Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

FEDAKÂRLIK

14 Ekim 2013 - 14:11 - Güncelleme: 22 Ekim 2013 - 09:21

       FEDAKÂRLIK

                         Fedakârlık bir ağaç olsaydı gölgesine sığınanlardan yer bulmak mümkün olmazdı. Fedakârlık 

meyve veren bir ağaç olsaydı, daha meyveler olmadan yolunur, telef edilirdi. Telef etmek ne kelime yapraklarının altında saklı gizli var mı diye yapraklar yolunur, ağaç kurutulurdu. Fedakârlık içten gelen bir verme olunca da bu sefer ihale edilecek bir meta haline getirilip hep başkalarına salık verilir oldu. 

Vermek, vaz geçmek, feragat etmek, başkasının lehine düşünmek, hep tavsiye listesinin başköşesini 

kaptı. Ama hiçbir zaman eylemlendirme adına liste başı olamadı. 

                 Fedakârlık yapmak bana hep insan olduğumu ve insanlığı hatırlattı geride bıraktığım yarım asırlık 

zaman diliminde. Beni kendi benliğimle buluşturan bir duygu olarak hep öncelikli hissettiğimdir. 

Genelde her bedene uyacak bir elastikiyeti olmasına rağmen vücutların değil ama akıllıların görmezden 

geldiği bir fiil olmuştur. Bunun neticesinde etrafımız başkaları için kendinden bir şeyler feda edecek 

insanlar yerine, başkalarına fedakârlık tavsiyesinde bulunan insanlarla kuşatılmıştır. Oysa özverili 

olmanın en güzel yanı yapıp-etmelerinizin tamamının boşa gitmediğini görmeniz ve bilmenizdir. 

Bu durumun birilerinin ikazına gerek duymayacak kadar aşikâr olduğunu ancak bundan haberdar 

olmayanlar ve görmeyenler fark edemiyor. Her insanın ‘dağına göre kar’ söyleminde olduğu gibi gücü 

yettiğince ve şartları elverdiğince özverili olduğunu hiçbir zaman gözlerden uzak tutmamak lazım.

Kendi bencil yapısından ne kadar kurtulursa insan o kadar verimkâr olduğunu fark eder. Diğerlerinin, 

etrafındakilerinin de tabii olarak bu bağlamda iş ve işlemlerin içerisinde hatta kendi benliklerinin 

çevresinde becerebildiklerince bir kelebek etkisi oluşturduğunu fark edebilir. Hayatı ezberlerinin dışına 

taşırdığında, dünyanın içinde başka ve güzel dünyalar olduğunu rahatlıkla görebilir. 

               Yerini yaşlı birisine terk eden delikanlı mı? Ailesi için kendi isteği aleyhine taraf olan genç mi? Bir 

öğün eksik yiyen orta yaşlı mı? Çocukların lehine fedakârlık yapan anne-baba mı? Öğrencisinin ufkunu 

açmaya çaba sarf eden öğretmen mi? Komşusunu düşünüp iki kişilik yere tek kişi konmayan komşu 

mu? Yoldaki çöpü çöpe atan kimse mi? İnsanlara engel olan nesneyi bertaraf eden herkes mi? Hangisi 

diğerine göre daha az özverilidir. Bunun ölçümlemesini kim hangi ölçü aleti ile yapacak veya yaptığını 

zannedecek.

             Hastaya doktor olmak, Dertliye deva olmak, ölüye mezar olmak, haklıya yoldaş olmak, haksıza hasım 

olmak, açlara aş olmak, çıplaklara urba olmak, vereni alan ile buluşturmak, acaba birini yekdiğerine 

tercih etmek mümkün mü? Hangisi diğerinden daha değersiz? Bu davranışları ve benzerlerini insan 

keyfiyetine terk etmek mümkün değildir. Toplumsal dayanışmanın, insan aklının en belirgin hareket 

özelliklerinden biri olarak karşımızda, bütün ihtişamıyla dururken yok varsaymak ise en hafifinden milli 

sineyi tanımamaktır.

           Uğrunda varını yoğunu harcamayacağın yüreği ne diye taşırsın. Boşu boşuna yük etmenin 

bir anlamı yok. El pençe durarak güçlünün karşısında, garibi-kimsesizi üzüp sırtından 

hançerleyeceksen, ‘Bizdendir’ yaftasını önceleyip ‘değildir’ yaftasını öteleyeceksen, saltanatın her dem 

sallandığını fark etmeyeceksen, senin eylemini kim hayra yorar. Çalışmak, başkalarına hizmet etmek ve 

benzerleri lafzi olarak güzel ifadeler, beğenmemek mümkün değildir. Çalışmak denizinde yüzen bütün 

eylemleri yapılan fedakârlık olarak algılamak safdillik değilse bir aldatmacadan başka bir şey değildir. 

İnsan öz benliğine karşı görevlerini yapmaktan men edilemez. Böyle bir durumda da fedakârlıktan 

uzaklaşıyor sayılamaz. Kendine yararı olmayanın başkasına hayrı dokunacağı nerede görülmüş.

Özverili olma ‘Senin beklentilerine cevap vermek mi? Damarımdaki yaraya tütün basmana ses 

çıkarmamam mı? Boğazıma dayanmış bencillik bıçağına aldırmamam mı? Her şeye itaat etmem, hiç 

itiraz etmemem mi? Söyle ey sevgili bütün bunlardan hangisi senin fedakârlığın bende bileyim. Ben de 

yoluna öleyim. Sessizlik içinde huzur bulayım.

              Ömrüm yettikçe yaptıklarımı sürdüreceğim. Asla emir ile teşekkür etmeyeceğim, asla emir ile fedakârlık 

yapmayacağım. Bunlar benim asli malım, içimden geldiğinde, gönlümden geçtiğinde, keyfimce, özveri 

göstereceğim. Diline dolayanlardan olmamak muradımız, uzaklaşmamak da duamızdır. Bayramınız 

kutlu kurbanınız makbul olsun. 11.10.2013 Muammer AZMAK

Reklam