Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Bakü'den Manisa'ya Safder Bakülü'nün Hayatı

10 Ocak 2024 - 17:16 - Güncelleme: 10 Ocak 2024 - 17:37




Bakü’den Manisa’ya Safder Bakülü’nün Hayatı

Safder Bakülü Bakü şehrinde 1920’de dünyaya geldi. II. Dünya Savaşında Ruslar tarafından askere alınmış. Daha sonra Almanya’ya esir düşmüş. Alman esir kamplarından kaçarak Türkiye/Manisa’ya gelmiş ve 2017 yılına ölünceye kadar hayatını Manisa’da devam ettirmiştir.


Safder Bakülü.2010 (d.1.01.1920 Bakü- öl. 13.09.2017 Manisa, Fotoğraf: Naci YENGİN Arşivi)


II. Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği zorla askeri olarak Almanlara karşı savaşmak zorunda kalan Azerbaycan Türkleri, Nazi Askerleri tarafından esir alınmışlardır. Alman esir kamplarında lejyonerlerine dönüşen Türk askerleri, Azerbaycan dışında faaliyetlerini sürdürenlerin son halkasını oluşturmuştur. Bu bağlamda Almanya’daki Azerbaycan aydınlarından bir tanesi de Rusya’nın, başta Azerbaycan olmak üzere, Türk dünyası üzerindeki Sovyetleştirme siyasetine karşı mücadele eden ve mücadelesini yılmadan sürdüren Safter Bakülü’dür.”[1]


 Safter Bakülü, 2013 (Fotoğraf Em. Tabip Albay Veli Akyıldız)

II. Dünya savaşında Azerbaycan’ın işgaline tanık olmuş, savaşmış, esir düşmüş, yaralanmış ve ölümün kıyısından dönmüş Safder Bakülü’nün hayatını anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır. Onu dinlerken bir yandan gözyaşı döker, bir yandan da şaşkınlık içinde kalırsınız.
Yazımız 10 Aralık 2010 tarihinde “Azerbaycan’dan Manisa’ya Safder Bakülü” başlığıyla https://www.tarihistan.org/yazarlar/naci-yengin/azerbaycandan-manisaya-uzanan-yolcu-safter-bakulu/1042/ www.tarihistan.org sitesinde yayınlanmıştı.

Safder Bakülü’nün yaşadıklarını ve çileli hayatını daha yakından tanımak için Safder Beyin anlattıklarının tamamını sizlerle paylaşıyorum.

3 Aralık 2010 Cuma akşamı Safder Bakülü’nün anlatacaklarını dinlemek için  Karaköy’deki Türk Ocaklarında buluştuk.
Sovyetlerin Türklere yaptığı zulmü, Almanların esir kamplarını anlamak için bizzat kamplarda yaşayan, zulme maruz kalan birisinden dinlemek gerekir.  Bu kişi Azerbaycan doğumlu, Manisa’da yaşayan Safder Bakülüdür.

Safder Bakülü gibi binlerce Türk I. ve II. Dünya Savaşı yıllarında bir yandan Sovyet baskı ve zulmü altında diğer yandan ise II. dünya Savaşı yıllarında Alman mezalimi altında kalmıştır.
II. Dünya Savaşı’nın Türkler üzerindeki etkilerini anlayabilmek için II. Dünya Savaşına katılan Safder Bakülü’nün hatıraları çok önemlidir. Savaşın gerçek yüzü ancak Safder Bakülü gibi bizzat savaşa zorlanan ve Almanlara esir düşenler tarafından anlatılabilir.
Safder Bey Bakülüdür. Soyadının Bakülü olması doğduğu şehirden gelir.
Safder Bakülü’nün yaşadıklarını, anlattıklarını dinleyince onu dinlemeye gelemeyenlerin çok şeyler kaçırdığını belirtmek isterim. Safder beyin yaşadıklarını anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır!
Safder Bakülü’yü dinlerken “İnsan varlık bahçesinin gülüdür.
 Bu gülün kokusu güzel ahlak, rengi de irfandır.” XVI. yüzyıl şairlerinden Behişti ’ye ait satırlar dökülür dilinizden.
Safder Bakülü’yü daha yakından tanıdıkça büyüyen cümleler Behiştinin satırlarıyla kendini bulur! Safder Beyin yaşadıklarına şahit olunca içimden geçen duyguları anlatacak başka bir cümle bulamadım.
Sizlerin de çevrenizde varlık bahçesine bahşedilen güzel insanlar vardır. Ancak çoğu zaman onların farkına varamayız. Belki de onlar bile kendilerinin farkında değillerdir!
Böyle insanların farkına varmanız bir hayli zaman alabilir. Ancak bazen de çok geç olmuştur onları yakından tanımak için.
Hatta bazen yıllar yılı ararsınız varlık bahçesinin gülü olmaya namzet insanları! Bulanlara ne mutlu!
Ömrümün geçtiği şehrimde böyle bir insanın varlığını ilk kez tanık oluyorum!Safder Beyle yeni tanışıyor olmak bir üzüntü kaynağı ve daha da önemlisi büyük bir kayıp benim için!


