Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

ÜLKÜ

21 Eylül 2017 - 20:20 - Güncelleme: 23 Eylül 2017 - 11:36

ÜLKÜ

Gün doğar ve insan hayata merhaba derdi eskilerde hatta gün doğumunun sancılanmalarını tekrar tekrar göz kamaşmasıyla seyrederdi. Şimdilerde Paris akşamlarında sabahlar geç olur ilhamının peşinden sürüklenmek adetten oldu, tasvip etmesek de beğenmesek de…

Uyanmak, fark etmektir bir şeyleri aynı zamanda ve uyanmak mahmurluğun ağırlığından sıyrılıp kurtulmaktır bir başka deyişle. Gün ağarmasıyla birlikte börtü-böcek her ne var ise âlemde vazife sever bir acelecilikle hayatı yakalamaya çalışır bütün telaşıyla…

Hedefi olanların menzile ermek için ilk riayet ettikleri prensiplerden bir tanesi belki de birincisi hiç şüphesiz erken kalkmak, er davranmaktır. Çıkabilecek müşküllerden doğacak gecikmelere yer vermemek veya bertaraf etmek için zaman mefhumundan yararlanmaktır aynı zamanda. Diğer bir deyişle daha çok çalışmak daha çok çabalamaktır ki çalış ya kulum vereyim hitabının da muhatabı olmaktır, harcanan gayretle…

Gayesi olmak insan dünyasının sebebe tutunmasıdır bir şekliyle, diğer haliyle olacakları evvelden karşılama merakını gidermektir. İlla hedefi vuran ok olmak sevdasıdır desek çok yanıltıcı olmayız. Karın doyurmanın basitliğini daha karmaşık kılmak, çeşitlendirmek, zenginleştirmek gibi ilaveten özelliklerde saymak bu minvalde mümkün gözükmektedir… Belki dillendirmekte zorlanacağımız tanımlamaları bile ilave etmek azımsanacaktır kanaatimce. Gözü doymamak, açgözlü olmak, ihtiras, dünya malına meyletmek, vesaire…

Amacınız bir makam sahibi olmak ise gereklerini layıkıyla yerine getirmek için kendinizi yükümlü gördüğünüz işleri yapmaktan alıkoyamazsınız. Yatarsınız onunla kalkarsınız onunla, gayrısı sizin ilgi alanınızın dışında kalır, aynı nerenizde ağrınız var ise canınızı orada var saymanız gibi…

Ereğinizde bir araç tedarik etmek düşüncesi var ise algıda seçicilik illeti hemen yakanıza yapışır ve nerede ne zaman benzeri görüntü ekranınıza yansırsa diğerlerini bir kenara atarsınız adeta onun peşinden ayrılmaz olursunuz…

İdealler, ulaşılması güç karlı dağlar misali insanı çok, pek çok zorlar. İdeale yönelmek sanıldığı kadar kolay bir eylem olmaktan çıkalı çok uzun zaman oldu. Bir lokma bir hırka söylemlerini diline pelesenk eylemiş olanların günlük harcama kalemi dil zenginliğinde bir-iki kelimeden fazla yer almaz olmuştur. Diğer grubunda ise ev, araba, yazlık, kışlık, iş, borsa, dolar, avro, ilh yer almaktadır olabildiğince…

Dava diye tutturduğumuz türkünün ne ilk dörtlüğünde ne son dörtlüğünde yetim hakkı, hukuk, açları doyurmak, çıplakları giydirmek, komşu hakkına riayet etmek, sokak çocuklarına bakmak, bağımlıları topluma kazandırmak, babından kelamlara yer vermemek bahtsızlığını olabildiğince sürdürme meylimiz vardır.  İbadet kavramı tek boyutlu nesne haline dönüştürülmüştür…

Mefkûremiz, iyi bir Müslüman olmak diye tanımlanır, orada kalır. İyi bir Müslüman tanımlamasına; ahlaklı olmayı, dürüst olmayı, yardımseverliği, en basitinden sözünde durmayı, başkasının malında gözü olmamayı hala yerleştirememişiz. Fikir üretmek, icraat yapmak yerine biat etmek yüksek bir mertebe olmuştur. Oysa tam bağımsız ülke düşüncesi, cihan hâkimiyeti fikri, ümmet gayesi, ya da ulvi gayeniz yoksa geri kalan canlılardan farkınızda yok demektir. Öyleyse uyanmıyoruz, uyanamıyoruz…

Hele büyüyeyim, ekmeğimi elime alayım, okul bitsin, mezuniyeti göreyim, vazifeye başlayım, memur olayım, para kazanayım, evleneyim, ev yapayım, araba alayım, ninnileri uyanmamamızın en büyük sebebidir. Bir ülküsü olmadan bu dünyadan göçüp gidenlerden olmamak dileğiyle…

14.09.2017 Muammer AZMAK

 

Reklam