DAHA ÇOK DESTAN YAZDIRSIN
Balkan bozgunu ve ardından gelen küçük büyük bozgunlar…
Orada bıraktıklarımız...
Afrika’da, Asya’da, Avrupa'da kaybedilen büyük topraklar...
Arabistan yarımadasında sırtımızdan yediğimiz hançerler…
Oralarda yitirdiklerimiz...
Kalleşçe kurulan pusular… Vatan evlatlarının ifsat edilmesi…
Aldatmayı diplomatik başarı sayan İngilizler…
Her gördüğü kara parçasını işgal eden Fransızlar…
Eyyamcı, bedavacı İtalyanlar…
Avrupa’nın şımarık bebeği Yunanlılar…
Fırsatı ganimet elde etmeye çevirmeye çalışan çeteler…
Yeryüzünün tamamını dönüştürerek, sömürgeleştirmek için çok yönlü bir savaş başlatan Batı emperyalizmi karşısında çaresiz bırakılış…
İstanbul başta olmak üzere işgal edilmeye çalışılan Anadolu…
Emperyalist güçlerin vatanımızı fiilen paylaşmak üzere harekete geçmelerinin son aşaması yağma anlaşmaları…
Hatta daha da ilerisi, Anadolu’nun karış karış pay edilmesi…
İzmir’den başlayıp Orta Anadolu’ya uzanan Yunan mezalimi…
Köy meydanlarında çarmıha gerilen dedelerimiz…
Göğüsleri kesilen, karınları deşilen annelerimiz, bacılarımız…
İşgalcilerin Anadolu’ya medeniyet götürüyoruz teraneleri, yaygaraları…
Yaygaraların çıkardığı gürültünün ardından beşikteki bebeleri süngülemelerinin bıraktığı acıları…
Sarıkamış’ta, Çanakkale’de genç ve eğitimli büyük bir kuşağın yok edilişi…
İstanbul’da planlanan ve Samsun’dan başlayan uyanış, yeniden diriliş hamlesi ve şahlanış…
Çoluk-çocuk demeden, gündüz-gece gözetmeden, kadın-kız ayırt etmeden açılmaya çalışılan istiklal yolu…
Sütçü imamın karşı duruşu, Hasan Tahsin’in ilk kurşunu atışı, Nene Hatun’un destansı direnişi…
Kadınların çocuklarıyla birlikte silah, mermi, erzak taşıma telaşının açtığı istikbal yolu…
Nece kahramanlık öykülerinin yazarı milletin kendi öyküsünü tırnaklarıyla kazıma çabası…
Hürriyetini elinden alanlara, kendini zincire vurmak isteyenlere, yedi düvele defol çeken milletin yaşadıkları…
Askerleri zorunlu olarak terhis edilmiş halkın, yeni ve düzenli bir ordu kurma yolunda harcadığı gayretler…
Yeni orduyu kurdurmama çabaları, çıkarılan onlarca güçlükler ve daha nice eziyetler…
Büyük millet meclisini toplama çabaları, imkânsızlıklarla mücadele, birlik çağrıları…
Tek dişi kalmış canavarın hayâsız saldırılarına karşı koyma, direnme gayretkeşliği…
Sathi bir “kültür ve medeniyet” değişimine yol vermekten başka çözüm üretememenin bedeli…
Zaman zaman onurlu diriliş ve direniş çabaları, bunların gelecek olan felaketleri ötelemekten başka bir işe yaramaması…
İmparatorluğun kayıplarına dökülen gözyaşları, bakiyeye bakıp gelecek için duyulan kaygılar…
Ebediyen var olmaktan ya da yok olmaktan birini seçmek zorunda kaldığımız zamanlar…
Askerleri ve bütün yurttaşları şevke getirecek söylev arayışları…
Kahraman evladım uğurlar ola seslenişleri…
Milletin aklında ve kalbinde yaşayan değerlerden bir “İnanç Cephesi” inşa edilişi…
Cephenin üyeleri, hem ateş hattında hem de ateş hattını canları ve mallarıyla destekleyenlerin en önünde yer alması…
Duyulduğunda yazılma macerası, dudakların dahi uçuklayacağı koşullarda yazılan marş…
Yazıldığı gece, kalemi kâğıdı olmayan şairinin, şiirinin ilk dörtlüklerini çakı bıçağıyla tahta duvara kazıması…
Şairin, sobasına atacak odununun olmayışı; sırtına giyeceği paltoyu bile emanet alışının mani teşkil etmemesi…
Ve üzüntüyle vurgulanmalı günümüzde olup-bitenler…
Geçmişten ders alınmalı...
Milletimizin özünü oluşturan, varlığına, varoluşuna ve bütün eylemlerine anlam kazandıran, yön veren değerlerinin yücelişinin hikâyesi…
Bu destan, yazıldığı dönemi aşan, milletimizi oluşturan her bireyin, varoluş amacını belirleyen değerlerin, manzum nizamnamesi…
Kimliğimizin kurucu unsurlarını içinde taşıyan bir ahitnamesi…
İdeallerimizin ve mirasımızın temellerinin ve özünün dile gelmiş hali… Kelimelerle çizilmiş resmi…
Geçmişten kopmadan, geleceğe uzanan nizamın yol haritası. “Uçsuz bucaksız”, “iç içe geçmiş dünyaların” simgesel anlatımı…
Tarih tekerrür etmemeli... Yeni ufuklar açılmalı...
Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi: ''Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!
Amma daha çok, çok destan yazdırsın. 12.02.2014 Muammer AZMAK