DÜŞÜNCE DÜNYAMIZDAN X
Gazete Çevresinde Gelişen Metin Türleri: Tanzimat döneminde gazetelerin hayatımıza girmesi ile ortaya çıkan ve daha sonra gelişen öğretici metin türleri çeşitlilik göstermektedir. Kısaca tanıtmak gerektiğinde söylenebilecekleri şöylece ifade etmek mümkündür.
Makale: Herhangi bir konu hakkında bilgi vermek, bir düşünceyi ispatlamak, bir konu hakkında fikir vermek ya da konu hakkındaki mevcut fikirleri değiştirmek amacıyla yazılan; genelde yeni bir görüşü ileri süren ya da var olan bir düşünceyi çürüten bilimsel yazılara makale denir. Tanzimat döneminde gazete ve onunla gelen makale ile tanıştık. Türk edebiyatının ilk makalesi İbrahim Şinasi’nin yazdığı Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi’dir. Alanında uzmanlık gerektirir. Makale yazarı söylediklerini iddia ve ispat/kanıtlamak zorundadır. Makalede ele alınan konu ayrıntısı ile açıklanmalıdır. Genelde gazete ve dergilerde yayımlanır ve istenirse makaleler kitap halinde basılabilir. Makalelerde kesin yargılar vardır. Alanında uzman olan kişiler tarafından yazıldığı için çok fazla terim içerebilir. Bu bakımdan da genelde Tanzimat döneminden bu yana meşhur olan bazı makale yazarlarımız şunlardır: Namık Kemal, Şinasi, Şemsettin Sami, Cenap Şehabettin, Fuat Köprülü, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mümtaz Turhan, Mehmet Kaplan…
Deneme: Bir yazarın herhangi bir konuda kendi fikirlerini, öznel ve serbest bir tarzda, çok fazla derine inmeden ve konuyu ispatlama amacı gütmeden yazdığı yazılardır. “Ben” merkezli yazılardır. Denemeler sadece yazarın öznel düşünceleridir. Yazar düşüncesini okura kabul ettirmek ya da okura bir fikir dayatmak derdinde değildir. Deneme yazarı bir nevi yazarın okurla dertleşmesidir. Denemelerde konu sınırlandırması yoktur, ayrıca denemeci yazdığı konuda uzman olmak zorunda da değildir. Dünya edebiyatında Fransız yazar Montaigne bu türün kurucusu sayılır. Daha sonra İngiliz yazar Bacon bu türde iyi eserler vermiştir. Türk edebiyatında ise deneme türü Nurullah Ataç ile özdeşleşmiştir. Onun dışında Salah Birsel, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Cemil Meriç de önemli deneme yazarlarındandır.
Sohbet: Yine gazete ile ülkemize gelmiş ve yaygınlık kazanmıştır. Söyleşi de denen bu tür, kendi alanında tanınmış ve ün yapmış bir sanatçı ya da bilim adamı ile yapılan sohbettir. Uzmanlık gerekli değildir. Yazar, karşısında birisi varmış gibi sohbet eder. Bu bakımdan akıcı ve hoş bir dili vardır. Sohbette muhatabının düşüncelerini ortaya çıkarmak temel amaçtır; kanıtlamak değil. Resmi bir üslup yerine senli – benli bir hava vardır. Nurullah Ataç, Cemil Meriç, Şevket Rado, Ahmet Rasim, Suut Kemal Yetkin bu türde örnekler veren önemli isimlerdir.
Fıkra: Yazar; güncel, sosyal, kültürel ve siyasal alandaki bir meseleyi serbest bir şekilde yorumlar. Kamuoyu oluşturma amacı taşıyan kısa yazılardır. Köşe yazısı da denir. Makale gibi uzmanlık alanı gerektirmez ve makale gibi ciddi bir üslup ile yazılmak zorunda da değildir. Tıpkı makale gibi düşünce yazısıdır ama fıkra yazarı düşüncesini kanıtlamak zorunda değildir. Fıkra konusunu güncel konulardan alır, konu sınırlaması yoktur. Dil, açık, anlaşılır ve sade olmalıdır. Gazete ve dergilerde yayımlanır; istenirse kitap halinde basılabilir. Türk edebiyatındaki önemli fıkra yazarları şunlardır: Namık Kemal, Ahmet Haşim, Peyami Safa, Ahmet Kabaklı, Hasan Pulur…
Eleştiri: Bir sanat eserini her yönü ile inceleyip, kendi bilgi birikimi dâhil olmak üzere çeşitli araçlardan yararlanarak mevzu bahis olan sanat eserini tanıtma ve değerlendirme işi eleştiridir. Eleştiri işinin yapana eleştirmen denir. Tanzimat dönemi ile hayatımıza girmiştir. Eleştirmen sanata en büyük katkıyı sağlar ama pek de sevilmez. Buna rağmen eleştirmen soğukkanlı bir şekilde nesnel olmalıdır. Eleştiri yazısı herkes tarafından yazılmaz. Eleştirmen sağlam bir tarih ve sanat bilgisine, genel kültüre ve sahip olmalıdır. Bu bakımdan uzmanlık gerektiren yazılardır. Edebiyatımızdaki bazı önemli eleştirmenler şunlardır: Namık Kemal, Muallim Naci, Ali Canip Yöntem, Ömer Lekesiz, Akşit Göktürk, Cengiz Gündoğdu
Röportaj: Gazetenin ortaya çıkması ile yaygınlık kazanan bu tür, herhangi bir yeri, kişiyi, ülkeyi çeşitli yönleri ile tanıtmayı amaçlayan gazete yazılarıdır. Harita, kroki, çizim ve fotoğraftan faydalanır.