Ancak 3 Aralık 2010 akşamı ve sonraki günlerde Safder Bakülü’nün anlatacaklarını can kulağıyla dinleyecektim. O anlattı ben yazdım.
O anlattı, beraber ağladık!
            Safder Bakülüyü çarşıda, sokakta görseniz içinden ırmaklar akan, deryalar kadar derin birisi olduğunu anlamanız mümkün değildir. Biraz yaş almıştır. Beli kamburlaşmış bir ihtiyar gibi görünür. Yaşlı olmasına rağmen sağlıklı ve diri, gücü kuvveti ve daha da önemlisi hafızası çok sağlam.
         Safder Bakülü 01 Ocak 1920 Bakü’de doğmuş.
         Bakü, Azerbaycan’ın incisi.
         Bakı, Rus ordusunun işgaliyle itila edilmiş, Rus ve Ermeni birliklerinin talanına uğramıştır.
         Türkistan’daki Türkler gibi Bakı da Rus işgali altında kalmıştır. Türkistan’dan Anadolu, Balkanlar, Orta Avrupa’ya kadar milyonlarca Türk birbirinden koparılmıştır.
Türk yurtlarından yaşayan soydaşlarımız  İngiliz, Fransız, Rus, Ermeni ve yerli işbirlikçilerle uğraşırken Kafkas İslam Ordusu Nuri Paşa’nın komutasında  Azerbaycan Türklerinin yardımına koşmuştur. Talman Hacıyev’in “Laleler” şiirinde anlattığı Türk ordusu Bakı’yı, Gence’yi kurtarır!
Meylim üzündeki gara haldadır
Hicranın elacı ilk vüsaldadır
Ne vahdır aşığın gözü yoldadır
Bir gonağ gelesiz bize laleler”


 Safder Bakülü, 2015.

         Kafkas İslam ordusunun Bakı ve Gence’ye, Azerbaycan’ı Rus zulmünden kurtarmış olsa da  30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşmasından sora geri çekilmek zorunda kalmıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti 1920 sonrası Rus ve Ermeniler tarafından tekrar işgal edilmiştir.
Kafkas İslam Ordusu ardında yüz binler, milyonların gözyaşlarını bırakarak çekilirken Türk askerinin boynu bükük ve hüzünlü hali laleye benzetilmiştir.
Bizleri kurtarmaya gelmiştiniz? Nereye gidiyorsunuz?”
“Bizleri Rus eline, Ermeni zulmünün kollarına bırakmayın” diyen anaların, balaların, bacıların, ihtiyarların yok olan ümitlerini de arkada bırakarak geri çekilen Kafkas İslam Ordusu da dağılmıştır.

Safder Bakülü ile 3 Aralık 2010’da Şehzadeler şehri Manisa’nın Karaköy Mahallesinde Osmanlıdan kalma tarihi bir mekânın manevi atmosferi içinde konuşuyoruz. (Bina o yıllarda Manisa Türk Ocağı Şubesi olarak hizmet veriyordu).
Binanın soğuk beton duvarları arasında Bakı kadar sağlam ve dik duruşu ile Safder Bakülü ilerlemiş yaşına rağmen cümlelerini kurşun gibi bir bir namlunun ucuna sürüp dinleyicilerin üzerine boşaltıyor!
Safder Bakülü gibi hayatı çile, ıstırap ve zulümler altında geçmiş insanların anlatacağı ibretlik bizler için hatıralar çok önemlidir.
Sovyetler Birliğinin II. Dünya Savaşında işgali altındaki Türkleri zorla askere aldığı bilinmektedir. Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan… Kırım… Türklerinden Türkistan lejyonu adıyla Türk birlikleri kurulmuş ve Almanya’ya karşı Türkler ön saflarda cepheye sürülmüştür.

