AHMET YESEVİ
Oğuz illerinde bir ulu kişi
Adı Ahmet Yesevî namı Hazret-i Pîr-i Türkistan
Aslan Baba'nın Yusuf Hemadanî'nin dervişi
Onların yolunu yol bilip kendine
Türkistan'dan Anadolu'ya Balkanlara
Dört bir yanı aydınlatan Horasan güneşi
Bu güneşin hikâyesi daha doğumunda başlar
Zira ki atası Şeyh İbrahim
Ali efendimizin soyundan bilinir
Annesi ise Mûsâ Şeyh'in kızı Ayşe Hatun
Böyle bir maneviyat bahçesinin gülüdür o
Bundan olmalıdır ki
Erken açılır ona hakikatin kapıları
Teccelliden nasîbdar olur çocuk yaşlarında
Mesela yedi yaşında Hızır'la buluşur
Zaman geçer tamamlar ilim irfan derslerini
Arık meydandadır hem camide hem dergâhta
Etrafında yerliler göçebe Türkler
Onun dilinden öğrenirler dine dair
Hüküm ve erkan adına ne varsa onca değer
Üstelik Türkçe söylenir Türkçe dinlenir
Diğer yandan göz halktadır ama gönül Hak'tadır
Mesela kendisi el emeği kaşıklar yapıp satar geçimi için
Hep verendir eli almayı bilmeyen kutlu bir el
Adına "hikmet" denir söylediği hakikatlerin
Hepsi bir sırdır aslında yaratandan yaratılış adına
Böylece Türk bir başka görmeye başlar neden var olduğunu
Adalet ilim irfan ve muhabbet adına
Kızılelma rüyaları görmeye başlar
Türkçe ise mana denizinde yunup lisan-ı cebrail olur
Bundan sonrasında her şey Yesevî dervişleriyle yürüyecektir
Çünkü yeni bir yurtluk gerektir Türk'e
Diyar-ı Rum'dur işaret edilen toprak
Sonra ulu bir ateş yakarak göç vaktinin geldiğini söyler
Ardından her bir kütüğü alıp eline
Bu senindir diyerek birini Geyikli Sultan'a verir
Diğerini Hacı Bektaş'a ve sırayla her birini bir başka dervişe
Ardından onlara dönüp
Haydin der bu kütükler nereye düşmüşse
Orada bir yurt kurup
Hep toprağı yeşillendireceksiniz hem de gönülleri
Son kütüğe fırtlattığında buyruk Sarı Saltuk'a verilir
Sen de Rum diyarından Batı'ya en batıya yürü fermanı duyurulur
Sonra her bir dervişe bir çerağ bir hırka bir elifi tac
Birer seccade birer sancak verip
Gönderir her birini dört bir yana
Bundan sonra bu dervişlerle yürür her şey Gittikleri her yerde onlar Öyle bir çerağ yakarlar ki bu ışık Hem zamanı aydınlatır hem mekânı Yeşillenir bozkır duaya durur toprak Çünkü her şey atılan adım söylenen söz Besmele iledir ve Hak rızasını gözetir
Rivayet odur ki
Tam doksan dokuz bindir bu dervişlerin sayısı
Ayak basmadıkları yer girmedikleri gönül kalmaz
Diyar-ı Rum Anadolu
Balkanlar Evlad-ı fatihan yurdu olur
Dört bir yanda duyulmaya başlar Hakk'ın sedası
Derken vakit tamam olur
Niyazı gerçekleşir Yesevî Sultan'ın
Bu esnada yaşı altmış üçe gelmiştir
Ulu peygamberin göç yaşıdır bu
O'na hürmeten yerin altındaki hücresine çekilir
Böyle hazırlanır göç vaktine
An gelende bir hüma kuşu olup
Göçer sonsuzluk yurduna
Ama unutulmaz bu ulu sultan
Ne hikmetleri susar ne hikâyeleri biter
Bugün varsak bu Anadolu toprağında
Hâlâ "ya hu" esması söyleniyorsa hâlâ Balkanlarda
Bu Yesili Ahmet Sultan'ın hürmetinedir
Şad olsun ruh-ı cemili
Eksik olmasın üstümüzden himmet eli
MUSTAFA ÖZÇELİK
FACEBOOK YORUMLAR