KERKÜK’ÜN YÜREĞİ SUSTU!
Abdurrahman Kızılay (Abdurrahman Ömer İbrahim) birçok insan için bir şey ifade etmeyebilir belki ancak onu tanıyanlar için durum böyle değildir.
Telefonuma veya arabama alacağım türkülerin başında onun söylediği türküler başta gelirdi!
Yaz başında cep telefonuma yüklediğim türkülerini hala dinler ve hala onun yaşadığını hisseder ve onunla birlikte Kerkük’ümün susan dili, çalmayan sazı, sözü olur ve onunla birlikte bazen coşar bazen hüzün dolar içimize ancak hiçbir zaman ümitsizliğe düşmez her zaman bin bir umutla dolardı içimiz.
Kerkük denilince akla ilk gelen isimlerden birisi de Abdurrahman Kızılay’dır. Çoğu zaman sanatın gücünü yadsırız ancak şu anda bir Kerkük gerçeği ve Kerkük’ün Türklük gerçeği varsa bunda Abdurrahman Kızılay gibi şehri ve milletiyle bütünleşmiş çok ender insan vardır.
Yediveren gülü gibi her daim açan ve her daim üreten dik duruşu ile her daim yüreğimizi dağlayan sazı sözüyle kalplerimize seslenirdi. Bizi alır diyar diyar Kerkük’e götürürdü. Türk dünyasına götürür, Tuzhurmudu, Süleymaniye, Telafer’e götürür ve yarin gözlerine bakarak “dert bende yara bende” diyerek alıp başını gitmeyi düşünürdü.
Altın hızma incinirse lal olmuş dillerin söylediği sözlerle yari incitmekten korkarak bizi görmekten şad olan bir ruha beyliğe sahipti.
Satırları yazarken bir yandan da onu dinliyor ve onunla yaşıyorum.
“Dağlar dağlar yar yaman dağlar, bülbül yar için ağlar.(…) Ben sene gülüm ömrü tez olur..”
“Altın hızma Mülayim/Seni haktan dileyim/Yaz günü temmuzda/Sen terle ben sileyim/ Gün gördüm günler gördüm/Seni gördüm şad oldum… Altın hızmam incidi
Gömleğin nar incidi/Menim lal olmuş dilim/Ne dedi yar incidi/Gün gördüm günler gördüm/
Seni gördüm şad oldum…”
Mehmet Özbek ile birlikte Türk Müziğini taçlandıran sanatçılar bir milletin hafızasını oluştururlar. Onları sanatlarıyla değerlendirebileceğimiz gibi bir var oluşun bir avazın sesleri olarak da bakmak mümkündür!
13 Aralık 2010 tarihinde yalnız Kerkük değil tüm Türk dünyasının gönlündeki yara daha bir derinleşmiş ve kalbimizin tellerinden birisi kopmuştur. Irak diyarlardan gelen ancak bizim olan insanların yokluğunun kahrından ölmemek için ne yapılır!
1938'de Kerkük'ün Musalla Semtinde dünyaya gelen Abdurrahman Kızılay 1974'de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu.
Günlerdir elim kalem ve kâğıda varmıyordu. Hakkında yazılacak, araştırmalar yapılacak ve adı sanatı, kişiliğiyle her daim yaşatılacak olan Abdurrahman Kızılay’ın mekânı cennet olsun!
Biz de Ahmet Bican Ercilasun gibi söyleyelim ve Abdurrahman Ağamıza dualar gönderelim.
Ağam bugün
Kızılay,
Göçtü gitti Kızılay
Vallahi yetim kaldı Kerkügüm
Gamlıdır yıldız ve ay[1]