KAYBOLAN ÇIĞLIK-9
Aslı Güzel’den ifşa…
Acı, acı her yan, acı… Bütün dünya üzerinde her canlının mutlaka deneyimlemiş olduğu o derin ve sarsıcı hissiyat; insan ruhunu emen fakat ruhu her emişinde hayata daha sıkı bağlayan bir hissiyattır.
Öldürmeyen ama ölümü istetecek kadar kuvvetli olan ölümcül bir hastalık ne şekilde tanımlarsanız tanımlansın insanların neredeyse tamamının aklında acı kelimesinin uyandırdığı başlıca duygulanış can yakıcı olduğu gerçeğidir. İnsanların neredeyse tamamında diyorum çünkü acıyı, bir çocuğun şekeri sevmesi gibi sevenler de vardır.
Ben acıyı sevmesem de insanların acıya muhtaç olduğunu düşünürüm.
Acı insan ruhunda en derin yaralar bırakan ve ruhu hızlı şekilde iyileştiren duyuşlardır. Acı insanı en çok değiştiren şeylerden biridir. Bütün bunlara rağmen öyle güzel ruha işlenmiştir ki acı kimse onu ruhtan ayrı düşünemez.
Acı dünya üzerindeki en kalıcı hislenişlerden biridir, göz kapaklarıma dikilmiş ve asla sökülemeyecek acılar var zihnimde, kendimle her baş başa kaldığımda, gırtlağıma yapışan nefesimi kesen bana ölümü dillendirten acılar.
En sevdiği bebeği kaybolmuş küçük bir kız çocuğu gibi hissederim kendimi, boğazımda kocaman bir yumru içime döktüğüm gözyaşlarıma inat kupkurudur göz pınarlarım. Topuğumun altından başlayıp saç tellerime kadar ulaşan bir acı içerisinde kapana kısılmıştır ruhum, yüreğimde kopardığım vaveylalara inat duyacak biri olsun istiyorum.
Beni şefkati ile sarıp sarmalayacak biri… İçim içime sığamıyor artık göğüs kafesim kalbimi sıkıştırıp amansız bir acıya boğuyor beni, aldığım nefesler ciğerime batıyor, yutkunmaya çalıştıkça boğazımda daha büyük bir Yumru oluşuyor. Bitti umudum, neşem, hüznüm, bitti. Huzurlu sandığım günlerim güldüğümü sandığım anlar bitti.
Kayboldum zihnimin içinde artık ne geriye dönebilmek için bir yol var ne ileriye adım atabileceğim dermanım var. Yoruldum, susmak bilmeyen seslerle cebelleşmekten, onlarla var olmaktan, nefes almaktan, yoruldum. Belimi büken yükleri taşımaktan yoruldum. Görünmez olmaya çalışmaktan yoruldum, çok mu günaha bulanmış olurum, ölmek için yalvarsam…
Ne olurdu toprağa karışsam, kimse hatırlamasaydı beni, gelip geçti bu dünyadan denir mi ardımdan, güz vaktinde yapraklarımı dökmüş olan ağaçlar gibiyim.
Çalışıyorum hüznü kuru dallarımın üzerinde taşımaya ama dayanamıyorum, kırıldı tüm dallarım, gövdem çürüdü, kendime bile dermansız bir halde kaldım. Bıktım yaşamaktan.
Ölüme soyunmak için nefes aldım, korkaklığım yüzünden geri verdim, hala acıyı tarif etmek mümkün mü sorusuyla boğuşuyorum. Yaşamak için sebep bulmak, ölüm için sebep aramaktan daha mı kolay? Yok, olmak var olmak kadar acıtır mı canımı? Bilmiyorum.
Muammer AZMAK 24.08.2023
FACEBOOK YORUMLAR