Türkistan Lejyonu arması[2]


Türkistan Lejyonundan bazı askerler[3]

Safter Bakülü bir yandan Rus zulmünü anlatırken bir yandan da esir düştüğü Alman baskılarını anlatıyordu. Öte yandan da Türkistan Türklerinin bağımsızlığını sağlamak için gelen Turan (Kafkas İslam) ordusundan, Enver Paşa ve  Nuri Paşa’dan bahsediyordu.
Safder Bakülü yaşadıklarını, Türklere yapılan zulümleri anlatıyordu. Biz ağlıyorduk!  
O anlatıyor bizler ona bakmaktan utanan birer suçlu gibi utanıyoruz.
100 yıl önce Türkistan’ı bırakıp geri çekilmek zorunda kalan Turan Ordusunda birer nefer gibi hissediyoruz kendimizi!
Savaştaki yenilgiden sonra eve dönen atlılar gibiyiz.
Bu akşam Safter Bakülü’yü dinlemeye gelen herkes suçlu birer çocuk gibi mahçup!
Yüz kişilik konferans salonunda kimimiz ağlıyor kimimiz bin bir düşünceye dalıyoruz. Belki Sovyet, Alman ve bilmem hangi ülkeye kaşı isyan dolu, nefret dolu cümleler geçiyor içimizden ve bir kurşun niyetine o sözleri savuruyoruz!
Hepimiz sefere çıkmaya hazır birer Kafkas Turan Ordusu neferi gibi hissediyoruz kendimizi.

 
Kafkas İslam Ordusu

Safder Bakülü’nün başlayan Sovyet işgali altında başlayan hayatı, II. Dünya Savaşında çektiği zulüm ve işkenceler, anlatılanlar ve yaşadığı gerçekleri duymak istemeyen bir insan olmak için oradan uzaklaşıp kaçmak ve Dumanlı Dağ’a çıkmak geçiyor içimden.
Haykırışlarımı dağlara, taşlara anlatmak Rus ve Ermeni zulmüne karşı o dönemde neden bir şeyler yapılamadığını sorgulamak istiyorum!
Azerbaycan’dan Türkistan’a uzanan Türk coğrafyasında toprağa düşen her Türkün alnından öpmek ve o coğrafyaları yad ellere niçin ve nasıl bıraktığımızı haykırmak geçiyor içimden!
Yapamıyorum.
Suçlu bir çocuk ve savaştan yenik çıkmış bir neferin hissi var ruhumda!
Yerimde çakılı kalıyor kıpırdayamıyorum! Elim ayağım tutmaz oluyor, kan çekiliyor vücudumdan ve kalakalıyorum taş duvarların ortasında!
Kime, neyi anlatacağım?
Hangi Türk yurdunun hikayesini, hangi Türk karındaşımın öyküsünü yazacağıma karar veremiyorum!

Kafkas İslam Ordusunun Bakü’ye girişi


Bakı, Kelbecer, Şeki, Karabağ ve bu şehir beni anlar mı?
Safder Bakülü’yü anlayan olur mu?
Safder Bakülü’nün anlattıkları karşısında vücudum buz kesiyor, ne kadar sıkıntı yaşasak da onun kadar anlatacak bir hikayemizin olmadığını düşünüyorum.
Derin bir iç çekişler mahcubiyeti içinde Safder Bakülü’nün şahsında yurtlarından zorla koparılan, işgal, yağma, talan, zulüm ve soykırıma maruz kalan bütün Türkler karındaşlarım için avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum!
Geçmişe dönüp o yılları yaşayanlardan, Safder Bakülü ve yüz binlerce Türk soydaşımdan özür dilemek beyhude.
Bize düşen yaşananları unutmamak, unutturmamak olmalıdır. Geçmişten geleceğe Türk yurtlarında yaşayan her ferdin en önemli görevi Türklerin karakterinin bağımsızlık olduğunu hiçbir zaman unutmamaktır.
Akşamın karanlığında aydınlık, duru düşüncelerin sahibi, her zaman genç, dinamik ve atılgan bir nefer gibi yaşamak gerekir.
Safder Bakülü’yü dinlerken 92 yaşında olan o mu yoksa bizler mi diye düşünüyorum. Haykıran, kükreyen, boz yeleli bozkurt gibi anlatıyor. Yerinde duramayan o biz ise ihtiyar, yorgun ve bozgun yemiş birer neferiz onun yanında!
            ***

