Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

İLKBAHAR

03 Nisan 2012 - 23:18

 

İLKBAHAR

Boşluktayım, sensiz yapayalnız bir boşlukta, yüreğimdeki sızı rüzgârın iniltisi değil, ilkbahar esintisinin öncüsü, sevda denilen baş hoşluğunun şahidi, tanıklığı kadar da sanıklığının ılık nefesi, ama illa ayrılığın çığlığı, sevdiğimle arama girdin bahar.

Esrar dolu bir küp gibisin, sırları nerede sakladın, yere düşen binlerce yağmur damlası senin saklama çıkının mı? Özlemlerimizi, sevdalarımızı, umutlarımızı nerede gizledin bahar? Düşmansın desem düşmana yazık, dostumsun desem dostuma yazık, ılık nefesini nefeslerimize katarsın derken nefeslerimizi daralttın bahar.

Kara-kurşuni bulutları katmışsın katarlamışsın önüne, sendeki hatıralarımızı silip süpürecek gibisin bahar. Sevenlerin arasını açmışsın, birbirine kavuşmalarını değil selamlaşmalarını dahi istemezmişsin, bu husumet nedendir bahar.

Bizim baharlarımızda tepeler düzler, enginler-yüksekler yeşillenirdi. Seller-sular çağıldayıp akardı. Her canlı adeta tekrar canlanırdı. Semada bulutlar şekilden şekile geçer, gökyüzünden yeryüzüne ağmak için yer seçerdi. Önce hafiften bir çiseler, sonra olanca cömertliğiyle gülümser, ben geliyorum,  ben geliyorum derken lütufkâr tavrını bırakmadan boşaltırdı rahmeti üzerimize, ardından alaycı bir yüzle gülümserdi güneş. Hava depresyonu olurdu, gün dört mevsimi yaşardı, gök gürler, şimşekler çakar, kırkikindiler yağar, dereler taşardı.

Bizim baharlarımızda çiçekler yalnız kırlarda değil, dağlarda bayırlarda oldukları her yerde en sevimli çehreleriyle karşımıza çıkardı. Seherlerde kuşlar dalları mesken tutar, başladıkları nağmelerini yenileriyle zenginleştirirlerdi. Çiğdemler, papatyalara, papatyalar menekşelere kısaca tabiat tabiata karışırdı.

Bizim baharlarımızda rengârenk güller açılır, açılan çiçekler kelebekleri, böcekleri bekler, sevgi dolu yüreklerini sessizce onlara verirlerdi. Elem, keder, gam, kasavet, kendiliğinden kaybolurdu. Efil efil bir rüzgâr eser, sanki şarkı-türkü söyler, heyecanından dallarda yaprak titrer, çiçek dans ederdi.

Bizim baharlarımızda başını duman gözünü kara bürümüş her şey kendiliğinden uzaklaşırdı etrafımızdan. Sevenlerin sevdiklerinin mahalline gitmesi bir başka olurdu. Ayaza tutulsa, güne aldansa çiçekler, meyvesiz olmayı zül sayıp yapraklarıyla hemen donanırdı.

Bizim baharlarımızda güngörmüş cemre vaktin geldiğini anlar, havaya, suya, toprağa gark olur. Donmuş toprağın ayak bağını çözer, güneşin özüne nüfus etmesine izin verirdi. Bağrında biten nebatat her derdin ilacıydı. Otçulların kursağının dolgusuydu. Semiz hayvanları etçillerin bayramıydı. Her durumda sütü, her yerde tohumu nice engeller aşar, varacağı yere ulaşırdı.

Bizim baharlarımızda küçükbaşları gece, büyükbaşları gündüz yaylımlardı. Arıları sazın efsununa kapılmaz, ağustos böceğine takılmaz ama karıncaları ile yarışa tutuşurdu. Geceleri ateş yakılırdı, sineler birbirine bakınırdı, onulmaz dertler gönüllere konulurdu, yârini el almış çobanlar üşürcesine birbirine sokulurdu, içlerinden birisi yürekleri deşercesine türkü tuttururdu. Sessiz gözyaşları durmaz akardı.

Bizim baharlarımızda kulağa değen nağmelerin sesi değil, yürek yangınını söndüren buz gibi suların eliydi. Nice bin sevda tomur cağına emek veren özsuyun emeğiydi. Kargıları kaval eden, kamışları ney eden kuru nefeslerdi. Garip gönüllerin beklediği gün gelecekti. Rüya değildi her şeyiyle gerçekti, terk edilmez bir suretti. Kuğu gibi süzüldü geldi.

Bizim baharımız ilk defa değil onlarca defa kapımızdasın, kadrini kıymetini daha iyi anladım. Kalbim telaşlı, heyecanlı. Muradım gözlerine girebilmektir. Mazim geleceğime teminat, tükenecekse zaman hızlı değil yavaşça geçsin. Günleri yaşadım gecelerde, hayallerim bitti bilmecelerde, zamanı tek başıma arşınladım. Yemyeşil bakışlarınla bir şahesersin, yalansa ellerim pınar, başım göl olsun. Gurbette türkülerim söylensin dilediğince. Hoş geldin, hoşluklar getirdin ey bahar, gönlüm hep seni anar. Hoş seda ile anılmak dileğiyle.02/04/2012 Muammer AZMAK

Reklam