ÜŞÜMEK
Yedi dolu zorunlu ders saati, ardından iki istekli yoğun ders saati, üstüne gelsin mis kokulu demli çaylar. Günün miskin yorgunluğunu üzerinden atmak için bundan iyisi var mıdır diye sormayacağım çünkü sizlerin kırk adım at sonrada sırt üzeri yat lafzına ne olduğunu sorar gibi mırıldandığınızı duyuyorum. Lakin sıcağı barındırmaya çalışan, bunu yaparken kirlenmişliğini fark etmeyen, bol karbonlu bir atmosferden; akşamın alacasında, ayaza kesmiş bir sokak çıkımı, bu güzellikleri hatırlardan alıp, yerine şiddetini Rihter ölçeğinin ölçemeyeceği şiddette, bir yüz okşamasını surata dokundurması hariç. Soğuk bir elin verdiği ürperti ve üşüme.
Soğukta tir tir titremenin anlamını içinde yaşamak? Nasıl bir uyanış ki kuru bir esinti, uyuşukluğun her yanı kuşattığı bir zamanda, bir silkiniş gerçekleştiriyor ve sen aceleci adımlara kavuştuğunu anlıyorsun nece sonra. Kuru ama kemik gibi sert bir dokunuş kulaklara ve buruna, usulca yakadan girerken koyuna, silkinip geliverir her kim olsa kendine. Yalnızlıkların ikliminde sessizce alırken yol, korkunun saldığı ürperti sonucu üşürsün ha üşürsün. Bu üşüme bir buz dağına dayanmanın neticesinde ortaya çıkmaz, bu üşüme mart ayında karpuz çatlatan deresine düşmekten de çıkmaz, bu üşüme korkudan sıyrılmanın alameti olarak belirir ve uzun süre işgalini sürdürür. Üşütür ha üşütür.
Soğuk dışarıdan hücuma geçmiş bir düşman kuvvet görüntüsü verse de aslında yüze vuran soğukluğun içeride barındırdığı hastalıklı ifadesidir. Sevgi mahrumiyetini son raddeye taşımış, iç kırgınlıkları ile yorgunluğu kol kola girmiş, bir vücudun dışa vurumu aynı aynada simayı görme, aynı suda aksini görme kadar vazıh bir tablo ortaya koyar. Baktıkça aynaya, baktıkça suya kendini ve kendiyle beraber aynı yılgınlığı yaşayan benzerleri üzerinde soğukluğu hisseder. Sımsıcak sarılmalar değildir, ona gelen buzdan eşlerle ortada kalakalmaktır. Yüreğinde ölmüş, ölenlerin mezar taşlarında karşımıza dikilen, hem de sıcak toprağın bağrından çıkarak bütün dirileri, an be an geldikçe, hatırladıkça, titreten ölümün soğukluğunu içselleştirince, üşümenin önlenemez yükselişine teslim olmaktan başka bir şey yapamaz. Yalnız üşür.
Sevgisiz kalmanın can yakan şamarı, sevgi verememenin iç bungunluğunda beliren acımsı tadın, yüzü buruşturan ikazının ardından, ortaya çıkan titremelerin üşümüşlüğü, ısınmanın ne olduğunu hatırdan uzaklaştırır. Yalnızlık bataklığına itilen bir ruhun çırpınışlarının, meydana getirdiği yeleken yapı, değme soğukları kıskandırır. Tek adamlık her dem imrenilecek olmaktan çıkar, ruhun kendini ısıtma gayretkeşliği neticesindeki çırpınışları ısıtma yerine soğutmayı tetikler. Üşümeler sürüp gider.
Çalışma mahallinden caddelerin puslu olduğu bir kış ikindisine kendini atanlar üşürler. Üşümeleri havanın sertliğinden olmaz. Yaprakların yerlerini terk ederken çıkardığı iniltiler, yapraklarda asılı kalmış çiğ damlalarının, yerlerini yurtlarını bırakmak zorunda kalmışların ettiği ah u figanlarını aratmayan çırpınmalarından, eski zamanlara terkedilmiş anıların karşılarına çıkmasından ve daha nice ahvalden ötürü olur üşümeler.
‘Ah ayrılık aman ayrılık her bir dertten ala yaman ayrılık’ dize başlangıcının peşinden gelen kaygılardan olur üşüme. Bu kaygıları en keskin rüzgârın ıslığı yüreklendirir. Bu uğultu karşısında insan daha bir tenhalaşır. Bu tenhalık içe dokunur. İçerideki gergin telleri daha da gerer. Gerginliğin son durağı zemberek misali boşalmak, boşalırken titremek ve titretmektir. Bütün titremelerde olduğu gibi bir üşüme kaplar insanı.
Titremesi olmayan sıtma neye yarar. Sıtmaya yakalanan kişi titreme nöbetlerini bekler hatta özler ki bir dahakine kadar gönlünce davransın diye. Üşümezsen ısınmanın kadrini nereden bileceksin? Hastalıklara tutulmadan önce sağlığın kıymetini bildin mi? Karların ortasında güneşi düşünsen ısınır mısın? Karların dondurduğu kadar yaktığını da bilir misin? Beden karların altındayken yazları yaşamak mümkün mü? Ne olursa olsun ister yansın ister donsun lakin düşünceleri tutsak etmek mümkün mü? Hisleri köreltmek, kuşkuları bertaraf etmek elden gelir mi? Düşüncelerin körelmemesi, hislerin dondurulmaması dileğimiz amma kuşkuların tuzağına tutulmamak da üşütmeyen arzumuz olsun.
Üşümemek ve üşütmemek temennisiyle… 04/12/2012 Muammer AZMAK