AYAKKABI VE CAMİ
Ayakkabı; ayakların yer ile direk temasını keserek yabancı maddelerden ve değişik hava koşullarından koruyan, bunun yanı sıra şıklığı tamamlayan her türlü ayak giyeceği. Bot, çizme, sandalet, topuklu, spor ayakkabı, iskarpin gibi pek çok farklı türü olan nesne. Genelde "taban" adı verilen alt parça ile "saya" denen üst parçadan oluşur.
Ayakkabının yer ile temasından dolayı yıprandığı için taban daha dayanıklı ve kalın bir malzeme kullanılarak yapılır. Ayağı saran saya ise deri, kumaş gibi daha ince bir malzemeden yapılır. Ayakkabı modelleri çağlar boyunca çok çeşitlilik göstermiştir. Bunun başlıca nedeni ayakkabıların tropikal iklimden soğuk iklime kadar değişen farklı coğrafyalara ve modaya uygun yapılmasıdır.
Yukarıdaki ifadeler ve benzerlerini her yerde bulabileceğiniz tanımlamalar olarak değerlendirebiliriz. Tanımlama veya tanıtım yapmak değil muradımız. Ne kadar ihtiyacımız olduğunun da farkındayız. Bir yerde gereğinden fazla ilgi ile taçlandırılmasını anlamakta zorlanmaktayız. Burada akıl sahiplerini biraz daha ölçülü olmaya davet etmek gerektir diye düşünüyoruz.
Bazılarının yağmur-çamur demediklerini, bazılarının toz-toprak deryasında yüzdüklerini, bazılarının her türlü kötü hava şartlarına direnip dayanıklılıklarını ispat ettiklerini biliriz. Bazılarının ise bunların aksine hemen şekil- şemalın kaybına uğradığını bazılarının ilk yağmurlara özlem duygusuyla olmasa da ağzını açtığını görür ve biliriz. Bütün bunların başka olumsuzlukların habercisi olduğunu da fark eder ama umursamayız.
Oysa umursamalıyız. Genelde iç mekânların haricinde her yerde üzerine binip gezdiğimiz ayakkabılarımızın müthiş bir taşıyıcı olduğunu ve gördüğü-görmediği, değdiği-değmediği, bastığı-basmadığı her şeyi bir şekilde, başka yerlere ve mahallere taşıdığını fark etmeliyiz.
Ruhumuzu rahatlatan en serin yerlerden birisi olan camilerimizle irtibatlandığımızda karşımıza çıkan ayakkabılarımız ve cami bağlamının hayli yanlış ve tehlikeli bir seyir halinde olduğunu dikkatlere tekraren sunmak gerektiği kanaatinde olduğumu belirtmeliyim.
Son zamanlarda artan ayakkabı hırsızlığını önleme adına yaptırılan dolapların cami dışına değil de cami içine konulması beraberinde birçok olumsuz durumun doğurganı oluvermiştir. Kilitli olarak tertip edilen dolapların dış mekânlarda yer bulması, konuşlandırılması daha uygun görünmektedir.
Caminin genelde son cemaat yerine, ayrı ayrı bölmeler olarak yaptırılan yüzlerce ayakkabı dolabının her birinin ayrı bir kilidi bulunuyor. Camiye gelen cemaat ayakkabısını kilitlediği dolabın anahtarını yanına alıyor, çıkarken de anahtarıyla dolabı açıp ayakkabısını alıp anahtarı dolapta bırakıyor. Buraya kadar gayet güzel gözüken bu davranışın arka planında gelişen farklı davranışlar kaş yapayım derken göz çıkarmaya davetiye çıkarmaktadır.
Klasik söylemle bu konuda da eğitimin şart olduğu dikkatli gözlerden kaçmamaktadır. Ruhumuzu daraltan manzaralar karşısında fiziksel bir düzenlemenin gerekliliği kadar doğru davranış şeklinin kazandırılmasının gereği göz ardı edilip kervan yolda düzülür düsturu takip edilemez. Edilmemelidir.
Bütün ayakkabı türlerinin içeriye taşınması gibi oluşmuş algı yanlışlığı giderilmeli evvela. Bundan evvelinde koruma amacına matuf yapılan dolapların da içeride olmaması gerektiği algısı oluşturulmalı. İlla içeride bir yerlere taşımak icap ederse o zamanda bir koruma poşeti külfetine katlanmalı. Hele hele cemaatin arasından, önünden, tepesinden kesinlikle taşıma usullerine müracaat edilmemeli. İlla ikinci katlara ve merdiven kenarlarına baykuş misali kondurulmamalı.
Vaktin girmesine yakın gelenlerin aceleciliği, özensizliği, hatta düşünmeden sergiledikleri tavırlar bu durumun daha da vahim bir hal almasına zemin hazırlar bir görünümdedir. Şöyle ki; acele ile çıkarılan ayakkabıların üst üste güreşmek durumunda kalması, kapsız kalmış ayağın kirli yüzeyle teması, yere basmak -hadi iyimser olarak ayak kaplarına- gibi olumsuzlukla karşılaşması ve bütün bunları gidebildiği yere kadar taşıması sağlığımızı tehdit eden bir durumla karşı karşıya kalmamıza çıkartılan bir davetiye hükmündedir.
Bu kendi küçük görünen fakat arkasından gelecek olan tehlikesi büyük olacak yanlışlığın giderilmesi en azından bir tadilat ile bertaraf edilmesi lüzumludur. İhmal ya da buna gelene kadar daha neleri var demek lüksüne kapılmak İslam inancına sahip bütün fertlerin iç dünyalarında var olan fırtınalara bir yenisini ekler.
Çıkarılması gerekenler çıkarıldıkları yerde korunmalı. Çıkarılanlar temiz olanı, farkına varmadan kirletme aracı olmamalı. Bir şey olmaz tedbirsizliğine yakalanmamalı. Bu konuda yetkili-yetkisiz herkes daha duyarlı olmalı.
29.08.2014 Muammer AZMAK