CADDELER
Oldukça derinlerden gelen haykırışların tesiriyle uyanıyor insanlar, hiç uyumadıkları yataklarından veya rahatça uyudukları yerlerinden, gün başlıyor, köpekler havlıyor, kediler iş başı çoktan yapmış bile kısa saltanat kurdukları çöp bidonlarının kenarlarında, üzerlerinde hatta içlerinde.
Yaşlı, yaşlı olduğu kadar da miskin sokak lambaları cılız ışıklarını güneşten mi insanlardan mı kaçırma sevdasına düşmüş, anlamakta çok zorlanıyorum. Kadın-erkek, çoluk-çocuk önce tek tük sonra birer-ikişer daha sonra kümeler halinde sağa sola gitme telaşını yaşıyorlar. Çıkmaz sokaklar- çıkar sokaklar gelen yorgunluğu fark etmişçesine üzerlerine binen yükü caddelere devretme alicenaplığını kısa zamanda ve ustaca manevralarla gerçekleştiriyorlar.
Caddeler düş yorgunluğu mu desem, biteviye sürüp giden iş gailesi mi desem nedendir bir bilinmezi tarif ediyor ve çok heveskâr görünmüyorlar bu yolcuları karşılamak için, ama ellerinden gelen pek bir şeyde yok. Kaderimiz deyip boyun kırmak yerine, sere serpe seriliyorlar boylu boyunca, kim isterse o geçsin dercesine üzerimizden.
Hemen yanı başlarına bazen kıvrılıp bazen düzlemesine bükülüp kalıyor, bir kardeş hem de kardeşini korumak ve kollamak istercesine kaldırımlar. Tarihin enginliğinden ve cömertliğinden fayda elde etmiş, tarih kokan, bazıları bakımsızlıktan harap ve bitap düşmüş çeşmeler bu bağlamda oturup kalmak isterken, gelen geçeni de ürkütmek korkusuyla bir hayalet gibi kalakalmışlar yerlerinde.
Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarın uğramadığı yerlerde avlulu evler bu tabloda akciğerler gibi nefes alıp vermeye devam ediyor, lakin bir gerçek avlusuz evler her yeri kaplamış, bırakın yelekenliği soluklanmak bile müşkül bir hal almış. Ehliyetsiz gezmek mümkün değil, bu haldeyken caddeler, sokaklar. Korkarım gaz maskesi olmadan da gezmek mümkün olmayacak ilerleyen zamanlarda.
Kirlenmeden korkmuyoruz belki, çareler üretiyoruz belki, fakat havasızlık bükecek belimizi, kolumuzu, elimizi. Belki başka yerleşkeler arayacak bir gün, kapımıza dayanacak ama her yer leş olacak bu hoyratlıkla. Ne güzel de avutuyoruz kendimizi alt yapısı olmayan caddelerle, sokaklarla, biraz da havamız olsun, asfaltı sökülen bulvarlarla.
Vakti midir bilmiyorum ama gölge arayan insanlar misali bir vakit gelecek boşalacak caddeler, sokaklar. Akşam demlerindekini andırır bir koşuşturmaca her yeri saracak. Issızlığa ve sessizliğe ve kimsesizliğe bürünecek her yön. Görüntüsü, görüntüsünün silueti değişecek, geceleri değiştiği gibi. Bir devir daim olmayacak bu.
Cansız varlıklar misali bu defa havasız, nefessiz, solgun varlıklar dolduracak caddeleri, bir kargaşa meydana gelecek, kargaşa da yorgun ve ölgün tabiatlı olacak. Ayaklar gitmek için derman ararken dermansızlık kadermiş sanılacak. Cadde yorgun, sokak yorgun, ayak yorgun, bu yorgunluklar beni de yoracak. Önce ağlamaklı derdimi anlatmaya çalışacağım.
Nafile kimse dinlemeyecek ve ben ağlayacağım. Bildiğimiz ağlamalardan olmayacak benim ağlamam. Uykularımı terk edeceğim boşuna. Gün ağaracak, yok olmuş insanıma, boşuna. Bir başka diyar arayacağız boşuna. Zengin ayrı, fakir ayrı söyleyecek boşuna. Alaca karanlıkta tertemiz hava, sokakta yürüyüş her derde deva diyeceğiz boşuna. Yollar tenha, yoktur vasıta boşuna diyeceğiz. Yalnız yürümek mi, birlikte sohbet hoş olur, diyeceğiz boşuna.
Neredeyim ben neredeyim sualinin gittikçe artan çığlığı kulakları sağır edercesine yankılanacak. Ne oldu bu güzelim sokaklara nidası peşi sıra arkasından gelecek coşkun bir hevesle. Mutsuz, yalnız caddeler niçin tiz çığlıkların işgaline uğramış; nerede gülüşler, tebessümler, kahkahalar, fısıltılar. Bu yalnızlıkta ışıklar nasıl yanacak, yansa da belli olacak mı dün gibi. Herkes eski hale dönecek mi dün gibi. Caddeler sevinç yumağı olacak mı, ben kederlerimden sıyrılacak mıyım dün gibi. Köşe başlarının başıboşluğu olacak mı, diller ile sevda besteleri yapılacak mı dün gibi.
Deşmeyelim daha fazla yaramızı kanar ha kanar. Öyle garip bir zamanda, öyle garip bir diyardayız ki nerede ise gülenleri kenarda dursun, ağlayanları beri gelsin denilen iklimdeyiz. Bu karışıklık, bu karmaşa, bu karanlık, bu gölge dolu yerler, temiz beldelere inkılap olsun. Çığlıkları yürekleri parçalayan, umudu olmasa da yaşama ümidini kaybetmeyen, şefkate muhtaç lakin bahtı karalı caddelerin acılarını dindirecek halden anlayanın kısa an içinde ortaya çıkması dileğimiz, evvelinde hali hazırda yönetim erkini elinde bulunduranların gidişata durun demeleri de duamız olsun. Muammer AZMAK 13/10/2012