Yunus Emre Yılı Yaklaşırken
UNESCO, bu dünyadan ayrılışının 700. Yılı dolayısıyla 2021 yılını “Yunus Emre Yılı” ilan etti. Bu durum, elbette sevindiricidir. Zira bu vesile ile Yunus Emre’yi gerek Türkiye’de gerekse dünyada anma açısından bir imkâna kavuşmuş olacağız. Diğer yandan bu yılda yapılacak faaliyetlerin nasıl olması gerektiği ise üzerinde hayli düşünmemiz gereken bir konudur. Zira gerek konunun önemini kavrayamamaktan gerekse başka sebeplerden genellikle bu anma faaliyetleri beklenildiği gibi olmamakta sadece resmi protokol anmalarıyla sınırlı kalmaktadır. Oysa bu anmalara bütün toplum kesimlerinin, resmi ve özel kurum ve kuruluşların katılımının sağlanması gerek ülkemizde gerekse dünyada Yunus Emre’nin tekrar gündem olması ve onun sevgi, barış, birlik temelli anlayışının bu zor çağa bir nefes olması hayati bir meseledir.
Konuya mademki böyle bakıyoruz. Öyleyse yapılacaklar konusunda hepimizin fikir ve eylem bazında katkılarının olması gerekir. Bu bağlamda şunları söyleyebiliriz. UNESCO 1991 yılını da Yunus Emre yılı ilan etmişti. O yıl içerisinde elbette pek çok faaliyet yapıldı. Ne var ki ortaya bir zihniyet sorunu çıktı. Bir İslam mutasavvıfı olan Yunus Emre’yi biraz da dünya konjonktürünün zorlamasıyla gerek kendi ülkemizde gerekse özellikle batıda bir “hümanist şair” portresiyle gündeme getirdik. Bu durum, Yunus’un tanınmasında etkili olmuşsa da tanıtımın doğru yapılmaması kimi sakıncaları da ortaya çıkardı. Yunus’a dair fotoğrafın doğru sunulmaması onun bağlısı olduğu İslam ve tasavvuf düşüncesini de başka bir şekilde algılamak gibi yanlış bir tutuma sebebiyet verdi.
Bu sıkıntıları bugün de bir ölçüde yaşayacağımızı söyleyebiliriz. Zira Türkçe’nin bu en büyük şairi hakkında kurulmuş bir araştırma merkezimiz, bir enstitümüz yok. Dünyanın dört bir yanına dağılmış Yunus Emre Enstitüleri var diyeceksiniz ama o kurumun Yunus Emre ile aidiyeti isimden öte geçmiyor. Yunus Emre adı orada bir sembol ve o kuruluş, ağırlıklı olarak Türkçe’yi, Türk musikisini bulunduğu yerlerde tanıtmak gibi bir misyon edinmiş kendisine. Bu misyon elbette güzeldir ama Yunus Emre’yi dünyada tanıtmak amacı için yeterli değildir.
Peki neler düşünmeli ve yapmalıyız bu konuda? Bunları yakın ve zaman gerektireceği için uzak zaman faaliyetleri olarak ele alabiliriz. Bir kere muhakkak bir şekilde Yunus Emre’nin gerek şiiri gerekse tefekkür dünyası konusunda araştırma yapmayı kendisine gaye edinmiş bir Yunus Emre Üniversitesi kurulmalı ve burada Yunus Emre uzmanları, araştırmacıları yetiştirilmelidir. Diğer yandan Milli Eğitim müfredatına mutlaka bir Yunus Emre dersi konmalıdır. Yunus fikriyatı ve hissiyatını bilip öğrenen ve yaşayan nesiller yetiştirmenin en sağlıklı yolu budur. Yine özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı marifetiyle Yunus Emre divanı ve hakkında yazılan nitelikli eserler dünyanın belli başlı dillerine çevrilmelidir. Bu tür çalışmaların aynı zamanda sinema, tiyatro gibi alanlarda da yapılması önem taşımaktadır.
Bunları ve daha fazlasını yapabilmek zaman isteyebilir. Bu yüzden bunları uzak hedefler olarak şimdilik bir yana bırakarak bu yıla ait yakın hedefler noktasında da şunları söyleyebiliriz. Belediyeler, Halk eğitim merkezleri, okullar ve camilerde Yunus Emre okuma programlar düzenlenmesi bütün bir ülkede bir Yunus Emre gündemi oluşturmak adına gerekli görülmelidir. Yine ülke çapında bütün öğretim kademeleri için seviyelerine uygun şekilde resim, beste, animasyon, şiir, hikâye vb. yarışmaları yaparak çocuklarımızın Yunus Emre ile tanış olmaları sağlanmalıdır.
Bütün bunlar, bu konu için birer başlangıç adımı olabilir ve vakit geçirilmeden bu adımların atılması gerekir. Yunus Emre’nin yaşadığı çağdaki misyonu, etkileri düşüldüğünde onun çağrısına bugün de ne kadar ihtiyacımızın olduğu ortadadır. Bu yüzden Yunus Emre adına bir şeyler yapmak sadece bir büyük şairi anmak değil, yaşadığımız sorunları çözmek için de bir imkândır.
Mustafa ÖZÇELİK
FACEBOOK YORUMLAR