Kişisel Hayatı Konu Alan Metin Türleri: Hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük
Kişilerin yaşamlarını kalıcı hale getirmek isteklerinden ortaya çıkan yazı türleridir. Bu tür yazılar genelde anlatılan kişi tarafından yazılır yani birinci ağız anlatım vardır. Bu durum, biyografilerde sen beni anlatırsan şeklinde değişirken otobiyografide yine ben beni anlatma şekline döner.
Hatıra /Anı: Anıların üstünden bir müddet geçtikten sonra yazıya geçirilir. Dil samimi ve içtendir.
Kitap halinde yazılabilir ya da tefrika şeklinde olabilir. Anı, bir nevi tarih tanıklığıdır. Bu bakımdan da anılar kaleme alınırken yazardan dürüst olması beklenir. Dönemin toplum yapısına ve kültürel durumuna ışık tutar. Türk edebiyatında anı türünün başarılı örneklerini Falih Rıfkı Atay vermiştir. Atay’ın anı türündeki eserleri şunlardır: Çankaya, Zeytindağı, Ateş ve Gömlek Dünya edebiyatında ilk anı örneği Babür Şah’ın Babürnamesi’dir. Türk edebiyatında ilk edebî anlamda anı türünün örneği Ziya Paşa’nın Defter-i Amal adlı eseridir.
Gezi yazısı: Uzmanlık gerektirmeyen, Gezi yazısı, bizim kültür dünyamızda ve edebiyatımızda vardı, bu tür Batı kaynaklı bir tür değildir. Amaç, gezilen ve görülen önemli yerlerin tarihsel ve kültürel önemi burayı göremeyenlere öğretmek ya da buralara gideceklere rehber olmaktır. Gezi yazılarından sanatlı ve süslü bir anlatım beklemeyiz. Genelde açık ve anlaşılır bir dilleri vardır. Türk edebiyatındaki en kapsamlı ve ilk gezi yazısını 17.yy’da Evliya Çelebi vermiştir. Seyahatname tam 12 cilttir.
Biyografi: Topluma mâl olmuş bir sanatçının, yazarın ya da bilim adamının hayat hikâyesini bir başkasının anlatmasıdır. Dili sadedir. Üçüncü kişi anlatıcı tercih edilir. Tarih sırasının gözetilmesi önemlidir. Ne çok övgü ne çok yergi olmalıdır. Tarafsız yazılması hem okur hem yazar hem de anlatılan kişinin toplumdaki yeri yönünden önemlidir. Biyografi yazan kişi, konu edindiği kişinin yakın çevresini de sorgulamalı, sadece kendi bakış açısından bakarak bir biyografi kaleme almamalıdır.
Eski edebiyatta bir sanatçının hayatını yazma işine “tezkire” denirdi. İlk tezkire örneğimiz ise Ali Şir Nevai’nin Mecalis’ün Nefais adlı eseridir.
Otobiyografi: Biyografi bir başkasının ağzından yazılır ama otobiyografi kişinin kendi hayatını kendi yazmasıdır. Bu bakımdan da öznellik konusunda daha çok dikkat edilmeli. Bunun dışında biyografi ile özellikleri benzerdir.
Mektup: Temelde iletişim aracı olarak kullanılan mektuplar, edebiyat alanındaki önemi ve özellikleri şu şekildedir: Eski edebiyatta da mektup bir edebî tür idi ve adı da “name” idi. Eski edebiyatta ilk örnek, Fuzuli tarafından verilmiştir. Fuzuli’nin “Şikâyetname” adlı eseri mektup türündedir. Mektupların dili açık ve anlaşılırdır. Modern edebiyatta mektuplar beş başlıkta incelenir:
Özel mektuplar: İnsanların yakınlarına yazdıkları mektup türüdür. Samimi bir dille yazılır.
Edebi mektupları: Sanatçı ve ediplerin birbirlerine gönderdikleri mektuplarıdır. Önemlidir çünkü bu mektuplarda sanatçıların görüşleri vardır. En meşhur mektuplar şunlardır: Cahit Sıtkı Ziya’ya Mektuplar, Ahmet Arif Leylim Ley, Nazım Hikmet Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar.
İş mektupları: Ticari kurumlarda, üst - alt ilişkisinin dâhilinde geçen dilekçe tarzı mektuplardır. Dil net ve resmidir.
Resmi mektup: Devlet kurum ve kuruluşları arasındaki haberleşme sisteminin bir parçasıdır. Ciddi bir tarzda yazılır.
Açık mektup: Alıcısı tüm kamuoyu olan basın yolu ile halka bildirilen mektup türüdür.
Günlük: Kişinin başından geçen olayları kaleme aldığı, düzenli ve günü gününe yazılan türdür. Günlük, düzenli ve olay yaşanır yaşanmaz yazılan yazıdır. Anıdan bu yönde ayrılır. Günlükler, aynı anılar gibi tarihe ve dönemin kültürüne, toplum yapısına tanıklık ederler. Günlüklerin dili anıların diline benzer. Batıdan gelen bir tür değildir. Eski edebiyatta bu tür “ruzname” olarak bilinir. Günlük türü, edebî bir tür olarak da kullanılır. Bir roman, günlük biçiminde kurgulanabilir: “Genç Verter’in Acıları” (W. Goethe), “Handan” (Halide Edip Adıvar) gibi… Bunun dışında sanatçılar da kendi günlüklerini yayımlayabilirler: “Kuşları Örtünmek” ( Salah Birsel), “Günler” Cemal Süreya gibi…
20.09.2020 Muammer AZMAK
FACEBOOK YORUMLAR