Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

YAĞMURLA BAŞLADI

24 Şubat 2017 - 20:41 - Güncelleme: 24 Şubat 2017 - 22:39

YAĞMURLA BAŞLADI

Yağmurla başladı her şey, önce hava ılıdı, yerler ıslandı, hüzün çöktü gönüllere, gözler nemlendi, yaş döküldü tekten, ağladı gökyüzü, gözler boşandı peşinden, insanoğlu durmadan ağladı ve onunla ortak oldu gök sema. Ağlaşma töreni değildi, bu bir başlangıcın habercisiydi…

Öncesini bilemiyorum ama sonrasını gördüm. Evvela küçük benekler belirdi, ufak kümeleşmeler oldu. –Ne var ne oluyor dercesine âdemoğluna benzeyen bir tabiatla- Seyrek ekimli tarla gibi orda, burda, bağımsız bulutlanmalar sökün etti, sonrasında bir kızışma olmuşçasına toplaşmalar, koyu lekelere dönüşmeler, kesif bir afak, kapkara bir tavan oluşturmalar…

Sabahın ilk ışıklarını görmeyi beklerken kör kuyulara düşmüşçesine simsiyah bir zulumat bataklığına göz açma, gün boyu sürecek karamsarlık yolculuğuna çıkmak, ne umdum ne buldum söylemini haklı çıkarma çabaları, nasıl bir çarpma, nasıl bir çarpılış, nasıl bir baskı oluşturur his dünyamızda sorusunu sormamıza bile fırsat tanımaz.

Ruhumuz daralacak nefes alamayacağız, el ayak ne varsa gerine gerine, gerdire gerdire, çıtırdata çıtırdata bir hal olacağız. İşten işe atlayıp sıkıntıdan kurtulma çabalarında yorgun ve bitkin düşeceğiz. Sorulan soru yığınları bitkinliği arttıracak. O kadar ki yorgunluk ve tükenmişlik suyu damar hattımızda alabildiğine deli akacak, o sıvı aktıkça hızlanacak, hızlandıkça bizi zorlayacak patlamamız için ama nafile çabalar, başaramayacak, bize bitkinlik, ölgünlük bakiye kalacaktır.

Haydi, başla, bütün ihtişamını sergile, çekip git tepemizden desek de duyan olmayacak sessiz ama sert söz söylemelerimizi. O bildiğini yapacak, bulut arkadaşlarını çağıracak, daha da kararmanın savaşını verecek, ardından belli belirsiz ağlama başlayacak, arada bir hıçkırık gibi şimşekler çakacak. Her şimşek parıltısı bizi hop oturtup hop kaldıracak. Tedirgin gözlerle bön bön bakacağız uzayıp gitmeyen kopkoyu karanlıklara ve ferahlamayı özleyeceğiz karma karışık duygularla…

Hızlı adımlarla peşinden yaklaşan birisi varmış hissini veren bir hızlanıp bir yavaşlayan musikiyi tempo tutturup – bize inat- peşimizden gelecek, geldikçe görünmez bir perde gerecek her yakaya ve biz yaka silkeceğiz bungun bu hava yüzünden ama kurtulamayacağız…

İşinin can sıkmak olduğunu zannedeceğiz- Buna da canımız sıkılacak- O bize aldırmadan bildiği işi yapmaya devam edecek ve büyük bir gümbürtü kopartarak yüreğimizi hoplatacak hatta biz acziyetten ne yaptığını bilmez bir halde, tam, yarım ne kadar niyaz varsa başlayıp bırakacağız şaşkın bakışlarla, yarım yamalak ağızla…

Oysa o bizim hesaplarımızın dışında kendisine yüklenmiş görevin şuurunda yeryüzünün olmazsa olmazı bir nevi rahmet pınarını harekete geçirmek suretiyle ihtiyaç sahiplerinin tutuşan gönüllerine su serpmek sevdasının peşinden koşarak gitmektedir. Muradı, olabildiğince yanık gönlün susuzluğunu gidermektir. Toprağın, bitkilerin, hayvanların, derelerin, çayların, göllerin, yer altının, yer üstünün…

Toprak rahmete kavuşunca bünyesindeki tohumlar çatlar ve çimlenir, bitkiler ortaya çıkar, bitkiler diğer canlıların canına can katar, besler, semizletir, nesillerinin de devamını sağlar. Bu döngü geçmişten günümüze akıp gelen bir zincir halkasına yeni bir halka ilave etmekten başka bir şey değildir aslında.

Canlar canı buldu, varsın mallar yağma olsun. Gözyaşlarının yıkadığı gözlerin parlaklığı, yağmur ile yıkanan gökyüzüne bir berraklık kazandırdı ki bütün renkler aşikâr oldu ve bütün bunlar, peşi sıra diğer olup biten ne varsa, her şey, yağmurla başladı…

20.02.2017 Muammer AZMAK

Reklam