KAHVEHANE
Kahvehane kültürü Türk insanın günlük hayatında önemini hala koruyor. Günümüzde bu tür mekânlar işsizlerin ve emeklilerin karargâhı olarak görülse de eskiden kahvehanelerde fikir jimnastiği yapılırdı. Bu tür yerler zaman öldürmek için değil karşılıklı fikir alışverişi, düşünce paylaşımı ve kitap okuma yerleriydi. Halkın ileri gelenleri, makam ve mevki sahipleri kahvehaneden uzak durmazdı. Şimdilerde hükümetler devrilip hükümetler kuruluyor. Ülkelere savaş açılıyor, barış anlaşmaları imzalanıyor. Eğitim seferberliği yapılıyor, güvenlik politikaları belirleniyor. Neticesiz konuşmalar futbol, din, sanat, spor, siyaset, ekonomi, kısaca her şey için kastı aşan bir halde yapılıyor, yapılacak görünüyor.
Kahvehaneler bir mektep olarak görülürdü eskiden. Adeta bir eğitim kurumu gibiydi. Hatta kahvehaneler ariflerin yeri idi. Kütüphanesi olanlara kıraathane ismi boşuna verilmemişti. "Hayat Mektebi" mezunlarının devamsızlıktan kalma yaşamadığı okullardı. Hocalarının namlı etiketleri yoktu ama tesiri bayağı yüksekti. Bu yöneticisi belli olmayan hatta belli bir bütçesi bulunmayan, başkalarının hürriyetine azami riayet edilen, küçük bir hatırlatma ile taşkınlığa son veren arifler diyarıydı. Masa ile buluşan el darbeleri, tavla şıkırtıları, ikram seslenişleri, dama hamleleri en yüksek itaatsizlik göstergesiydi. İçlerinde bakan değil ‘gören bir göz’, duyan değil ‘işiten bir kulak’ ve bütün memleket ahvalinden haber verecek yürekler barındırırdı.
Önceleri okumuş-yazmışların, şairlerin, yazarların, eteğinde taşı olanların konukevi idi. Memleket meselelerinin enine- boyuna konuşulduğu, tartışıldığı yerlerdi. Giderek sosyal hayatın ayrılmaz bir parçası olarak toplumun sinesine izinsiz olarak yerleştiler. Mahalle kahveleri, esnaf kahveleri, çiftçi kahveleri, âşık kahveleri, meddah kahveleri, esrarkeş kahveleri, kuşçu kahveleri, horozcu kahveleri, köy kahveleri gibi çeşitli adlarda arz-ı endam ettiler / ediyorlar.
Günümüzde kahvehaneler hem görsel hem işlevsel olarak şekil değiştirmiş hem de sokağa taşmış durumda. Hatta diğer esnafa da kötü bir örnek oluşturmakta, yayaların elinden kaldırımları da almaktadır. Artık işsizlerin, boşuna vakit harcayanların, stres atanların, emeklilerin, hanım dırdırından kaçanların, gelip- geçenleri seyredenlerin, hatta dik izleyenlerin, ağzı bozukların, hayli yoğunlaştığı kümeler oldu dersek fazla iddialı olmaz herhalde. Kahvehaneler değişik amaçla kullanılır durumda. Kimisi sohbet- muhabbet etmek için kahvehaneye gider. Kimisi oyun oynamak için kimisi ise ‘bedava' gazete okumak için bu mekânı seçer. Gelenlerin kimisi maç seyretmek bahanesiyle salyalarını dışarılara taşırır oldu. Kimisi kendisini rehabilite etme adına içindeki ifrazatı çıkarma sevdasında. Kaldırımları işgal edenlerin gelip- geçenlere hastalık habercisi dumanı üflemesi yetmiyormuş gibi ağzından çıkanı kulağı duymayan bir küfür sağanağı oluşturması, bu kadarına da pes doğrusu dedirtiyor. İki sohbet eder rahatlarım diye yönünü çevirenleri bile çileden çıkartır hal almış, bir de siz yoldan geçen hanımları, genç kızları, munis efendilerin halini düşünün?
Millet hayatımızda beş yüz yıllık geçmişi bulunan kahvehanelerde, dinlenilme, çay, kahve, meşrubat, ayran tüketme, nefes alma, oyun oynama, sohbet etme, haberleşme, buluşma, meslek erbabının serbest çalışanını bulma gibi özellikleri ve evvelden haiz olduğu nitelikleri mümkün olduğunca korunmalı. İlk başlarda ürküten bir yenilik olarak görülen kahvehane, toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan merkezler haline geldi. Çok geçmeden de normalleşti. Bu iş yerlerinin işlevlerini sürdürebilmeleri için yalnız kanuni düzenleme yeterli olmamakta, mahalli denetim erki, görgü kurallarının ihlallerine fırsat vermemelidir. İlk kahvelerde sedirlerde oturulurdu. Kahvelerin ortasındaki fıskiyeli mermer havuz, bilhassa yaz aylarında tiryakiler için eşi bulunmaz bir serinlik kaynağı idi. Bunun çevresinde yer alan sedirler yahut kerevetler üzerinde diz çökerek, bağdaş kurularak kahve içilirken, kapalı mekânın oluşturduğu oto kontrol kendiliğinden oluşurdu. Artık bu kontrol kayboldu, vakit geçmeden iade edilmeli.
Zaman içerisinde mevcut kültürel ve toplumsal hayatın içerisine dâhil olmayı başardı Kahvehane. Kendine has kültürün üretildiği ve tüketildiği bir mekân haline geldi. Birçok değişikliklere uğrayarak hayatiyetini devam ettirdi. Her ne kadar sadece erkek sosyalliğini barındırsa da günümüzde hanımların ve genç kızların rağbeti de azımsanmayacak oranlar oluşturdu. Bugün, her mahallede, her sokakta birer tane hatta birden fazla kahvehane var. İki bin kütüphanenin bulunduğu ülkemizde kesin olmamakla birlikte yaklaşık Dört yüz bin tane kahvehanenin varlığından söz edilmesi bu görünmez yozlaşma alanına dikkat çekmekte geciktiğimizi de bize hatırlatıyor. Bu büyük rakam denetim dışında kalınca meydana gelecek olumsuzlukların yekûnu de hayli fazla olacaktır. Gönül ne çay ister ne de kahve, gönül muhabbet ister, çay da kahve de bahane lafzının peşinden giderken başkalarının sevgilerini, saygılarını yitirecek vakalara mahal vermemek, hürriyet alanlarını kısıtlamamak, yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğunu göz ardı etmemek gerekir.
Duyarlılığın kendiliğinden artması isteğimiz, mahalli denetim / düzenleme ile desteklenmesi dileğimiz olsun.
04 / 07 / 2013 Muammer AZMAK