Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

CAN YÜCEL İÇİN

20 Ağustos 2011 - 14:10

 

Canlıların kaçınılmaz bir sonu olarak tanımlanır çoğunlukla, hatalıdır diyemeyiz ama eksik veya bakış açısına göre farklı tanımlanabilir iddiasında rahatlıkla bulunabiliriz. Özlenir mi ölmek? Bir an önce ölüm ile buluşmalı mıyız? Ölüm bir ayraç mıdır? Soruları çoğaltmakla ölüm üzerine uzun uzun olumlu veya olumsuz söz söylemek mümkün, ancak ölenin arkasından iyi konuşmak iyi davranmak milletimizin hem örfü hem de inancının gereği olan yükümlülüğümüzdür.

 

Şair Can Yücel’in ölüm yıldönümü sebebiyle kabri başında anma töreni yapanların şaire, mezarının üzerine dökmek suretiyle içki sunmalarına tepki olarak başka birilerinin kabrini kırıp dökmelerini önce insan düşüncesiyle esefle karşılıyorum. Ve her iki müessif olayın katılımcılarının şairin aşağıdaki şiirini okumalarının, üzerinde kafa yormalarının, onun fikir dünyasına dahil olmaya çalışmalarının daha doğru bir davranış olduğunu hatırlatırım. Eserleri işaret taşlarıdır. Eserlerinin dışındaki hayatı özeli kabul edip fazla didiklememeliyiz kanaatindeyim.

 

 "Farkında olmalı insan"
Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı...
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli...
Anne karnına sığarken, dünyaya neden sığamadığını...
Ve en sonunda bir metrekarelik yere sığmak zorunda kalacağını fark etmeli...
Şu çok geniş görünen dünyanın Ahiret’e nispetle...
Anne karnı gibi olduğunu fark etmeli...
Henüz bebekken "dünya benim" dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı...
Ölürken de aynı avuçların "her şeyi bırakıp gidiyorum" dercesine...
Apaçık kaldığını fark etmeli...
Ve kefenin cebi bulunmadığını fark etmeli...
Baskın yeteneğini fark etmeli sonra...
Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini...
Nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan...
Ve ölmeden önce evvel ölebilmeli...
Hayvanların yolda kaldırımda çöplükte...
Ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada...
Yemek yediğini fark etmeli...
Eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli...
Ve ona göre yaşamalı...
Gülün dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli...
Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde...
Çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli...
Eşi ne "seni seviyorum" demenin mutluluk yolundaki...
Müthiş gücünü fark etmeli...
Dolabında 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini...
Ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere...
Muhtaç olduğunu fark etmeli...
Zenginliğin ve bereketin sofradayken...
Önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli...
FARK ETMELİ...

 

Fazla söze gerek yok. Bu dünya ile ilişiğini kesmiş olan iyi ya da kötü diye yaftaladığımız insanlarımızın bütününün, bağışlanma halkasının içinde yer alması gönül arzumuzdur. Atalarımızın yanlışları bizleri doğruya sevk eden amiller olarak görülmeli, bunun için onlara karşı saygı çerçevesinde davranılmalı. İbret almak ve benzeri hataları el ile, dil ile, veya başka bir fiil ile tekrar yapmamak yaşamamak temennisiyle… 20/08/2011 Muammer Azmak

Reklam