YÜRÜYÜŞ
Yıldızsız gecelerin ıslaklığından dönmeliyiz,
Gündüzlerin kurak, kavruk gerçekliğine,
Gözyaşlarımız toprağa düşmemeli,
Sarı- kızıl sabahın el suyu olmalı damlalar.
Seher yelinin akşamdan kalma tutturduğu
Türkü olmalı çektiğimiz eziyet kervanı,
Kaynağın başındaki alacakarganın gaklaması
Olmamalı, Rüyaların tersi mutlaka çıkmalı.
Gaflet rüzgârlarını kovmalıyız en ıssız koyaklardan,
Mahmurluğun masumluğunu hâkim kılmalıyız.
Dumanlı dağlara söz söylemek nafile çaba,
Başımızdaki dumanın esrikliğinden azat etmeli,
Gözleri, dizleri, bizleri illa geleceğimiz gençleri.
Tozpembe kapılarda beklemek yerine, kendimiz
Güneş gibi çıkışların basamaklarını döşemeliyiz.
Kızıla çalan sabahlardan uzaklaştıran emeklerimiz,
Turkuaz maviliğin sahanlığında dinlendiren bakiyemiz,
İstersek yeniden çıkaracaktır Ergenekon sarmalından.
Damla damla eriyen yürek yağlarımız değil, öz oğullarımız,
Benden çıkanı bana katın diyen zeytinin dili misal Umudumuz,
Bizimle yola çıkan, bizimle yürüyen, gönlünde bize yer açanlar.
Nihayete erdireceksiniz zihinlerdeki zehirli örümcek ağlarını,
Başka beyinlere ipotek edilmiş bende kılınmış düşünmeyen akılları,
Kimliğini yitirmiş, gaflet, delalet, hıyanet dolambaçlarında yatanları,
Elleri vererek ellere, güzellikler gelmeli dillere, koparmamalı velvele,
Mırıldananlar kalsın olduğu yerde, biz devam edelim nihayetsiz yürüyüşe…
28.01.2019 Muammer AZMAK