Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

PARÇALANDI ATOM!

20 Şubat 2013 - 00:08

PARÇALANDI ATOM!

‘Savaş zulmü görenlere’

Altı Ağustos sabahı yıldızlar,

Son ışıklarını yeryüzüne yollarken,

Onlar da peşlerinden yollandı,

Odun toplamaya dağa.

Paraşüte benzeyen üç paket,

Atıldı hızla yere, hızlandı,

Hızlandı kıyasıya,

Çakılacağı anda parladı.

Binlerce güneşin ışığına bedel ışık,

Sanki doldurdu âlemi.

Evrenleri yıkan, can alıcıyım ben,

Nidası yayıldı, her yana.

Bulutsuz, masmavi gökyüzü,

Bembeyaz kesildi şaşkınlıktan.

Karın boşluklarını sarsan,

Patlama ve semaya ağan,

Beyaz, lakin acayip bulut

Ortasında parlak mı parlak,

Kıpkırmızı bir aydınlık, kaynarcasına,

Ve gözleri kör edercesine,

Tek bir ses, ürkütücü bir patlama,

Adını gül koymuş, gülmeyi bilmeyenler.

Adına ölüm demiş ölmeyi bilenler.

Duvarlar göçmüş, insanlar göçmüş.

Kirişler, camlar kırılmış, kollar ve bacaklar,

Çiviler, tahtalar saplanmış, akıllar tutulmuş.

 

Çocuklara kim bakar?

Beni bırak kendini kurtar!

Sonra çocuklara bak!

Seslenişler dalga dalga dolaşmış.

Gülün ateşi vücutları dağlamış!

Kızıl hararet derileri eritmiş.

Su, söndüren olmak yerine,

Tabiatına aykırı, öldüren olmuş.

Kömür, kil, toz haline gelenler,

Derileri kavlayıp dökülenler,

Sırtlarına balyozla vurulanlar,

Fokurdayıp kaynayan yağa atılanlar,

Başlarındaki saçları kavrulanlar,

Üstleri başları paçavralaşanlar,

Ağzı, dili, gözü, yüzü şişenler,

Siyah-kırmızı lekeyi taşıyanlar,

Bilim denizinde yüzmek isteyenler,

İşte bilimsel gelişmenin bir ürünü,

Oysa masum çıkışı fennin,

İnsanın hayat şartlarını yükseltmek,

Atom çekirdeğini parçalamak ise,

Karşıtları saf dışı bırakmaktı.

Kör edici parıltı çevreledi semayı,

Her yer zindan oldu.

Toz bulutu nefes aldırmıyordu.

Başımıza gelen neydi?

Yürekleri kuşku ve keder burdu.

Yalnızlık kör bir duvardı.

Ağır koku her yeri sardı.

Yanan etler, sarkan deriler,

Sarı, irinli, terli sıvılar,

Daha neler neler…

Gitti annem, babam,

Gitti kardeşim, ablam,

Kaldım diye mutlu mu olmalıyım ben?

Yıllarca atamadığım acı,

Yıllarca kaçıramadığım hakikat!

Kapıdan sıvıştım,

Yamaçlarda, kırlarda dolaştım.

Aklımdaki çizimleri silemedim.

Rüyasızım, umutsuzum.

Aydınlık günlerim, son aydınlıkta,

Karanlık oldu.

Yükselen bulut, ne zalim, ne alaycıydı.

Aşağılanan insanlığın sonu ne hazindi.

Kuşku, keder, acı her yeri sardı.

Taş olsaydı, dayanamazdı.

Zira titremeler, tiksintiler,

Ardından gelen kuruntular, korkulu rüyalar.

Ey Tanrım!

Ne hatırlamak istiyorum,

Ne sözünü etmek, ne de yaymak.

Gün geçtikçe, tazelendikçe ıstırabım artıyor.

İnsanlığım ağır geliyor bana.

Ne kimse duysun, ne kimse okusun.

Son uykusuna dalanlar rahat uyusun.

Dünyada da artık barış ve huzur olsun.

13/01/2013 Muammer AZMAK

 

 

Reklam