Öyle bir ağaç düşünün ki, yaprakları hiç solmasın. Solmasın ne kelime sararmasın bile. Öyle bir ağaç tasarlayın ki meyveleri her dem taze olsun. Sadece körpeliği yetmez, her daim yenilesin kendisini, lezzetini, rengini, şeklini, şemalini, tadını, kokusunu, yetmez; çekirdeğini, çekirdeğinin içindeki kotlanmış yapı taşlarını, genlerini, üretim yapacak sistemini, hatta dahasını da isterim diyenler de varsa düşünsün, ondan gelecek olanları ve onlardan da gelecek olanlarını; ama illa yenilikleri, değişiklikleri, yeni lezzetleri, yeni tadları, arasınlar, bulsunlar, görsünler, fark etsinler, afiyetle taam eylesinler, yeni düşler, yerler, yollar keşfetsinler, asla dur- durak bilmesinler gölgesinden dahi yararlansınlar.
Öyle bir ağaç bulun ki, en yakıcı- kavurucu güneşlerden sizi korusun. Korumakla kalmasın, sizi en serin gölgeliklerden daha serin iklimlere götürsün, gezdirsin, yatırsın, kaldırsın, yedirsin, içirsin, mutluluktan göklere uçursun ama aklınızı başınıza eskisinden daha sağlam bir şekilde devşirsin. Aklınız ile birlikte, yeni ufukları, taze bakışları, engin görüşleri, gelecek planlarını, örnek davranışları, bunlara takılıp peşi sıra sökün edip gelecek bütün güzellikleri de devşirsin, toplasın, derdest etsin, sizin bünyenize katsın.
Öyle bir ağaca dayanın ki, en sert fırtınalar, en kuvvetli kasırgalar, meltemler, musonlar, yeller, ayazlar, esintiler, size tesir etmesin, ağacınızın yaprakları, gelen bu yedi bela karşısında, bazen yel kıran, bazen fırtına kıran, bazen çatı, bazen sığınılacak dalga kıran ya da sakin bir liman, zaman zaman duvar gibi kapı, amma illa da seni koruyan, kollayan, esirgeyen, gözeten ve yol gösteren bir irade sahibi olsun. Sizin nazınızı, afranızı-tafranızı çekmekten yüksünmesin, imtina etmesin.
Öyle bir ağaç olsun ki, siz yapraklarını tuttukça o keyiflensin, siz keyiflenin. Yapraklarının ardına, yanına, yöresine baktıkça siz hayretlerden ağzı bir karış açık kalın, bu açıklık zihninize yol olsun, gelen yolcular oturacak yer, konaklayacak yurt bulamasın, dolup dolup taşsın, bu doygunluk mutluluk saçsın, dinleyenleriniz, duyanlarınız,’’ nasıl oldunuz? Nasıl başardınız? ‘’dedikçe siz yaprakları ve onun sahibini tarif ediniz. Kavuşanlar, tanışanlar arefe çocukları gibi sevinsin, görmeyen göz, işitmeyen kulak sahipleri ise bize de yok mu diye durmadan dövünsün, boş tenekeden çıkan seslerle övünsün.
Öyle bir ağaç bulun ki, eskimesin eskiyenlerle, yıpranmasın yıprananlarla, elden ele gezdikçe, dilden dile yayıldıkça, kehribar tespih gibi parıldamalı, ışıldamalı, ellerin hararetinden gönülleri tutuşturmalı, heveskar etmeli, sevdalandırmalı, çıldırtmalı, aşık etmeli, deli etmeli, divane etmeli, velakin yoldan çıkarmamalı, akıldan etmemeli, onunla olunca kendinden geçmeli, onsuz olunca kendine gelmeli, kendini bulmalı, sığındığınız gölgesi sadece sizi değil sizinle olanları da sarmalı, sarmalamalı, hayran bırakmalı, kendine bende yapmalı.
Benim böyle bir ağacım var. Her gün yirmi otuz yaprağını, ellerimle okşuyor, gözlerimle seviyorum. Sevgime karşılık, onun yapraklarının her biri, bana yeni yerleri tarif ediyor, yeni cihetleri fark ettiriyor, bilmediklerimi bildiriyor, görmediklerimi gösteriyor, hayallere daldırıyor, düşler kurduruyor, kötüleri cezalandırıyor, iyilere yol gösteriyor, kimin ne isteği olursa, elinden geldiğince, yazanlarının marifetince yerine getiriyor, olmadı yeni makamları tarif ediyor, kapıları gösteriyor, en güzeli, sizi hiç yalnız başınıza bırakmıyor.
Benim böyle bir ağacım olduğuna şimdilerde daha çok memnunum. Çünkü zihnimi bulandıran nesneleri, düşünceleri, davranışları, tavırları tek tek sorgulamama yardım ediyor. Bu emeği için herhangi bir hak talebinde bulunmadığı gibi her keresinde bıkmadan- usanmadan bana uzun uzun cevaplar veriyor. Işığı ile karanlıklarımı aydınlatıyor. Yolumu belirginleştiriyor, adımlarımı sağlamlaştırıyor. Zihni faaliyetlerimi zenginleştiriyor. Düşüncelerimin çeşnisi, kelimelerimin bitmek tükenmek bilmeyen hazinesi oluyor. Beden fırtınalarının sakinleştiricisi, dimağların tabi uyarıcısı, sızlanmayan hakiki bir dost, evvel zamanda gölgesine beni oturtanları hayırla hatırlıyorum. Hiç solmayacak bir ağaç olan ey yüce kitap, önünde saygı ile eğiliyorum, sen her türlü hürmeti fazlasıyla hak ediyorsun. Kitapsız olanlardan, kitaba uzak duranlardan, kitapları boynu bükük bırakanlardan ırak olma temennisiyle…03/ 03/ 2011