GÖÇ YİNE GÖÇ
Var olan imkânların bitip-tükendiği diyarlardan var olan imkânlara kavuşulacak yerlere gitmektir. Yeniyi elde etmek için eskiyi elden çıkarmaktır. Eldeki olanı yitirmek, yerine geçecek olanı aramaktır. Halde bulunanı kaybetmek, kalmaktan vazgeçmek, kavuşmak için terk etmektir. Kalkmak ayağa ama gittiğin yerde kalmak içindir.
Gitmek, yola revan olmak bir göçtür. Hem dostu hem de düşmanı denemek, tartmak, ölçmektir. Aynı anda hem dost hem de düşman ile denenmek, sınanmak, ölçülmektir. Öyle bir deneyiş ki gücünün son katresine kadar, öyle bir ölçüş ki sadakatin son kertesine kadardır. Hatta oralardan daha da ilerilere gitmektir.
Göç, otlaklar bulmak, meralara kavuşmak, yaymak, yayılmak değil sadece. Göç, bize verilmiş bütün soyut ve somut nimetlerin, aklın, fikrin, zekânın ve benzerlerinin boş bir inanış olmadığının göstergesidir. İki dostun yoldaşı yaratıcı ise onların çıkmazları çıkar, açmazları açar olur demektir.
Göç, himmet, tedbir, insani gayretin zirveye en zirveye tırmanışının da bir işareti, belirtisidir. Onu içi boş bir tevekkül olmaktan ötelere taşıyan bu tırmanışın gözlemleyenlerin gözleri önünde ama körleşme noktasında cereyan etmesidir. Detaylandırılmış lakin detayları ehline bile gösterilmemiş, planlanmış fakat plan açılımı ortalığa saçılmamış, üzerinde uzun uzadıya çalışılmış bir tasarımdır.
Göç, umut diyarına korkuyla ama inanarak, güvenerek hareket etmedir. Ümit var olmanın en keskin göstergesidir. Ümidi olmayan her şeyden elini eteğini çeker. Elindeki fidanı dikmekten imtina eder. Oysa umut var ise tebdili mekân da vardır. Tebdili mekânda da hayır ve ferahlık vardır.
Göç, dikkat çekici bir o kadarda imrenilen bir olgudur. Aynı anda düşmanı kollarken, atlatırken; dostu da düşmanın insafına bırakmayı gerektirir. Lakin düşmana karşı duranın sadakati ve cesaretinin de ölçüsü olur. Bin canım olsa veririm diyenlerin sınanmasıdır. Anam, babam sana feda olsun diyenlere fırsatın verilmesidir. Kin perdesi gözlerini kör etmişlere, akıldan fukara olmuşlara, kendinize gelin ikazı yapabilme imkânını dosta vermektir.
Göç, bir kaçıştır zulümden felaha fakat birlikte bir sığınıştır kudret sahibine. Küfrün karanlığından ki o karanlıkta masum çocuklar cinsiyetinden dolayı diri haliyle yok edilmeye çalışılıyordu. Çokluktan tek olana sığınmak ki kendi yaptıkları oyuncaklardan kendilerini yaratan sonsuz kuvvet ve kudret sahibine bende olmaktır. Şeytanın hile ve desiselerinden sıyrılıp Rahman olana verdiği sözü ifa etmektir. Akıl sahibi olarak ihtiyarını kullanmalarında kötü olanı terkin eyleyip sevabın kucağına atılmasıdır.
Göç, muazzam terk edişlerin başlangıcıdır. Benliğin hegemonyasından ruhun enginliklerine, şehvetin bizi pişmanlıklara sürükleyen aldatıcı lezzetinden muhabbetin gönül zenginliklerine, öfkenin gem almaz bir halinden rahmetin sükûnet iklimlerine, ıstırap ve sıkıntının debelleş olmasından lütuf ve ihsan deryasınadır.
Göç, ekilen nebatın göğermesi, saçılan tohumların çatlayıp filize dönmesi, bir ölür bin diriliriz misali, birken bin olmasıdır. Canlı- cansız yaratılmışların niyazıdır. İlahi bir emir ile sefere çıkılmasıdır. Kafile küçük lakin kemiyeti büyüktür, inancın itaati gerektirmesidir, itaatin ibadeti davet etmesi ve bitmeyesiye ibadetin sürmesidir.
Göç, bedeviliğin dünyasından, ilkellikten, medeniyete doğru bir yürüyüştür. Çıkılan belde putperestliğin kol gezdiği bir diyarken varılan yer şehri medenidir. Medine medeniyetin doğduğu, büyüdüğü, serpildiği, geliştiği, âlemi aydınlattığı, dünyayı sardığı rahmani memlekettir.
Göç, yeryüzünün insan adımlarıyla bitimsiz alanlarına meydan okumaktır. Zemin üzerinde basılmadık bir nokta bırakmamaktır. Cihana Allah’ın adını duyurmaktır, hükümlerini ilan etmektir. Emirleri geçerli kılmaktır. İnsanlığın tükenen kuvveyi maneviyesinin yenilenmesidir. Çaresiz kalıp imdat isteyenlere bir şekilde çare sahibinin yardım etmesidir. Çaresiz kalmamak dileğimiz, göç vaktinde rahmani olmak umudumuz, Şehadetle gitmek duamız olsun… 15/10/2012 Muammer AZMAK