TELAŞLANMA, HAZIRLAN!
Üzerinde durmamız ve çokça düşünmemiz ve hatırdan çıkarmamamız gereken bir gerçektir...
O, çok yakın olmasına karşılık bizim görmezden gelme çabalarımız onu hiç uzaklaştırmaz…
Bütün yığma, biriktirme, sahiplenme çabalarımıza alaycı bir el ovuşturmayla soygun gününü hayal ederek ‘sen neyin derdindesin’ küçümsemesiyle nazar etmektedir…
Soğuk yüzüyle karşılaştığımızda –ki bence yakıcı sıcaklığıyla demek daha yerinde- donuklaşma halinden katılaşmaya geçmeden soygun başlar…
Telaşlanmadan fakat yaptıklarının da künhüne varmadan, çoğunlukla telkinlere kapılarak ifa edilen vazifeler zinciri şöylece gelişme seyreder…
Bin bir naz ve emekle beğendiklerini, seçtiklerini üzerinden alıverirler. Zaman zaman şikâyet etme nezaketsizliği gösterdiğin kıymetli bedeni özensizce yuğarlar…
Tek rengin hâkimiyetindeki yeni libasların ile sarıp sarmalarken beğendin mi? Yakıştı mı sualini kimseler sorma zahmetine katlanmaz… Hele şimdilerde dikey mimarinin azizliği sayesinde öz mekânından ayırarak gurbet ellere götürür, orada giyindirip kuşandırırlar…
Düğün derneğin olduğunu duyan kulakların sahipleri işi gücü bırakıp kimi candan kimi maldan kimi ise gamdan kurtulma saikıyla hareketlenir ve olsun bitsin edasıyla toplanırlar ve epeski o karanlık yeni haneye naklederler, birer, ikişer, üçer, beşer yalnızlığın koynuna bırakır giderler…
Özelim dediğin, izinsiz karıştırmayın dediğin, neyin var neyin yok özensiz ellerde, oradan oraya dolandırılarak nihayet ‘hayrın olarak, işe yarasın diyerek, bir fukarayı sevindirsin diyerek, bazısı seni yâd etme vesilesi’ için yeni yerleşkelerine yollanır. Bazılarına hayıflanılır, bazılarına dertli dolap misali ağlanır, bazıları da kayrılır ve sen arada kaynayıp gidersin…
Kimsecikler senden sonra hasretinden prangalar eskitmeyecek, işler güçler arasında mekik çekerlerken şahsına ait yükümlülüklerde el değiştirecek ve soygun bütün hızıyla hız kesmeden saltanatını sürdürecek…
Sen biriktirdiklerinin kaynağının temizliğini ortaya koymaya çalışırken bırakıtlarının küçüğünü büyüğünü, inciğini boncuğunu, aslanın avını parçaladığı gibi param parça edip yetmezse pençeleri birbirine de geçirmeye çalışacaklar, ta ki eyvah diyene kadar…
Güzelliğimiz, gençliğimiz, sağlığımız, evimiz, arabamız, yazlığımız, kışlığımız, malımız, mülkümüz, soyumuz, şanımız, namımız ve dahi diğer bütün yaftalarımızdan arındırma, soyundurma, vakti geride bırakma telaşıyla yol almaya devam eder…
Yeni esamilerin dillendirilecek dillerde sıkça. Evvela ‘cenaze’ diyecekler, cenaze namazını eda eyleyecekler, ardından ‘merhuma’ haklarınızı helal edin diyecekler, Akla düşüp anarken’ mevta’ oluşun duygulandıracak bir an…
Tanımayanların dilinde ‘yazık’ olmuş, yakınların dilinde ‘üzgünüz’ ve aile içerisinde ‘büyük-acı kaybımız’ olarak aylardan yıllara uzanan bir vakit direndikten sonra hatırlanmak kaydıyla arşive kaldırılırız…
Yeni başlangıç olan ölüme telaşlanmak yerine hazırlanmalıyız…
10/08/2020 Muammer AZMAK
FACEBOOK YORUMLAR