KUDÜS İLE UYANIŞ
Geceyi yaşıyoruz bütün karanlığıyla, yaşıyoruz geceyi bütün aydınlanmamışlığımızla, körü körüne, el yordamıyla sabaha ulaşmanın savaşındayız, etrafımızdaki bunca donanmışlığa rağmen. Zamanın sabaha ulaşmasından evvel biz, tarihi kuşanıp kuşanıp hamaset iklimlerinden bir yel estirmekteyiz, mahzun gönülleri gönüllemek için…
Umut şavkımız her daim yanık olsun isterken onun varlığını sürdürebilme adına pek göze batan bir çabamızın varlığını da ispat etme noktasına varamıyoruz. Destansı varlıkların olağanüstülüklerine bürünerek her karşımıza çıkan nesnelere durun kalabalıklar diye haykırıyoruz, nefesimiz kesilene kadar lakin arkasından bir daha nefesi destekleyecek ciğerlerimizi güldüremiyoruz. Çabasızlıktan, gayretkeşlikten uzak yaşantının getirdiği atalete teslim olarak meydanlarda gürlemeye yelteniyoruz.
Dillerimizin susturulmuşluklarına inat, gönüllerimizin şahlandırılmasına vesile olacak yeterinden fazla olan yürek yangınlarımız dahi aklımızı başımıza devşirmemizde çaresiz kalıyor. Acılarımız ağrı kesici imparatorluğunun pansuman tedavilerinin şuhluğunun peşine takılıp gidiyor yanımızdan.
Her cihetten dumanlar kaplıyor gökyüzünü inananların ve ardından bütün insanlığın semasını siyah mı siyah ve çirkin bulutlar işgal ediyor. Göz gözü görmekten acizlenirken bizler gelecek vakitlerin gayretsiz, emeksiz meyvelerini devşirmenin hayaline yatıyoruz hem de endişeye kapılmadan. Sıra var mı derseniz bilinmez amma planlanmış bir alçaklığın mahsullerini derenler memleketin atisini karartmanın sevdasını da yaşatıyorlar herhalde.
En kindar alaboralar en dindar dalgalar halinde perişan eylerken memleketlerini inananların, inanan insanların sanayi deryasına dalmak yerine muamelat bataklığından kurtulmama telaşını acıyan bir cehreyle izlemenin bahtsızlığında çırpınıyoruz. Hangi ırmağa baksak kaynaklar bulanmış, hangi yola baksak çıkmaz sokak tanımlamalarının ser levhası olmuş.
Bir vurgun dolaştı ortalıkta evvela sonra can yakıcı bir feryat takıldı kulaklarımıza; dağları, ovaları, denizleri, aştı ve eskiden anlaşılmış gerçekleri tek tek yere serdi. Karanlığa gömdü çağların sırtında getirdiği gerçekleri. Hiç eksilme bilmedi inanların sırtındaki buzullar ve kızıllıklar, hem de biz de karşıyız bu olanlara, itirazlarına rağmen.
Bu hazin dalgalar onlarca umudu yuttu, onlarca masumun sonu oldu, ne kadar güçlü yahut cılız karşı duruşlara rağmen. Yaşamanın zül sayılması gerekir insanlık adına, kefen giyenler ar duygusu ile bürünmeli bu örtüye, kabirlerindeki kurbanlar mı direnecek bu zulme yoksa aşağılık bir yaşama ramak kalma noktasında olanlar mı? Onurlu, iffetli olanların cabaları yetişmez oldu yangını söndürmeye o halde gönüllü karıncalar daha çok çalışmalı. El ele vermek için neyin beklentisinde bunca insan. El elden üstündür düsturunu test etmek nedendir.
Uyanmalı gözü yaşlı olanlar, bağrımızdaki yangının yanardağı patlamalı, nifak ayrılığındaki melikler kuvvetler birliğinin gücünü göstermeli, Karanlıkta kalanlara aydınlığın ışığını tutmalı, her fert ne yapabilirimin sancılarına gark olmalı, geceye teslim olmuş yurtlar, şafak yakındır sesleri ile uyanmalı artık.
Sevgileri kucak dolusu ekelim gönüllere, kinleri gömelim tarihin ulaşılmaz derinliklerine, mazinin kuvvet ve kudretini kuşanalım, yeniden yönelelim atiye. Çalışmak daha çok çalışmak olsun şiarımız, attığımız her adım üzerimizden kaldırsın gafleti, hatta delaleti, hatta hıyaneti… Kılsın çabalarımız vesile, uyanışa… Kurtuluşa…
05.12.2017 Muammer AZMAK