Türkistan coğrafyasının büyük bir bölümünü, zor mesafelerin kat edilmesini hesaba katmadan, at sırtında yayan-yapıldak, aç-susuz, ser-sefil, çeşitli tehlikeler ile karşı karşıya kalarak, yıllarca gezip ‘ yaklaşık yirmi yıl’ dolaştıktan sonra, derdest eylediğim ham malzemeyi, milletimin hayrına, namına, şanına, derleyip-toparlayıp ilim, irfan ve fen imbiğinden geçirip, benden daha genç olan, halen yaşayan, eserimi meydana getirdim.
Muradım odur ki, okuyan her kişi ondan istifade ederek Türk illerinde yaşayan atalarımın dilinden, halinden, gidişatından, yaşayış biçiminden, örfünden, adetlerinden, geleneklerinden, göreneklerinden, oturuşundan, kalkışından, uğraşından, yalvarışından, yakarışından, kargışından, alkışından, eğlentisinden, dinletisinden, beklentisinden, gülmesinden, ağlamasından haberdar olsun, bilgi sahibi olsun.
Karahanlı hanedanın iyi eğitim almış, yönetim için yetiştirilmiş, bilgi ile donatılmış, yarınlarına yön verecek bir evladı olarak, Atalarımın karşılaştığı, iştiyakla kabul eylediği ve yeni inancıyla akraba olduğumuz milletler topluluğunun bireylerine kendi öz dilimi, kültürümü, coğrafyamı, bu coğrafyada olan-biten her şeyi, bilgim, kültürüm, görgüm dahilinde anlatma macerasından yüzümün akı ile çıkıp sizlere ulaşan güzel, muhtevalı eserimi meydana getirdim.
Bu gün sizlerin çağın gereği diye yapmaya çalıştığınız tanzimleri, teknikleri, bilgi aktarım şekillerini, çizimlerini ben yüzyıllar ötesinde bildim, buldum ve uyguladım. Siz bu çalışmaları methederek, parmakla göstererek, lakırdı şeklinde yapıp geçiştiriyorsunuz. Üzerinde durulması gereken bilgi yumağının karıştırılmadan çözümlenebilmesi için yapılacak ekip çalışmasını sen-ben kavgası haline dönüştürüp esastan uzaklaşıp, adeta kabuk meseleler haline getirip sloganlaştırıyorsunuz. Bu illetten uzak durmalı ve korunmalısınız. ‘Bu arada hakkını teslim etmek durumunda olduğumuz bir elin parmaklarını geçmeyen bilim adamlarına şükran duygularımı mutlaka iletmeliyim.’
Benim için söylediğiniz güzel yakıştırmalar hoşuma gitmiyor değil, fakat daha fazlasını yapmak gerektir. Benim inancıma sahip gençler yılmadan, yorulmadan, yaşayan söz varlığımızı derlemeli, benim yaptığım karşılaştırmalı sözlüklerin daha geniş hacimlilerini düzenlemeli, yaşadığımız coğrafya eskisinden daha geniş ve daha problemli, bu iklimlerin teferruatlı ve İzahlı harita ve dökümantasyonu yapılmalı, sulh ve salah içinde olabilmek hayli zor zanaat olmuş, buna hazırlıklı ve donanımlı olmalısınız.
Ait olduğumuz milletin evladı olmak ile kuru kuruya övünmek yerine kalıcı çalışmalar yaparak, Türk illerini yarıştıracak, Türk topluluklarını kaynaştıracak, onların söz varlığını, sözlü edebiyat ürünlerini, yaygınlaştıracak tasarımları bulup gerçekleştirmek ve başarımlar elde etmek için çalışmalısınız.
On birinci yüzyıl Türk dünyasında başarabildiklerimi göz önüne alarak yirminci yüzyılda daha kalıcı olanlarını ve gelişmiş olanlarını başarabilmelisiniz. Atalarımızın yaşadığı ülkeleri, şehirleri, kasabaları, köyleri nasıl tanıtıp bilgi verdiysem, yaşadığınız zamanın bilgi aktarımını gerçekleştirecek yol ve yöntemleri keşfederek gerekeni yapmalısınız. Laf hatırda değil aksine satırda kalmaktadır.
Ana dilini hakkını vererek en güzel bir biçimde konuşan, iyi eğitim görmüş, geleceğe güvenle bakan, çağdaşı milletlerden her bakımdan öne çıkmaya gayret sarf eden, buluşları, yapıtları ve onları bir damga gibi nakşeden isimlendirmeleri yapabilen evlatlar, mensubu olduğu milletleri, yükseklere taşımaktadır. Sizlerde onlardan biri olmalısınız.
Benim ilklerim sizin itici gücünüz olmalı. İlk sözlük, ilk ansiklopedi, ilk harita, ilk folklor kitabı, ilk atasözleri, ilk kaynak kitap, ilk kültür kitabı, ilk takvimin tarihçesi, damga kitabı, ilk reçete topluluğu, İlk örnekleme eseri, at yetiştiriciliği el kitabı, ilk Türk atlası, bütün bunlar güzel adlandırmalar ama sizin daha iyilerini yapmanız, gerçekleştirmeniz gerekmektedir.
Beni mutlaka tanımışsınızdır. Adım Kaşgarlı Mahmut. Bin yıl evvelden sizlere seslendim. Divan-ı Lügat-it Türk adlı eser benden size yadigar. Bizden devraldığınız inanç da size bunu telkin ediyor.’’Geride hayırlı bir evlat ve ölmez bir eser bırakanlara ne mutlu.’’ Kalıcı olmanız, gelecekte hatırlanmanız, hatta dillerden düşmemeniz için bırakıtlarınız, terkinleriniz sizlerden daha uzun ömürlü olsun. Konfüçyüs’ün dediği gibi: Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
15 /02 /2011
Muammer Azmak