Safder Bakülü, 2015

Bakü’nün bir köyünde dünyaya gelen Safder Bakülü’nün çocukluğuna dair hatıraları arasında hiç unutamadığı olaylardan birisi de babasının Ruslar tarafından askere alınıp yıllarca geri dönmemesidir. Bu öyle bir ayrılıktır ki Sovyet askerleri gelir ve hiçbir açıklama yapmadan alıp gider babasını ve hiç kimse nereye götürüldüğünü bilemez!
Babasının geri dönüşünü kendi atından tanıdığını söylüyor Bakülü. Çünkü diyor; “Babamın simasını hatırlamıyorum. Daha çok küçüktüm. Ancak atımızı hatırlayabildim. Babam geri döndüğünde beni kucağına alıp atın üzerine çıkardı. Ancak ben bizim atın üzerindeki insana bakıyordum. Meğerse babamla arkadaşı atları değiştirmişler! Gerçek babam bizim atın üzerindeki değil beni atının üzerine alıp seven insanmış!”
“Bununla yetinmeyen Sovyet zulümlerinden birisi de canları istediği an gelip evlerimiz talan etmekti! Bir seferinde babam evde yoktu. Yine Sovyet görevlileri geldi ve zorla bizim eve girdiler. Sandıkları talan ettiler. Ancak açamadılar sandıkları. Bunun üzerine atlara yükleyip götürmek istediler. Ancak babam kimden duyduysa yetişip bu sandıkları vermeyeceklerini söyleyerek onlara karşı çıktı. Bunun üzerine babamı dışarı çıkardılar. Anam bizleri içeri çekti. Avluda babamla Sovyet görevlilerin yüksek sesle konuşmalarını duyuyoruz. Babamı zorla götürmek istediler ancak babam ellerini kenetleyerek onlara karşı direndi. Diğer taraftan olayı gören köylülerden genç birisi gelip babamı kurtardı. Ancak daha sonra babama yardım eden köylüyü alıp götürdüler.
Genç iri yarı bir insandı. Ancak ondan bir daha haber alamadık. Duyduk ki Sovyet yönetimine karşı isyan ettiği gerekçesiyle kuşuna dizerek öldürmüş!
Babamı kurtarma pahasına hayatından olan o insanın yiğitliği ve babama yardım edişi hiçbir zaman gözlerimin önünden gitmedi!
Bir de babamın ellerini çözmek amacıyla tüfeğin dipçiği ile babamın ellerini eze eze kırmalarını hiç unutamam!”
Safder Bakülü Türkistan ve Azerbaycan Türklerinden II. Dünya Savaşında Almanlara karşı zorla askere alınan insanlardan sadece birisi!
21 Aralık 1941 zorla askere alınmışlar. 8 Ağustos 1945’te Almanlara esir düşünceye kadar yaşadıkları, savaş sırasında çektiği sıkıntılar, askerliğin zorluğu ve savaşın soğuk yüzünün birer yansıması belki. Ancak asıl yaşanan ve hayatı çekilmez hale getiren Almanlara esir düştükten sonra esir kamplarında kendilerine uygulanan zulümler!
Hürriyet uğruna verilen bağımsızlık mücadelesi ve Türkistan’ın Kurtuluş Mücadelesinin mağlubiyetle sonuçlanması ve Osmanlı ordusunun sınırlarına geri çekilmesi!
Safder Bakülü Azerbaycan Türkleri adına konuşuyor gibi görünse Türkistan’ın yaşadığı zulümler adına canlı bir tanık edasıyla konuşuyor.
Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan (Buhara), Tataristan, Çuvaşistan, Tacikistan…ve daha nice Türk coğrafyasının; Ata Yurdun kurtuluşu uğruna Anadolu’dan yükselen Turan düşüncesinin Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla yarım kalışı!  
Her nefes alışında hıçkırık oluyor Şehzade Şehir.
Ve ruhlarımızda soğuk bir rüzgâr esiyor.
Safder Bakülü’nün anlattıkları yüreğimiz kor, boğazımıza düğümlenen birer yumruk oluyor ve nefes almakta zorlanıyoruz!
Sonra hayat duruyor. Türkistan ağlıyor, Turan coğrafyasının darmadağın olmuş hali devam ediyor!


