KAYBOLAN ÇIĞLIK 2
Aslı Güzel’den ifşa
Bir yerlere varmak, bir şeylere ulaşmak için çabalamak gerek. Sanırım dünyanın her yerinde geçerli olan bir kural da bu. Hiçbir şeye – güzel veya çirkin fark etmeksizin- uğraşılmadan çaba verilmeden ulaşılmaz. İyilik ve kötülük insan ruhunun en büyük ve etkili iki zıt kutbu, kim ne derse desin hayatımız bizim ellerimizdedir.
Özgürlük; göreceli ve cezbedici bir kavramdır. ‘’ruhu özgür olanın parmaklıklar ardında olması bir şeyi değiştirmez’’ ifadesi doğru olabilir mi? Ruhen özgür olmak insana yetebilir mi? Sanırım cevabı bulmak için biraz daha yaşamam gerekiyor.
İnsanların yetmiş yıl yaşayıp da kendilerine sordukları soruyu ben daha on yedi yılı yaşamadan kendime soruyorum. Bunda bir tutarsızlık yok. Ruhum, yaşlı ve hasta bir adam gibi usanmış ve ölümü dileyen bir hal içerisinde.
Yaşlı olmak aciz bir durum, hele de benim gibi yalnızlığı seven biri için çekilecek bir şey değil. Kimseye muhtaç olmadan ölmek isterim. Fazla yaşamaya veya fazla konuşmaya gerek yok. Bir defterle bir kalem bir ömür söyleyeceklerini söylemek için yeterlidir. Ya da dolu dolu geçen bir yıl bomboş geçen yüz yılın yerine geçebilir.
Ne gerek mutlu olmak için? Ne yapmalı insan huzura kavuşmak için? Kendini bulmak, yaşamak için bir sebebe ihtiyaç duymak, yaşayıp yaşamadığını sorgulamak insanın doğası gereği olan düşünceler midir? Bu düşünceleri susturmak, yok etmek mümkün müdür bir insan açısından?
Bazen beynim uyuşana kadar düşünüyorum. Bir cevap bulmak ya da soruları ortadan kaldırmak için. Kendimi bulmadan varlığımdan emin olmadan yaşama tutunmak için geçerli bir sebep bulmadan yaşadığımı savunma becerisi gösterebilir miyim ki?
Kim olduğumu bilmeden bu yolda tökezlemeden yürüyebilir miyim? Bir sebep olmadan yaşamaya devam edebilir miyim? Var olmadan kendimi bulmadan ‘’ben varım’’ diyebilir miyim?
Susturamıyorum, ne o soruları ne cevaplarını ne de onları düşünmeden bir türlü edemiyorum. Bir cevap bulamadıkça kendimi öldürüyorum. Kuşku insanın beynini kemiren bir parazittir. Bu paraziti yok etmeden ben, ‘ben’ olamadım ki. Ben olamadığımda var olmam bir anlam ifade etmez. Bilmiyorum, ne kendimi ne de soruların cevaplarını, bilmiyorum.
Başka zaman olsa gülüp geçeceğim olaylara şimdilerde ağlar oldum. Sebebini bilmiyorum. Zihnimin içerisindeki karmaşa her geçen gün büyüyor ve ben sanırım bundan korkmaya başladım. Zihnim, sanki sürekli mecbur gibi aynı gerçekleri yüzüme vuruyor. Eleştirilmek ya da mutsuz olmak için kimseye ihtiyacım yok bu yüzden. Kendimi övmek ve kendime hiç olmayacak şeylerin umudunu vermek de kimseye ihtiyacım olmadan yapabileceğim şeyler, elimden gelen bir şey olsa zihnimdeki sesleri kısardım, hatta kovardım. En azından beynimin biraz rahatlamasını sağlamak için.
Zihnimin içine sürüklediği paradoks beynimi en çok yoran şeydir. Düşünmeyi seviyorum ama bu sevgi zihnimde susturamadığım sesler kadar azalıyor. Sanırım bu da benim kendimi, düşüncelerimi yok etme isteği uyandırıyor.
Düşünerek ölmek ya da ölümü düşünmek aynı kelimelerle kurulmuş olsa bile birbirlerinden ölesiye farklı anlamlara sahip iki cümle oluyor benim için. Ağlamaktan yoruldum, yaşamaktan, yaşamaya çalışmaktan da yoruldum, hem de ölmeyi isteyecek kadar vesselam…
Muammer AZMAK 26.06.2023
FACEBOOK YORUMLAR