BÖLGEDE OYUN KURUCU TÜRKİYE
Türkiye son dönemde Libya'daki faaliyetlerine hız verdi. Bunun yanı sıra Fransa, BAE, İsrail ve Mısır'la Doğu Akdeniz ve enerji görüşmeleri devam ediyor.
Türkiye'nin Libya Ulusal Hükümetine tam desteği sürüyor.
Türk İHA ve SİHA'ların desteği ile darbeci Hafter güçlerine karşı Türk kökenli Libya hükümet başkanı Serrac'a bağlı güçler ülkede güçlü konuma gelmeye başladı. Ancak Arapları kullanan batı güçleri de Türkiye ve Libya hükümetine karşı güçlerini toplamaya deva ediyor. Hafter kuklasının yok olmadığı mesajı verilmeye çalışılıyor.
Bunun yanı sıra Türkiye ile Libya arasında gerçekleştirilen Akdeniz’e dair antlaşma birçok devletin oyununu bozmaya devam ediyor.
Son dönemde Libya ve Mısır hükümetleri ile Türkiye arasında yapılan görüşmeler her ne kadar resmi hüviyet kazanmasa da Türkiye'nin elinin her zamankinden daha güçlü olduğu yapılan yorumlar arasında.
Türkiye'nin Akdeniz’de güçlenmeye devam etmesi, sismik arama gemilerinin bölgede özgürce dolaşmaya başlaması bir yandan Kuzey Kıbrıs ve Libya gibi devletleri rahatlatırken öte yandan Lozan Antlaşmasına göre Türkiye'ye yakın adaların silahsızlandırılması gerektiğine dair antlaşma hükümlerini hiçe sayan Yunan ve Güney Kıbrıs ve bazı yönetimleri zor duruma sokacak gibi görünüyor.
Libya bize göründüğü kadar uzak değil. Hatta Cezayir, Tunus, Yemen de öyle…
Libya’da yaşayan dört milyon Türk kökenli vatandaşın yanı sıra bölgesel dengeler açısından Türkiye’nin Libya gibi Cezayir, Yemen… batının hala sömürge gözü ile baktığı ülkelere yönelik koruyucu, iş birliği kalkanının genişletmesi muhtemel görünüyor. Son günlerde Cezayir başta olmak üzere Fransa’ya karşı iç ve uluslararası kamuoyunun dikkatinden kaçmayan katliam görüntülerinin verdiği mesaj çok önemli. 5.5 milyon Cezayirli vatandaşın Fransa tarafından katledilmiş olması ve Fransa’nın özür dilememekte direnmesini Türkiye’nin bölgede ne kadar isabetli adımlar attığının da işareti olarak görülmelidir. Fransa’nın soykırımcı bir devlet olarak BM tarafından kabul edilmesinin önü açılmalıdır.
Fransız soykırımında katledilen Cezayirli vatandaşlarının naaşlarının sembolik te olsa Cezayir’e götürülmesi bir yandan Cezayir iç kamuoyuna mesaj niteliği taşırken diğer yandan da Fransa’nın darbeci, batı kuklası Hafter’i desteklemesi ve Hafterin Libya’da katliamlarına devam etmesi gibi önemli gelişmeler Türkiye’nin elini güçlendirirken dünyaya Hafterin desteklenmesinin doğuracağı sonuçları göstermesi bakımından Fransa’nın gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koymaktadır.
Rusya’nın darbeci Hafteri desteklemek amacıyla Suriye’deki bazı terörist grupları Libya’da çatışmalara sokması da Türkiye’nin Suriye’de Rusya ile soğuk rüzgarların esmesine, Türkiye’nin Rus S-400’lerine varıncaya kadar daha titiz düşünmesi gerektiğini göstermektedir.
