CENNETİN KAPISINDAKİ KUZU
Hatıralarla yaşamak insanı gerçek dünyadan uzaklaştırabilir. Ancak hatıralarını paylaşmak bilimsel çalışmalardan daha önemlidir birçok insan için!
Hatıralar insanın kendisini temize çıkarma girişimidir yoksa gelecek nesillere ibret dolu hayattan dersler vermek için mi tartışıla dursun bizde hatıra yazma geleneği çok eskilere dayanmaz!
Tanzimatla bereber edebiyatımıza giren hatıra(anı) yazma geleneği her ne kadar bir özentiyle başlamışsa da günümüzde edebiyatın önemli sayılabilecek kolu haline gelmiştir.
Bizde hatıra niteliğinde ilk eser kuşkusuz Orhun Kitabeleri’dir. Bunu Babürname izler. Kazım Karabekir, “İstiklal Harbimiz”, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Anamın Kitabı”, “Gençlik ve Edebiyat Hatıraları”, “Zoraki Diplomat”;Abdulhak Şinasi Hisar, “Boğaziçi Yalıları”, “Geçmiş Zaman Köşkleri”; Halit Fahri Ozansoy “Edebiyatçılarımız Geçiyor” , Yahya Kemal Beyatlı, “Siyasî ve Edebî Portreler”; Yusuf Ziya Ortaç, “Portreler “; Hakkı Süha Sezgin, “ Edebî Portreler'i “; Beşir Ayvazoğlu, “ Defterimde 40 Suret”... Daha nice kayda değer hatıra kitabı sayılabilir.
Kemal Yurdakul Aren’in “Cennetin Kapısındaki Kuzu”[1] ve “Çaybaşı'ndan Manisa'ya”[2] kitaplarını okuyunca hatıların yok olmayacağına dair ümidim daha da arttı.
Manisa’yı anlattığı “Çaybaşı’ndan Manisa’ya” kitabını okuduğumda hep merak ettiğim yıllar bir nebze olsun hayalimde canlanmış ve Çaybaşı o günden sonra uğramadan geçemediğim önemli mekanlarımdan biri olmuştu. Bu duygularla “Cennetin Kapısındaki Kuzu” kitabını okudum.
İstanbul birçok insan gibi bizi de büyüleyen ve kendisine çeken şehirdir. Öyle ki İstanbul aşkı ölünceye kadar artarak devam eder. Yahya Kemal’in İstanbul sevgisinin tutkuya dönüştüğünü bilmeyen yoktur. Belki de bizler talebelik yıllarımızda Şehzade şehirden İstanbul’a doğru özlemlerimizi büyüterek gelmiştik. Kemal Yurdakul Aren gibi yolu İstanbul’a düşmüş ve bir daha asla ondan kopamamış kişilerdendik biz de! İstanbul tek taraflı bir aşktı bizim için. Bizi, İstanbul’a karşı beslediğimiz hisler buluşturdu Kemal Yurdakul Aren’le!
Bir şehrin kaldırımlarına varıncaya kadar özlediyseniz gerçekten o şehre bağlısınızdır. Bizim için İstanbul böyle bir şehirdir! Münir Nurettin Selçuk’un seslendirdiği
"İstanbul'u sevmezse gönül aşkı ne anlar
düşsün suya yer yer erisin eski zamanlar
sarsın bizi akşamda şarap rengi dumanlar
bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan, ah Kalamış'tan."
Şarkısı gibi sever İstanbul’u ve yaşadığı şehirleri insanlar.
Ya da Yahya Kemal’in “ İstanbul Ufuktaydı” şiirinde belirttiği gibi:
“İstanbul ufuktan,
Sîmâsını göstermeden önce,
Kalbimde göründü;
Özentili kalbimde bütün çizgileriyle,
Binbir kıyı, binbir tepesiyle,
Binbir gecesiyle.”
Bir şehir görmeden de sevilebilir. Hatıralarda, kitaplarda ve rüyalardaki silüetleriyle sevilebilir.
İstanbul’un güzellikleri, Kemal Yurdakul Aren’i İstanbul’a bağlayan ve “Kuzu” hitabıyla kendisine getiren insan olan Samiha Ayverdi özelinde hatıralar demetinin sunulduğu “Cennetin Kapısındaki Kuzu” kitabı bizi hiçbir zaman ayrı düşmediğimiz, düşemediğimiz İstanbul’umuzun kollarına attı yeniden!
Kemal Y. Aren, Sâmiha Ayverdi ile birlikte geçen zamanlarının gönüllerde bıraktığı derin izleri bu kitapta hasretle yâdediyor.
Eline, gönlüne ve yüreğine sağlık hemşerim!