Hikmet Dizdaroğlu’nun Ömer Seyfettin Adlı Monografisi Üzerine Bir İnceleme (*)
Ömer Seyfettin; asker, öğretmen, makale, hikâye, roman, şiir yazarı - daha çok maupassant tarzı olay hikâyelerinin eşsiz örneklerini vermesi dolayısıyla Türk edebiyatında olay hikâyesinin kurucusu olarak bilinir.- Milli edebiyat akımının en önemli temsilcisi, Genç Kalemler dergisinin yazarı, 36 yıllık ömrüne bir milletin mesuliyetini yüklemiş, sorumluluğunu omuzlarında hissetmiş, bir milletin ateşle imtihan edildiği günlerde içinden çıktığı topluma karşı bir aydın sorumluluğunu yerine getirmiş bir Ülkücü edebiyatçıdır.
Ömer Seyfettin’le ilgili şüphesiz Türk edebiyatında sayısız çalışma yapılmıştır ve hiç şüphesiz yapılmaya devam edilecektir.
Bu minvalde elimde kendisi de bir edebiyatçı, öğretmen olan Hikmet Dizdaroğlu’nun Ömer Seyfettin adlı bir monografik çalışması vardır. Elimdeki kitap; Türk Dil Kurumu Yayınlarından 1964 yılında basılmış olup, toplam 63 sayfadır ve 1. baskısıdır.
Kitap; Ömer Seyfettin’in Hayatı, Kişiliği, Eserleri ve Eserlerinden Seçmeler olmak üzere dört bölümden oluşmuştur.
Hayatı kısmında; Ömer Seyfettin’in ailesi, öğrenim hayatı, ilk eserlerini vermeye başladığı dönemler hakkında bilgi sahibi oluruz. Mesela ilk edebiyat merakının Edirne Askeri İdadisinde başladığını, ilk şiirinin ve yazısının 1900 yılında Mecmua-i Edebiyye’de basıldığını, askerliği sırasında bulunduğu süre içinde edindiği izlenimle Türkçülük düşüncesini benimseyip yazılarıyla Türkçülük fikrinin şekillenmesinde - özellikle dil hususunda - emeği olduğunu, ayrıca askerlik görevi sırasında esir düştüğü ve esirken dahi yazmayı bırakmadığını görmekteyiz. Genç Kalemler, Âşiyan, Musavver Hâle, Düşünüyorum, Zekâ, Çocuk Bahçesi, Türk Sözü, Vakit, Türk Dünyası, Kırım, İnci, Diken gibi dönemin önemli, dergi ve gazetelerinde şiir, hikâye, yazı ve makalelerinin yayınlandığını öğrenmekteyiz.
Kişiliği kısmında Dizdaroğlu; Ömer Seyfettin’i genel tutumu, Türkçülüğü ve millet anlayışı, dil konusunda tutumu ve sanatı olmak üzere dört alt başlıkta incelemiştir.
Bu alt başlıklara bakacak olursak şunları görmekteyiz.
Genel tutumu; bu kısım Ömer Seyfettin’in yazarlığa ve yazmaya verdiği önemle başlar. Onun adeta bu iş için hayata geldiği vurgulanır. Hikâyelerinde konu bulmakta zorluk çekmediği ifade edilir ki Ömer Seyfettin’in şu sözü bunun ispatıdır. “Ben her şeyden, en ehemmiyetsiz bir fıkradan, bir cümleden bir hikâye, koca bir roman çıkarabilirim. Sanat, o hikaye ve romanı çıkardığım en ehemmiyetsiz şey değil, benim o şey etrafında canlandırdığım hayattır!..” ( s. 14) Ayrıca Ömer Seyfettin Türkçülük ve milliyetçilik düşüncesinin yayılmasında eserleriyle döneminde öncü olmuş, Türk edebiyatında Tanzimat dönemiyle başlayan hikâye türünde çok başarılı eserler vermiş, edebiyatımızda olay hikâyeciliğinin kurucusu olmuştur.
