sonra üzerine Küçük Ahmed Paşa gönderilince kaçıp Bergama’ya kapandı. Bunun üzerine pederimiz evimizi Kütahya şehrinde akrabamız Firaki Efendiye bırakıp hepimiz Bursa’da ki İnibey mahallesindeki evimizde kaldık.
Pederimiz Hakiri ve kardeşim Mahmud’u alıp İstanbul’da ki evimize yerleştik. Peder İlyas Paşayı Sultan Murad’a şikâyet etti. Küçük Ahmet Paşa İlyas Paşayı yakalayıp padişahın huzuruna getirdi. Üsküdar’da İstavroz köşkünde Padişah İlyas paşayı sordu:
‘Bre melun, bu koca ağanın kızını zorla niçin aldın?’ deyince,
‘Haşa ki padişahım zorla almış olam… Şer’i izin ile namzedim idi, aldım, işte şer’i hücceti…’ diye hücceti gösterdi.
Hemen babam: ‘Evet padişahım, devlete itaatli iken namzed idi, fakat asi olup katli vacip olunca kızımı vermedim. Gasp suretiyle bu kadar malımı alıp ırzımı berbat ettin!’ diye feryat edince hemen Murad Han: ‘Koca Baba, malını mu istersin, yoksa Kel Ellezin başını mı istersin?’ dedi. Hemen peder:’ Hünkârı, nursuz ve tüysüz kel başında sana ve bana be fayda var? Hemen padişahım sağ olsun, benim şikâyetimle öldürülmesin, yine Ellez oğlu Ellezdir. Affedin Revan seferine götürüp bir kulluğunuzda kullanın’ dedi. Hünkâr:
‘ Ya böyle asinin hizmeti ne olsa gerek? Devlet adamı kıtlığı yoktur. Kelle üstüne…”deyip hemen bir kara yüzlü adam İlyas Paşa’yı kapıcılar kethüdasının elinden alıp, deniz kenaraındaki mavi taşın üstünde İlyas Paşa’yı çökertti. Bir kılıç vuruşta başı taş üstüne düştü.
Hakikaten kel imiş.
Sonra Hünkar pedere bir kese onbin halis altın verdi.
Aynı sene hemşiremizin mezarını ziyaret nasib oldu.”[2]