Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

GİTTİN...

20 Ocak 2014 - 14:57

GİTTİN...

Gittin, oysa ben geldiğim gün gideceğini biliyordum. Hazırlıklıydım gidişine. Hasret zamanları yaşıyorduk. Hasret bitecek ve sen gidecektin. Gittin… Ben gidişini görmemek için gözlerimi yumdum. Gözyaşlarımı belki de akıtmamak için dışarıya. Öyle acıdı ki içim acıdan gözyaşlarım kurudu ve ben istediğim halde yalnızlığa ağlayamadım. Beynim öylesine uğulduyordu ki... Duyamadım... Konuşamadım...  Bu yokluğun duygusundan kurtulmalıydım. Kurtulamadım... Hadi git…

Gittin... Gidişini önlemek için tutmalıydım ellerinden. Ellerini tuttuğumda yüreğim çarpacaktı. Dilim izinsiz yalvaracaktı. Gitme diye. Ellerim ellerine değince ürperecektin, dokunuşlarım seni kucaklayacaktı. Boş kucağımı mı sardım yoksa çaresizliğimi mi hala bilmiyorum. Bir kez dokunsam, bir kez tutsam ellerini, son kez hissetsem sıcaklığını, sen topladığın bütün cesaretini gitmek için kullanmayacaktın. Yapamadım. Hadi git…

Gittin... Bir gidişin vardı, o gidiş benim için bir yıkımdı. Sen adımların ritmine kaptırarak kendini, adım adım uzaklaşırken benden, ben önce içimde yaşadım çöküşü, sonra bir enkaz gibi yığıldım olduğum yere. Önceden de terk edişlere dayanan bu yürek bu kez yenilmişti. Oysa gidişinin sabahı kaldığım yerden hayatı yaşamaya devam edecektim. Bu kadar zayıf değildim ben, kalkmalıydım. Kalkamadım. Hadi git…

Gittin... Nereye gittiğin, niçin gittiğinin hiç önemi yoktu. On binlerce kilometre uzaklarda olman ile bensiz bir adım ötemde olman hiç ayrı şeyler değildi. Artık yoktun. Yokluğun değil, neden benimle bir arada olduğunu unutman asıl beni kahreden düşünceydi. Hani ben kâşiftim? Hani cevheri ortaya çıkaran bir madenciydim ben? Hani ben yürekleri coşturuyordum? Hani gizlenmiş suları kaynağa dönüştürüyordum? Evet, beni düşüncelerin harabeye çevirmesine izin vermeyeceğim. Yeniden yeni başlangıçlara ikna etmeliydim. Edemedim. Hadi git…

Gittin... Yazılıp sonra buruşturulup bir kenara atılanların arasına atılmalıydın. Hatta unutulanların başköşesini Sen almalıydın. Anıları bir çuvala doldurup çuvalı da gözden ırak bir yere koyup hayatı bir yerinden tekrar yakalamalıydım. Bu meşk noktalanmalıydı, bu bozaran, şımaran sevdadan vazgeçmeliydim. Şartların değişken olduğunu hatırlatmalıydım. İnişlerin ve çıkışların hayatımızın bir parçası olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerektiğini unutmamalıydım. Unutamadım... Yapamadım. Hadi git…

Gittin... Sahra çöllerinin ortasında bir vaha arayanlar gibi serapların peşinden koşmayacağım. Okyanusun ortasında, tek küreği bile olmayan sandalda dev dalgalarla boğuşan bir kazazedeyim lakin dalgalar ne kadar devleşse de onlara teslim olmayacağım. Gemisini kurtaran kaptan misali kalan tayfalarla güvenli bir liman ve yeni bir gemi bulma ümidimi kaybetmemeliydim. Kaybetmedim. Hadi git…

Gittin... Ben arkandan sadece bakakaldım. Oysa söyleyecek o kadar çok sözüm, o kadar çok sitemim vardı. İyi olan ne varsa seninle gitmeyecekti. İçimde yanan çalışma ateşi sönmeyecekti. Keşiflerden vazgeçmeyecektim asla. Karanlık günlerin karanlığında kaybolup gitmeyecektim. İçimdeki sevgi çiçeklerini mümbit alanlara tek tek de olsa dikmeye devam edeceğim. Ediyorum. Hadi git…

Gittin... Söylediklerim dokundu yüreğine, ben aklına seslendim. Yürekli olmak kadar aklı uygun kullanmak gerektiğini işaret etmek de gerekir. Akıl bir nimettir, şükrünü de etmek gerektir. Bir laf etmeliydin giderken? Yokluğunda dağıldım biraz, tez elden toparlanacağım. Bekle, gör. Neler üreteceğim, neler başaracağım. Beni bu halimle de kabul et. Ben aykırılıklar içerisine düşersem istirham etmesem de sen el vermeye devam et. Beni bana terk etme. Zihnim karışık değil lakin seni duyamadım. Yoksa sen bir söz etmedin mi giderken? Ettiğin her ne ise duyamadım. Hadi git…

Gittin… Bil ki; Sevmekten vazgeçmedim seni, bil ki seninle birlikte başarımları da taşıyacağım yüreğimde. Seni hep yazarken hatırlayacağım. Seni hep okurken, seni hep çalışırken, seni hep gülerken düşüneceğim… Yolunda bahtında açık olsun. Hadi git… 18.01.2014 Muammer AZMAK

Reklam