Türkçülük ve Milliyet anlayışı kısmında Dizdaroğlu; Ömer Seyfettin’in her şeyden önce Türkçü, Ülkücü bir yazar olduğunu eserlerinin ana omurgasını bu düşüncelerin teşkil ettiğini belirtir. Dönemin bir başka düşünce akımı olan Osmanlıcılık fikrine karşı çıkmış olan Ömer Seyfettin sadece Osmanlı sınırları içindeki Türklerle değil, bütün Türklerle ilgilenmiş bu konudaki düşüncelerini eserlerinde belirtmiştir. Ömer Seyfettin’e göre; “Ülküsü olmayan bir ulus ölmüş demektir. Çünkü bu suretle bireyler ulusun varlığını duymuyor ve canını onun uğrunda fedaya hazır bulunmuyor demektir.” (s. 16)
Dil konusundaki tutumu kısmında Dizdaroğlu; Ömer Seyfettin’in her şeyden önce dil bilincine sahip olduğunu ve bunu fikirlerinin merkezine koyduğunu belirtir. Ömer Seyfettin’in yaşadığı dönem Osmanlı’nın dağılma dönemidir ve Türkçüğün geliştiği bir dönemdir. Türkçü bir şahsiyet olan Ömer Seyfettin de meseleye milliyetçiliğini yaptığı milletin dilinden başlamıştır. Tabiiki buradaki hareket noktası dili halktan kopuk bir hale dönüştürmek değil asıl kaynağına kavuşturmaktır. Genç Kalemler dergisi Ömer Seyfettin’in dil davasının merkezidir. Bu dergide görüşlerini yazar. Bu noktada Yeni Lisan makalesi önemlidir. Ömer Seyfettin’in şu sözü dil davasına bakışında bize önemli bir ipucu verir: “Türk’lere yeni, tabii bir dil, kendi dilleri lazımdır. Milli bir edebiyat vücuda getirmek için önce milli bir dil ister.” (s. 19) Ayrıca Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettin ile beraber Türkçülük fikrinin önemli temsilcilerinden Ali Canip Yöntem’in: “Halkın diline karşı gitmemişler, halkın dilini değerlendirerek edebiyat dili yapmışlardır.” (s. 22) sözü Genç Kalemler dergisi çevresinde şekillenen dil davasının amacını, kapsamını, hedefini bize anlatmaktadır. O’nlar yüzyıllardır oluşan saray dili ile halk dili arasındaki uçurumu tespit edip, Osmanlıca diye bir dil olamayacağını vurgulayıp, Türkçe’yi kendi tabi ırmağında akması için emek vermişlerdir.
Sanatı kısmında Dizdaroğlu; Ömer Seyfettin’in yazarlık süreci ve etkilendiği şahsiyetler hakkında küçük bilgiler verir. Ömer Seyfettin edebiyatımızda hikâyeciliği ile ön plana çıksa da ilk olarak şiir yazdığını görmekteyiz. Belki bugün çoğu kişi Ömer Seyfettin’in evvela bir şair olduğunu bilmemektedir. İlk şiirini on altı yaşında yazmış olan yazarımız aynı yıl içinde ilk yazısı ve ilk hikâyesiyle edebiyatımızda yer almaya başlar. Şiirlerinde dönemin en önemli şairlerinden Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim’den etkilendiğini görmekteyiz. İlk şiirlerinde dönemin birçok şairinin yaptığı gibi aruz ölçüsünde şiir yazsa da daha sonra dil davasının bir gereği olarak milli ölçümüz olan hece ölçüsüne dönmüştür. Ömer Seyfettin şair ve roman yazarı olsa da tabiiki edebiyatımızdaki asıl varlığı hiç şüphesiz hikâyeciliğidir. Türk edebiyatında Milli Edebiyat döneminin en önemli hikâyecisidir ve Cumhuriyet dönemi Türk hikâyeciliğine