Ay Konuşmaları
01.11
16 Temmuz
Ya sancılar olamasaydı!
Ya sancıların doğurganlaştırdığı satırlara sığınacak zamanlar olmasaydı şu yalancı dünyada bilmem ki halimiz nice oludu.
Bilmem ki neylerdim şu yalancı dünyada yaşamaya değer şeylerim olmasaydı.
Temmuz sıcağındayım. Saat 23.48
Akşamın gelmesini hiç istemeyen bir ruh haliyle bir akşamı yine yalnız karşılıyorum. Geceler yoldaşım olmasaydı ne yapardım sabahlara dek bu karanlık balkon köşelerinde.
Karşı yamaçlardan akan ışığın kırılgan gözleri etrafı aydınlatmaya yetmiyor.
Ay henüz parlaklığını gökyüzüne gönderecek kadar canlı değil. Abanan haşmetiyle gölgeme, kararan dünyama gelse ve beni alsa benden diye Aya yalvarasım geliyor. En azından gecelerimin yalnızlığında beni de yanına alsa diye neler sunmalıyım bilemiyorum. Göklere sunmayı arzuladığım cümlelerimi kabul edeceğinden emin değilim!
Yalnız dünyama arkadaş olan dostlarım ay ışığının kırılgan bakışları ve radyo dalgalarından dökülen müziğin nağmelerinden ibaret. Gecenin geç saatinde kendime kurduğum küçük dünyamla baş başayım.
Basit, sade ve yalnızların anasıyla arkadaş bir dünya kurulur her gece ve bana gelir bir Tanrı misafiri edasıyla beklemeye devam ediyorum! Bense başımla beraber kabul eder ve yalnızlığıma giydirdiğim cümlelerin birer birer açar ve onları geceye şehit kılarak bir bir satırlara dizmeye çalışırım.
Ay ışığı şahittir yalnız cümlelerimin deniz suyu karışmış satırlarına.
Her gece yaptığım ve biteviye tekrarladığım gibi kendimi Aya hazırlıyorum.
Bu akşam düne göre birkaç dakika daha geç geldi kırılgan ışık. Sonra onu gördüğümde sevindiğim ve babamın küçükken omzuna alıp kulağıma fısıldadığı duamı sundum.
“Ay gördüm Allah
Amentü billâh
Ya Rasulallah
Bismillah”
Ya da:
“Yatacağız, ya Allah
Kalkacağız, inşallah,
Kalkar kalkmaz, gün olursa,
Lailahe İllallah!”
Böyle bir dua var mı ve ben bu duayı nasıl nereden öğrendim bilmiyorum. Ancak daha sonra bu duanın yalnız bana ait olmadığını öğreğimde biraz kıskanmış duymuş ve kabul etmek istememiştim.
Türkistan’da hala söylenegelen bir duaymış meğerse babamın küçüklüğümde beni omzuna alarak ezberlettiği dua. Babam Türkistan’da söylenen duadan habersiz bir Türk olarak binlerce yıllık bir kültürü bana öğretmişti! Ancak Türkistan’la yüzyıllardır siyasi ve kültürel bağlarımız koparılmıştı. Nasıl olur da bu duanın aynı zamanda Özbekistan’da da söylenegeldiğini o yıllardaki çocuk zihnimle anlayamamıştım.
Ayın göz kırptığı çocuklara has bir duaydı benim için dilimde türü gibi bellediğim dua. Ve bana göre ancak Ay öğretebilirdi bu duayı. Hem görklü göklerde ayın haşmetini ilk gören okurdu bu duayı.
Babamın omzuna çıkar ve ayın tepelerin ardından yavaş yavaş ışığını yaymaya başladığı saati iple çekerdim. Onu gördüğümde dudaklarımdan kendiliğinden dökülen bu duayı sanki ayla birlikte söyler ve bu duayı bilmeyen bütün çocukları mutlu ederdim. Ayla bizim aramızda yaptığımız gizli bir kavildi. Ve kimselere söylememek adına birbirimize söz vermiştik duayı. Babama dahi söylemez ve Ay’la aramdaki kavli sıkı sıkıya bağlı kalırdım!