Akdeniz’de Türkiye ve Libya arasında imzalanan “Münhasır Ekonomik Bölge” antlaşmasına Doğu Akdeniz’de kıyısı bulunan Mısır, Libya gibi ülkelerin de dahil edilebilmesi için yapılan görüşmeler yoğunlaşırken bölgede Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın Akdeniz’deki varlığı tartışılmaya açılacak ve özellikle Yunanistan’ın Türkiye’ye yakın bazı adaları konusunda sıcak gelişmelerin yaşanmasının önü açılacaktır. Türkiye’nin Lozan’da silahtan arındırılması yolunda alınan kararı hiçe sayan Yunan hükümetine karşı Akdeniz’de Lozan dosyasını raftan indirmesi an meselesi olarak görülebilir.
Libya ile imzalanan antlaşmaların birer sonucu olarak Akdeniz’de güçlenmeye devam eden Türkiye’nin Yunanistan ve bazı devletlere rağmen atacağı kararlı adımlar önümüzdeki süreçte devam ettiği sürece Doğu Akdeniz, Kuzey Kıbrıs Türk devleti, adalar konularında ciddi rahatlamaların yaşanması mümkün görünmektedir.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de "Oyun Bozucu" rolden "Oyun Kurucu" rol üstlenen adımlar atmasının zamanı gelmektedir.
Türkiye’nin Libya, Akdeniz, Türk Akım Projesi gibi birçok avantajına karşı son günlerde Ermenileri Azerbaycan’a karşı kullanma girişimini iyi takip etmek gerekmektedir. Asıl hedef Türkiye ve Azerbaycan’ın yakın zamanda Ermeni işgali altındaki Karabağ’ı kurtarma girişimini engelleme ve Türk Akım Projesi gibi görünmektedir.
Türkiye’nin Libya’daki varlığı, Irak, Adalarda ihtimal gelişmeler Akdeniz, Azerbaycan’la birlikte enerji bölgelerinde aktif hale gelme… girişimlerini tökezletme olarak görülmektedir.
Rusya destekli Ermenilerin Tovuz saldırılarının arkasında da Türkiye’nin Libya’daki gücünü kırma ve pazarlık payını arttırma girişimi olduğunu görmek gerekir.
Türkiye'nin Libya Ulusal Hükümetine tam desteği sürüyor.
Türk İHA ve SİHA'ların desteği ile darbeci Hafter güçlerine karşı Türk kökenli Libya hükümet başkanı Serrac'a bağlı güçler ülkede güçlü konuma gelmeye başladı. Ancak Arapları kullanan batı güçleri de Türkiye ve Libya hükümetine karşı güçlerini toplamaya deva ediyor. Hafter kuklasının yok olmadığı mesajı verilmeye çalışılıyor.
Bunun yanı sıra Türkiye ile Libya arasında gerçekleştirilen Akdeniz’e dair antlaşma birçok devletin oyununu bozmaya devam ediyor.
Son dönemde Libya ve Mısır hükümetleri ile Türkiye arasında yapılan görüşmeler her ne kadar resmi hüviyet kazanmasa da Türkiye'nin elinin her zamankinden daha güçlü olduğu yapılan yorumlar arasında.
Türkiye'nin Akdeniz’de güçlenmeye devam etmesi, sismik arama gemilerinin bölgede özgürce dolaşmaya başlaması bir yandan Kuzey Kıbrıs ve Libya gibi devletleri rahatlatırken öte yandan Lozan Antlaşmasına göre Türkiye'ye yakın adaların silahsızlandırılması gerektiğine dair antlaşma hükümlerini hiçe sayan Yunan ve Güney Kıbrıs ve bazı yönetimleri zor duruma sokacak gibi görünüyor.