geçişte en önemli basamaktır. Dizdaroğlu, Ömer Seyfettin’in hikâyelerini, kaynaklarına göre; 1. Kendi hayatı ile ilgili olanlar, 2. Çağının sosyal ve siyasal düzenine değinenler, 3. Halk kaynağından ve halk edebiyatından alınanlar, 4. Yanlış inanışlara dokunanlar, 5. Yurt sevgisi, Türkçülük ve milliyetçilik ülküsü aşılayanlar, 6. Tarihe dayananlar olmak üzere altı başlıkta değerlendirir. Ömer Seyfettin sanatını, fikirlerini yaymada ustaca kullanmış bir edebiyatçımızdır. Dizdaroğlu’nun deyimiyle “Ömer Seyfettin; dilde, kültürde, ülküde, sanatta “milli”ye yönelen uyanış çağı’mızın öncülerinden biridir.” (s. 29)
Hikmet Dizdaroğlu III. bölüm olan “Eserleri” kısmında Ömer Seyfettin’in eserlerinin tam bir tasnifinin yapılmasının zor olduğunu belirtir. (Tabi burada şu hususu vurgulamak gerekir. İncelediğimiz bu monografi kitabı 1964 yılında basılmıştır ve yıl 2019’tur. Dünden bugüne Ömer Seyfettin ile ilgili sayısız çalışmanın yapıldığını unutmamak gerekir diye düşünüyorum.) Dizdaroğlu, Ömer Seyfettin’in eserlerini şu başlıklar altında tasnifler, 1. Tasarı halinde kalanlar, 2. Taslak halinde olanlar, 3. Basılmamış olan ya da adları bilindiği halde ele geçmeyenler, 4. Basılmış bulunanlar.
Kitabın son bölümünde Dizdaroğlu, Ömer Seyfettin’in eserlerinden; üç tane koşma türünde şiire, iki tane hikâyeye (Forsa, Yüz Akı), iki tane makaleye (Yeni Lisan ve Çirkin Taarruzlar, Güzel Türkçe), bir günlük, bir mektup, iki çeviri (İlyada, Kalevala) örneklerine yer verir.
Sonuç olarak; ilk paragrafta belirttiğimiz gibi çok yönlü bir şahsiyet olan Ömer Seyfettin kısacık hayatında bıraktığı eserler ve tesiriyle ebediyyen ismi bu dünya denilen âlemde anılacaktır. Eserleri dün olduğu gibi bugün de yeni nesillerin milli ruh ve inançla yetişmesinde en büyük etken olacaktır. O’nun dilimizin doğallığını bulma yolunda yaptığı hizmetler asla unutulmayacaktır ve o ruhta yetişen yeni nesiller tarafından bayraktarlığı yapılacaktır. Bugün artık görsel bir çağın girdabı içindeyiz, geçmiş ve gelecekle olan bağımızın kopmaması için çağımızın araçlarından istifade edilerek özellikle hikâyeleri diziye, filme aktarılmalı belgeseller çekilmelidir.
Hikmet Dizdaroğlu, Ömer Seyfettin’in kısacık hayatını 64 sayfa gibi kısa bir monografide bize büyük bir titizlikle sunmuştur. Ömer Seyfettin’in hayatı, kişiliği ve eserleri hakkında öz, kısa ama önemli noktalara değinmiştir. Kitabın yazıldığı tarih elbette 1964’tür ve dünden bugüne bu hikâyecimiz hakkında eşsiz eserler yazılmıştır ama elimdeki kitap Ömer Seyfettin okumalarına başlayacak olanlar için güzel bir başlangıç kitabı olma özelliğini taşımaktadır.
Sözlerimi Ömer Seyfettin’in şu sözleri ile bitirip aziz ruhu önünde saygıyla eğiliyorum:
“Mademki Türk’üz; o halde Türk gibi yürür, Türk gibi düşünür, Türk gibi duyarız ve Türk gibi yazarız.”
(*) Dizdaroğlu Hikmet, Ömer Seyfettin, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi 1964, 1. Baskı