Dünyaya gelen herkes bebek, sonra genç, sonra orta yaşlı ve yaşlı olmaktadır. Çoğunlukla çocukluğumuzu anlamadan, gençliğimizi bilmeden ve yaşlılığımızı da yapamadan yaşarız. Karşıya geçip durup düşünürsek hepsinin eksiğini rahatlıkla bulabiliriz. Maksat nerde yanlış yaptık sorgulaması yerine nasıl doğru yaparızı bulmak olduğundan orada takılıp kalmayacağız.
Her dönemin kendine has ayrıcalıklı halleri muhakkak var. Her dönemin kendine has güzellikleri de var. Ama her dönemin kendine has zorlukları da var. Bu özelliğin yaşlılar için daha zor olduğunu bilmek için müneccim olmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Yaşlanmak elimizde değil. Olsaydı zaten kimse yaşlanma hususunda acele etmezdi herhalde. Geriye dönmek mümkün mü? Tabi ki değil. Yaşlılığın hakkını vermek doğru olanı, fakat kabullenmek biraz zor olsa gerek. Hele yaşamak hiç de kolay olmasa gerek.
Daha çok küçüğüm bana sütümü verin, oyalanmak isterim oyuncaklarımı verin, ben daha derdimi söyleyemem siz bilin, rahatlamam için ne gerekiyorsa siz yapın derdik bebekken, hatta daha da ileri gidip dikkatleri üzerimize çekmek için en büyük silahımız ağlamaya sarılır ortalığı ayağa kaldırırdık.
Yalnız başıma oynarım ben. Ben bebek değilim teranesini daha sık dillendirirdik. Yemeği kendimiz yemek ister, başaramazdık çatal kaşık tutmayı ama ısrar ederdik, gayret sarf ederdik. Bazen sağa sola dökerdik, bir güzel azar yerdik lakin ısrar etmeye devam ederdik. Diklenir büyüdüğümüzü iddia ederdik, beni küçük sanmayın yaşım beş diye parmakları gösterirdik. Çanta ister okula gitmeye kalkardık zaman erişince mızıkçılık yapar, karın ağrısının arkasına saklanırdık.
Gökte kazanır yerde yerim ben diye hörelenirdik, burnumuzu sürter baba kesesinden yer içerdik. Hiç yaptığımızdan utanmazdık, anne-babaya bakıcılık yüklerdik. Hele başkalarını severdik, yoluna ölürdük ya; kendi yolumuzu kendimiz bulurduk ya pes dedirtirdik herkese. Kim bana veriyor ki ben kime vereyim kavlinden laflar ederdik gökten zembille inmişçesine. Öyle görünüyor ki:
Gençliğimde ben de böyle söylemeyi yeğlemiştim. Çoğu zaman yerde kazanıp gökte yemiştim. İstesem de olmuyor artık çünkü vücudum yaşlandı. Gençlerden anlayış fedakârlık bekliyorum. Ben bilmeden geldim son demime, gençlerde hızla yol almakta ama varmazlar farkına. Boş imiş ne varsa âlemde hükmünü çıkardığımda, dünyanın da yalan olduğunu anladığımda vakit çok geç olmuştu. Hesabınızı iyi yapın, dönmeyin benim halime, yanlışın neresinden dönülse kardır.
Nasıl özlem duyarlar içten gelen bir seslenişe, nasıl kucak açarlar sımsıcak gülüşlerle yaklaşanlara, yüzleri buruş buruş olmuş yaşlılar, elleri kırış kırış olmuş yaşlılar. Yapamadıklarını yapar bin bir sevinç sığdırır meraklı bakışlara, her zaman ilgi gösterir hayatın akışına. Sırtını dönemez karşısına çıkan ne yokuşa ne düze. Adamıştır ömrünü dostuna, nice evlat yetiştirmiş kendi boyunca, yaşamış mı doyunca, nasılda mutlu olur küçük ikramı görünce, sevgiye özlem duyan yaşlılar.
Hep geçmişi anlatır, yoktur günde anlatılacak güzellik. Ne sevdalar saklıdır yüreğinde kim bilir. Anılarda yaşanmıyor sürekli, istenir muhakkak gelsin ziyaretçiler, sorsunlar hal hatır. Anılar tazelensin, küllerinden yeniden dirilsin Anka kuşları ama nafile. Koşup sarmak gerek lakin müsaade ederse tutmayan ayaklar, bükük beller, üşümüş eller. Hep konuşmak ister dolanmazsa diller, aman of demezse dinleyenler, sen bırak yanlış hatırlarsın olmazsa diyen. Ve benzeri dillendirmelere, iç geçirişlere meydan vermemeli, adeta zamanı tükettiklerini fark ettirmemeliyiz.
Toplumsal hayatın temel kuralı karşılıklı sevgi ve saygıdır. Türk toplumu bu kural doğrultusunda, toplumsal dayanışmayı hayatın her döneminde uygulamıştır. Dün olduğu gibi bugün yaşlılara gösterilecek sevgi ve saygı, yaşlılara yapılacak itibar, hal hatır sormalar, ziyaretler, hediyeler, gelecek kaygılarımızı azaltacak, hangi yaşta olursa olsun, tüm bireylerin hayata güvenle sarılmalarını sağlayacaktır.
Yaşlılarımız milletimizin onurudur. Onlara sahip çıkmak ve onlarla ilgilenmek milletin bireylerinin vatandaşlık görevidir. Büyüklerine sahip çıkan toplumlar, medeniyeti omuzlamış toplumlardır. Ömrünün büyük bir kısmında topluma ve ülkesine hizmet vermiş olan büyüklerimizi, yaşlandıkları dönemde de memnun etmek gurur vericidir, mutluluk vericidir… Unutmayalım ki hepimiz yarının yaşlılarıyız. Ötelenmeden, iteklenmeden, göz ardı edilmeden, bir yaşlılık sürmek dileğimiz, hâlihazırdaki yaşlılara gereğini yapmak görevimiz olsun… Muammer AZMAK 30/03/2013