BÖYLE OLMALI OKUL HAYATI
Hayatın her anında eğitime ihtiyaç vardır. Sadece eğitimin okulda yapılan eksik veya eylemsiz çalışmalar olduğunu zannetmek yanılgısından kurtulmak gerekir. Günün her anında eğitim ve öğretimin devamı temin edilmeli ve gün şekli olmayan bir istifadeye açılmalıdır. Bu noktada sabahları erkene alırken geceleri de erken bitirmeye başlamak ve en güzeli öğlenden sonrasını da kazanmak.
Kazandığımız öğlenden sonralarında öğrencilerimiz kitapları daha rahat okur, kütüphaneleri gezebilir, ödevlerini yapabilir, herhangi bir müzik aletini çalmak için kurslara katılabilir. İstirahat eder, ev, iş ziyaretleri yapar. Sporun öğretildiği her türlü ( Judo, Karate, Tekvando, Kung-Fu, Yüzme, Futbol, Basketbol, Voleybol, Hentbol, Bisiklet, Güreş, Boks ve benzeri) kurslara katılabilir. Sanat faaliyetlerinin içerisinde ( Resim, Ebru, Heykel, Hat, Süsleme, Drama, Tiyatro) yer alabilir. Dil pratiğini geliştirme kurslarına katılabilir hatta bu bağlamda düzenlenen saha çalışmalarına yaparak-yaşayarak öğrenme etkinliklerine iştirak edebilir.
Bu tür çalışmaların tamamı genç bedenlerdeki fazla enerjinin harcanmasında birinci derecede bir amil olacaktır. Zihinlerin farklı uğraşlara yönelmesi dinlenmeyi ve ardından da rahatlamayı getirip gerginliği alıp götürecektir. Bu haliyle genç bedenler daha dinamik olacaktır. Dingin bir vücut ise kendiliğinden verimini arttıracaktır.
Sabahları erken kalkmayan, buna modaya uyar gibi uyanlar kervanına katılan öğrencilerden ileriki zamanlarda veya bir vesile ile erken kalkması istendiğinde olumsuz tepki vermesinin önü alındığı gibi, erken kalkma alışkanlığının yok olmasına da önlem alınmış olacaktır. Atasözünün çok güzel özetlediği, açılımında birden çok yararın varlığı saklı olan, denenme ve sınanma yolu ile geçerliliği ispatlanmış kazanımlar kendiliğinden oluşacaktır. ‘Erken kalkan yol alır…’
Erken kalkmak aynı zamanda günü uzatmaktır. Günün uzaması yapıp etmeleri kendiliğinden arttıracağından vücudun yorulması buna bağlı olarak ortaya çıkınca, ister-istemez gece ve yatma zamanı erken olacağından televizyon seyretmek, bilgisayara fazla mesai vermek, telefon ile meşgul olmak ve benzeri eylemlere sınır çizilmiş olacaktır. Her velinin şikâyet ettiği fakat dillendirmekte cesur davranamadığı bu oyalanmalarında belli oranda azalacağı da aşikârdır.
Tam gün eğitim uygulamalarının ortaya çıkardığı sorunların en başında servis cefasını söylesek çok ileri gitmiş olmayız herhalde. Günde dört defa servise binmek zorunda kalanlar, bunun yerine rast gele öğlen yemeği yemek zorunda olanlar, öğlen yemeği yerine atıştırmalıklar ile baş başa kalanlar. Bir şeyler yemek adına oradan oraya koşturanlar, kuyruklarda vakti öldürenler, sonrasında bu telaşı da başarı ile atlattık iç dürtüsüyle rehavet denizine dalanlar. Daha da uzatılabilecek bir liste ile karşı karşıya getiriyor hem öğretmeni, hem veliyi, hem de öğrenciyi; tamamını değilse de bir kısmını bertaraf etmenin yolu 7.30 ila 13.00 saatleri arası eğitim-öğretim faaliyetlerine ayrılmalı. Kalan zaman diliminde Ders dışı etkinlikler, Sosyal etkinlikler, Toplum yararına çalışmalar ve diğer bireysel tercihlerin karşılığı çalışmalara ayrılmalı ki yaparak-yaşayarak öğrenme mümkün olsun ve öğrenci ezber kitabi bilgiden uzaklaşıp hayata küçük adımlarla hazırlansın.
Yapılan çalışmaların bir kısmı ve tecrübeler göstermiştir ki öğlen yemeğinden sonra okula gelen öğrencilerimizin çoğunluğunda uyku ve tuvalete gitme ihtiyacı nüksetmekte, hem ders bütünlüğü kayıp olmakta hem de akademik anlamda bir verimlilik elde edilemediği gibi isteklendirme çabaları da netice verici olmamaktadır. Biyolojik olarak bir hareket kısıtlaması ve uyku hali daha fazla galebe çalmaktadır.
Öğrencisini okula kendi bırakan velilerde bu durumdan hem maddi hem manevi zarar görmektedir. Toplu taşımacılığın trafiği alt üst olmakta, kurallar daha ziyade ihlal edilmekte, zaman ve enerji kaybı da daha çok gerçekleşmektedir.
’’Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden, üretmeden rahat yaşama yollarına alışmış milletler önce hassasiyetlerini, sonra haysiyetlerini, daha sonrada hürriyetlerini kaybederler’’ sözünün ışığında erken kalkmadan, çok çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan, üretmeden, kalkınamayız, muasır medeniyet seviyesine çıkamayız. ‘Ağaç yaş iken eğilir.’ Söyleminin can bulacağı en uygun mekânlar okullarımızdır. Atalet rüzgârlarının esip hâkimiyet kurduğu topraklar olmaktan çıkarılmalıdır okullarımız.
Milletimizin evlatlarının tembellik ikliminden uzaklaşması, çalışmak sevdasına tutulması dileğimiz; çelik gibi sağlam vücutları, aydınlık, temiz, işlek bir zihinleri olması da duamız olsun. 04.10.2013 Muammer AZMAK