Libya bize göründüğü kadar uzak değil. Hatta Cezayir, Tunus, Yemen de öyle…
Libya’da yaşayan dört milyon Türk kökenli vatandaşın yanı sıra bölgesel dengeler açısından Türkiye’nin Libya gibi Cezayir, Yemen… batının hala sömürge gözü ile baktığı ülkelere yönelik koruyucu, iş birliği kalkanının genişletmesi muhtemel görünüyor. Son günlerde Cezayir başta olmak üzere Fransa’ya karşı iç ve uluslararası kamuoyunun dikkatinden kaçmayan katliam görüntülerinin verdiği mesaj çok önemli. 5.5 milyon Cezayirli vatandaşın Fransa tarafından katledilmiş olması ve Fransa’nın özür dilememekte direnmesini Türkiye’nin bölgede ne kadar isabetli adımlar attığının da işareti olarak görülmelidir. Fransa’nın soykırımcı bir devlet olarak BM tarafından kabul edilmesinin önü açılmalıdır.
Fransız soykırımında katledilen Cezayirli vatandaşlarının naaşlarının sembolik te olsa Cezayir’e götürülmesi bir yandan Cezayir iç kamuoyuna mesaj niteliği taşırken diğer yandan da Fransa’nın darbeci, batı kuklası Hafter’i desteklemesi ve Hafterin Libya’da katliamlarına devam etmesi gibi önemli gelişmeler Türkiye’nin elini güçlendirirken dünyaya Hafterin desteklenmesinin doğuracağı sonuçları göstermesi bakımından Fransa’nın gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koymaktadır.
Rusya’nın darbeci Hafteri desteklemek amacıyla Suriye’deki bazı terörist grupları Libya’da çatışmalara sokması da Türkiye’nin Suriye’de Rusya ile soğuk rüzgarların esmesine, Türkiye’nin Rus S-400’lerine varıncaya kadar daha titiz düşünmesi gerektiğini göstermektedir.
Akdeniz’de Türkiye ve Libya arasında imzalanan “Münhasır Ekonomik Bölge” antlaşmasına Doğu Akdeniz’de kıyısı bulunan Mısır, Libya gibi ülkelerin de dahil edilebilmesi için yapılan görüşmeler yoğunlaşırken bölgede Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın Akdeniz’deki varlığı tartışılmaya açılacak ve özellikle Yunanistan’ın Türkiye’ye yakın bazı adaları konusunda sıcak gelişmelerin yaşanmasının önü açılacaktır. Türkiye’nin Lozan’da silahtan arındırılması yolunda alınan kararı hiçe sayan Yunan hükümetine karşı Akdeniz’de Lozan dosyasını raftan indirmesi an meselesi olarak görülebilir.
Libya ile imzalanan antlaşmaların birer sonucu olarak Akdeniz’de güçlenmeye devam eden Türkiye’nin Yunanistan ve bazı devletlere rağmen atacağı kararlı adımlar önümüzdeki süreçte devam ettiği sürece Doğu Akdeniz, Kuzey Kıbrıs Türk devleti, adalar konularında ciddi rahatlamaların yaşanması mümkün görünmektedir.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de "Oyun Bozucu" rolden "Oyun Kurucu" rol üstlenen adımlar atmasının zamanı gelmektedir.
Türkiye’nin Libya, Akdeniz, Türk Akım Projesi gibi birçok avantajına karşı son günlerde Ermenileri Azerbaycan’a karşı kullanma girişimini iyi takip etmek gerekmektedir. Asıl hedef Türkiye ve Azerbaycan’ın yakın zamanda Ermeni işgali altındaki Karabağ’ı kurtarma girişimini engelleme ve Türk Akım Projesi gibi görünmektedir.
Türkiye’nin Libya’daki varlığı, Irak, Adalarda ihtimal gelişmeler Akdeniz, Azerbaycan’la birlikte enerji bölgelerinde aktif hale gelme… girişimlerini tökezletme olarak görülmektedir.
Rusya destekli Ermenilerin Tovuz saldırılarının arkasında da Türkiye’nin Libya’daki gücünü kırma ve pazarlık payını arttırma girişimi olduğunu görmek gerekir.
Naci YENGİN/ 18 Temmuz 2020
FACEBOOK YORUMLAR