KARALAMA
Kafanın eskisi olur mu bilmem ama eskiyen bir kafanın varlığından haberim var. Kırk yıl evvelinin alışkanlıklarını halen devam ettiren bir kafa, eskiyendir. Hele tavırları, tepkileri, alışkanlıkları dahi aynı yerde duruyorsa hayli batlaşmış demektir.
Yazma çalışmaları ile ilgili olanlar mutlaka bilirler evvela bir kırık dökük fikir karalamaları, sonra birleştirmeler daha sonrasında da iskelet oluşturma ve konuyu toparlama ardından son şekli verme macerasının her bir evresinde karalamalar, karalamaları dahi karalamalar gırla yer alır.
Müspet alışkanlığı olanlar ile daha dikkatli davranmayı alışkanlık haline dönüştürmüş olanlar bu safhada mutlaka atılma noktasına getirilmiş ya da heba edilecek kâğıt yüzeyleri değerli hale getirmek ve azami derecede istifade etmek gayretiyle bir yüzeyi kullanılmış ya da atıl bir halde el uzatacak birini bekleyen satıhları değerlendirmek yolunu tutarlar.
Ön okumalar veya düzeltmeler gerekli ise mutlaka yazılı yüzeyde tekrar eden yeni karalamalar, kenar notları, çıkmalar belki de girişler yüzünden gül bahçesine döndürülmüş yazı müsveddeleri, her durum eskimenin ve eskitmenin bir figürü olarak selüloz hamurunun kullanılmış yüzeyini kendisine bir kez daha mesken tutar.
Önceleri de ikamete açık hale gelmiş, çeşitli kullanım şekilleriyle örselenmiş olan papirüsün torunları, bu dünyada çekecek çok çilemiz kalmış mı sualini soramadan tekraren yeni şekillendirmenin sağanağı karşısında afallayıp kalakalır. Olsun, siz eskimeyen teknik ile ekonomiye katkı vermenin keyfini yaşama telaşını bertaraf etmenin çifte mutluluğuna çoktan yelken açmış olursunuz.
Nihayetinde böyle imrenilecek bir cebelleşmeden sonra eskidiğine kanaat getirdiğiniz evvelinde cazibe merkezi olan o malum nesneyi atmaya karar kılarsınız. Hatta atmak zorunda kalırsınız çünkü zavallının yüzüne bakacak bir hal kalmamıştır. Şanslı kullardan ise talih kuşu başına konar ve onu meşhur dönüşüm yoluna sokarak yeniden gençlik günlerine dönmesini sağlar. Böylece âleme yeniden gelmenin sarhoşluğunu atlatamadan hoyrat eller eski keyfiyeti tekrar yaşatır o masuma.
‘Kader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı’ diyen üstadı inkâr edercesine, kaderinde yanmanın dayanılmaz ısısı ile yananları da azımsanmayacak kadar çoktur civarımızda. Hele gözden ırağa düşüp bir kuytu koyakta, saklanma kastı olmadan, uzun yıllar gözlerden ve gönüllerden uzak duranlar kader rüzgârının marifetiyle ortalığa saçılınca ne kadar kıymetli olduklarını anladıklarında iş işten çoktan geçmiş olur. Bu noktada vicdan sahiplerinin sessizce fakat içten gelen sesle ‘biz onları çok seviyoruz’ ekolu inlemelerinin yankılarını duyuyor gibi oluruz.
İlla geri dönüşüm kısır döngüsünün ekonomiye kazandırdığı gibi benim özelime katkı yapmasının dahi ele avuca sığmayan delişmenliğinin de farkındayım. Dip bucak bir temizlik ya da rektefe yaptıramamanın acziyeti ile karalamaların kadir kıymetini bilemeyip hoyratça yaptığım harcamalara mütebessim tavırla el sallama bahtiyarlığını yaşamak güzel olsa gerektir.
Ölüm ansızın gelip çatacaktır, buna bütün kalbimle inanıyorum, lakin yıpranmanın ortaya çıkardığı bir marazi durumdan olmasını hele müsveddelerin acımasız ellerdeki kara çalınmaları neticesinde gözlerden ve dillerden düşerek mayamız kara toprakla sarmaşmayı arzulamıyorum.
Eskiyen mazimize inat eskimeden karalamalardan nasipdar olmadan ve adam müsveddeleri lafzının içine itilecek bir havuz kenarında duraklamadan son toparlamaları ve son hazırlığı yapıp halleşmeye ilaveten helalleşmeyle göçmek muradına kavuşmak dileğiyle… 13.01.2017 Muammer AZMAK