Safder Bakülü’nün Almanlara esir düşmesi sonrası yaşadığı acılar film şeridi gibi bir bir geçiyor…
Safter Bakülü’nün Bakü’de başlayan Rusya, Almanya, İsveç, İtalya  derken Türkiye’de sonuçlanıyor.
1948’de gelip yerleştiği Manisa’da evlenmiş. Çocukları olmuş.
Manisa tren istasyonunda “Yalnız ve kimsesiz…sanki Türk
Dünyasında değildik. Önceleri bize kimse sahip çıkmadılar” diyor!        
Bir el arabası verdiler, üzerimize zimmetlediler devlet malıdır diye. 150 kuruşluk devlet maaşıyla kalakaldık tek başımıza.
         Bir ara da Manisa başgardiyan muhafızlığı da yaptım. Horozköy’de fidanlık görevlisi olarak çalıştım.
         O zamanlar Manisa Valisi Ali Rıza Çevik’ti. Sağ olsun bize sahip çıktı. Bayındırlık Müdürlüğünde iş verdi. Sonra da YSE Müdürlüğünde muhasebe memuru olarak çalıştım.”
      
         “Beni etkileyen en önemli olay elbette anamdan ayrılışımın 27 senesinde; tamı tamamına 27 sene 7 ay 3 gün sonra Bakü’ye gidip anamın ellerini öpmek oldu!”
         “19 Ağustos 1969’da Bakü’de Anamın evindeydim. Bu benim için anlatılmaz bir şeydir.
         Gözyaşlarının dili olsa da dile gelse!
Görüştüğümüzde 91 yaşında olan birisinin ağladığına şahit olmak iç burkucu, yüreklerimiz dağlayan bir duygudur ve tarifi imkânsızdır.
         “Anamın bir ahtı varmış ben ayrılırken. Kapının önünde eski bir sandalyede iki büklüm olmuş birisinin yolunu gözler gibi bir hali vardı!
Anamın ahdi: ‘Oğlum geri döndüğünde ve dünya gözüyle onu tekrar görürsem ayaklarından öpeceğim’ diye aht etmiş.
Anam evin önünde beni görünce anladım ayaklarıma sarılacak, ancak izin vermedim ben onun ellerine sarıldım. Ağladım, ağlaştık…”
         “Azerbaycan’da çocuğunu kaybeden ve geri dönmeyen oğulları için bana gelen insanlar, ağlayan, ağlaşan insanlar kendi oğulları yerine bana sarılıyordu!”
         Ben onların gözünde tüm Azerbaycan’ı temsil eden bir kahramandım! Hâlbuki kendimi öyle görmüyordum. Keşke bu gözyaşlarına şahit olacağıma oralarda binlerce kez ölseydim diye geçiriyordum içimden. Ancak öldürmeyen Allah öldürmüyor işte!
Bakınız karşınızdayım ve maalesef hala yaşıyorum!
Ne yaparsınız Allah’ın verdiği canı ondan izinsiz kimse alamıyormuş buna inandım, iman ettim…”
Anladım “İnsan varlık bahçesinin gülüdür.” Sözünün sırrını.
1 Ocak 1920 Bakü’de doğan Safder Bakülü 13.09 2017’de 97 yaşında Manisa’da vefat etmiştir. Kabri Manisa Kırtık Mezarlığındadır.
 Hanımı Lütfiye Bakülü. (öl. 20.12.2013).
Çocukları: Ahmet, Nihat, M. Haşim.

Not: Safder Bakülü fotoğraf ve videoları için:

1-Naci YENGİN Özel Arşivi, 2010, 2011 (https://www.izlesene.com/video/safter-bakulu-ve-naci-yengin-ile-sovyet-azerbayca/3128403);
3-https://www.tarihistan.org/yazarlar/naci-yengin/azerbaycandan-manisaya-uzanan-yolcu-safter-bakulu/1042/ (10 Aralık 2010 tarihli yazı )
4- Safter Bakülü’nün 2. Dünya savaşı anıları, Söyleşiyi yapan Naci YENGİN, 2011, https://www.dailymotion.com/video/xhcn56
5-Em. Tabip Albay Veli Akyıldız’ın Safder Bakülü ile  Söyleşi, 2015- Mehmet Ali Erbaş: (https://www.youtube.com/watch?v=tFmMnIN6qfY)


 

Kaynaklar:
[1] Erhan Yoska, Aydın Mağara, “Kızılordu’dan Azerbaycan Lejyonu’na Fatalibeyli Düdengski ve Almanya’daki Basın Faaliyetleri”, Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, Sayı: 51, 30.09.2021, (ss.59-79),s.61; İnternet erişimi için: https://dergipark.org.tr/tr/pub/kdeniz/issue/64945 (29.11.2023,12.20)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum