TÜTÜN GÜNLERİ
İlk karşılaştığımda yeşil bir ottan ibaretti benim için; küçümsediğimi zannetmeyin, kadrini, kıymetini ve ehemmiyetini anlama çağlarında değildim o demlerde. Hele hele içine girdikçe işlerinin, ortaya çıkan zorunluluklarını gördükçe nasıl aldandığımı, nasıl yanıldığımı, iliklerime kadar hissettim.
Ocakları hazırlamalıyız komutunu alınca babamdan, dert ettiği şeye bak demiştim içimden. Üç- dört taşı yan yana dizmek ya da sacayağı olacak şekilde koymak için ne gibi hazırlık yapılır veya bunun nesi dert edilir babından birçok hayıflanmayı peş peşine zihnimden geçirivermiştim, hızlıca.
Kürek- tırmık- çapa- elek- kalbur- kül- mil- at- pulluk ne varsa elimizin altında yüklendik arabamıza ve tuttuk kesiğin yolunu. Kesik bizde küçük toprak parçasına verilen isimdir. Adımladık enine boyuna kesiği; rüzgârın esiş yönünü, suyun akış istikametini, eğimini, genişliğini, ölçüp biçtikten sonra, iki kat sürme, iki kat tırmıklamadan sonra, otunu- çöpünü ayıkladık. Tavı yani nemi kaybolmasın ihtimamıyla sürgüsünü çektik ve ocak ocak bölümleyip her bir bölümü adeta elekten geçirip taşını- tezeğini ayıklayıp un ufak eyledik.
Kum- kül- gübre- tohum karışımını hazırlayıp ocakların yüzeyiyle buluşturduk, koyun koyuna yatacak kadar tırmıkla karıştırdık. Üzerini kenevirden yapılmış çullarla örttük, süzgü denilen sutaşıma aracıyla fazla çamurlaştırmadan suladık. Naylondan örtüsünü akşamüzeri örtüp sabahları açmak suretiyle nemini muhafaza edip dengede tutmak, hemen hemen her gün bir Çin işkencesini andıran bu yıldırıcı eylemi her daim aksatmadan yapmak, ölüp ölüp dirilmek kadar ıstırap vericiydi.
Nihayetinde küçük yeşilbaşlı pıtırcıklar baş gösterir, sulanır, otları ayıklanır, ilaçları atılır, örtülür, açılır, nihayetine kadar yani ekim zamanı gelene kadar biteviye bu işlemlere devam edilir. Artık onlar ergin bir fide halini almışlar ve tarlaya göçürülme vakti gelip çatmıştır. Tarlanın sürülmesi, tırmıklanması, sürgü ile nem muhafazası faslı da işin tuzu biberi olarak hayatımızdaki yerini alınca sabahın ilk ışıklarıyla fideler yerlerinden zorla sökülüp demetlenip küfelere yerleştirilerek yeni yurduna doğru, istemsiz bir yolculuğa çıkarılır.
Karıklar çekilmeye başlanır, karıkçılar marifetiyle, derinliği nemi geçmeyen ölçüsü tahta dışına taşmayan karıklar. Yerlerinden sökülmüş fideleri karıklarla buluşturmak dikicilerin işi. Dikicilerin el çabukluğu, sazende veya hanende olması işin su gibi akıp gitmesini sağlamakla kalmıyor, aynı anda yükün hafifleşmesini de sağlıyor, ta ki tarlanın tamamı çizik çizik olup her yer boynu bükük lakin can suyu ile buluşmuş fidanların solgun yeşiliyle kaplanana kadar. Ve benim en sevdiğim kısmı; sıcacık Pazar ekmeği yanında taze karılmış tahin helvası ikramı, dirilişe kadar birinci perdenin inmesi.
Ekmek arası helva dikim işleminin bittiğini gösteren kutsal bir törenin başlangıç anonsu hükmündedir. Özenle, ihtimamla Pazar ekmeği ikiye bölünür, yarım ekmek ortasından yarılır, incitmeden bir topak helva araya yerleştirilir, ağızlar tatlandırılır, yevmiyeler dağıtılır, helallik alınır.
İki çapa bir su yerine geçer inanışının ardına düşülerek çapa yarışları başlatılır, birinci çapa, ikinci çapa, üçüncü çapa… Yerin kabiliyeti, kuvvet ve kudreti sonun belirleyicisi olur.
Dipler yanıyor! Uyarısından sonra kırım seansları başlar. Gecenin kör karanlığından sabahın ilk yakıcılığına kadar kırılır yapraklar, üst üste elleri kaldırmadan tapa haline getirilip küfelere istiflenerek gün içerisinde dizilme eyleminin malzemesi yapılmak için… Ve yığının etrafına toplaşmış bedenlerin elleri, gözleri, belleri, hareket iklimlerinin en alasını dolaşarak yığın eritme telaşıyla önce iğnelere, sonra kargılara, dizmek suretiyle öğleyi geçirmeden dinlenmeyi erken başlatmanın derdine yanarlar.
Kargılar, kurutulmuş sağlam kargılar, iplere dizilmiş, irili ufaklı yapraklardan oluşan yolcularını beline bağlayarak kurutma teli üzerindeki yerine kurularak havalandırmanın en yüksek mevkiinde yolculuğa çıkarırlar… Sonrasında bir güneye bir kuzeye çevrilmek suretiyle renklerin en güzeli altın sarısına bürünmek için toprak ile birlikte sararmak yarışını yapar.
Kurumuş artık, yığına alalım ki sabah çiği bozmasın keyfini; ifadeleri, kargıya dizili ve güneşin rengine bürünmüş yeşil yaprakların kararmasını engelleme adına toplanması ve geceleri örtülmesinin gerekli olduğunu acemi, usta, herkese ilan eder.
Tavlamak, günümüzde anlam kayması ile yanlış anlaşılan ya da kullanılan bir mana yüklenmiş olsa da eski adlandırması ile arasında garip bir ilişkisi olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Nemi muhafaza ederek kırılmaların önünü almak, telefatı azaltmak, baskıdan öncesinde küflenmeye karşı aktarma işlemi ile hem havalandırma hem de tedbir almanın adıdır aslında.
Baskı da kargıdan sıyrılıp kalıba girme macerasının adı. Paketlenerek satıma hazır hale getirmektir. Kırk kırk beş kiloluk iki tarafı açık, üç tarafı keten çuval ile kaplı, bir tarafı keten iple dikili, modern ambalaj kutudan evvelki son halin adı. Bir nevi süsleme sanatı, alıcıyı harekete geçirme veya gözünü boyayan yapı tasarımı, dekorasyon…
En güzel, en mutlu edici ya da hezimete uğratan final… Satış zamanı eksperin depo ziyareti, mostralık alma, fiyat biçme… On numara veya yüzde otuzu ıskartaya çıkarma… Başfiyat veya dip fiyat ya da bize gelmez… Bütün bunlar emeğinizin karşılığı olabilir de olmayabilir de. Bahtınız açıksa, rızkınız bolsa, çocuğunuz için dikmişseniz gibi Ümitvar cümleler cebinizi de doldurmuşsa değmeyin keyfe ve mutluluğa, aksini dillendirmek bile gam yükünün kervanına katılmakla eş değer… Geçip giden günler, tütün günleri… Gelecek günler ise tütünsüz günler olması dileğiyle…
21.03.2018 Muammer AZMAK