ANNEMSİN SEN?
Doğumlar yeni doğuşların başlangıcı olmaya adaydı, hatta bariz işaretiydi anlayanlara. Bugün kesinleşti, hayatım uzun bir süreliğine senin ellerine ve gözetimine terkedildi. Beni bana, soğuğa, yalnızlığa, kötülüğe, çirkinliğe, saldırıya, tacize, tasalluta, bilerek terk etmeyeceksin.
Ben senden bir parçaydım. Bana dokunurken gösterdiğin özen, titizlik, hissettirdiğin sıcaklık beni sana daha yakın kılıyordu. Yumaşacık ama merhamet kaynağı ellerinle beni içten tutuşun, sahiplenişin başka hangi elden hissedilir bilmiyorum.
Saflığımı, temizliğimi, tertemiz ruhumu kim yakın bilir gönlüne, tabi ki parçanın asıl sahibi. Bedenim bedeninden, suyum suyundan, huyum huyundan, kanım kanından, nasılda benziyordu gözlerim gözlerine, nasılda sevdalı ama masum bakıyordu, bedeninden gelen muhteşem varlığa gözlerin. Nasıl sarıyordun, sarmalıyordun, doyulmayan kokunla, kucaklayışınla.
O kucakta, o kucaklayışlarla ömrümün bereketi oldun, zamanı uzatabildiğin kadar uzattın. Nasılda sevgini veriyordun tükenmeyecek gibi, en kutsal sayılacak sevgi bu olmalı diğerlerine göre ama burada da eksiğe razı oluyorsun, her durumda nasıl gülümsüyordun candan, eriyip tükenen mumun alevi gibi.
Sevgini karşılıksız ve sınırsız kullanım hakkıyla birlikte vermekten geri durmuyordun. Her yanı senin içten gülümsemen kaplıyor doluyorum, sevgi yumağı, gülüş kaynağı oluyorum. Can buldum, dost buldum, yar buldum senin verdiğin sevgiyle. Şahsiyetimin hamurunu sen kardın. Ben sana umut sen bana hayat güneşi oldun.
Ne zaman kırılsam, darılsam, alınsam hep seni sevgi dolu, özlem dolu, sımsıcacık kucağını açmış beni bekler bulurum. Sokulurum, sıkılırım, rahatlarım, uyur kalırım. Uyandığım an yepyeni bir dünyanın kollarına atılırım. Umutlarım, gülüşlerim, sevdam ile. İçim dışım senle dolar, verdiğin hayat durmadan kendisini yenileyip kalbimde atar. Yalnız kalp atışım değil, ağız tadım, sevincim, umudum da sen olursun.
İlk nefesini benim için aldığında sanki son nefesini de benim için vermeğe söz verdin. Sen bakışım, soluğum, ruhum, kıpırdanışım, yürüyüşüm, delişmenliğim oldun. Ben can buldum, düşlediğim sevgilim oldun sen. Ben öğrendim, sığındım, büyüdüm, varlığınla güç kattın sen. Kokunla kendime gelirken ben, gözlerinde hayatı buldurdun sen.
Ben senin sorunun ve sorumluluğun olurken kendini adayacak olanda sen oldun. Ben yeni macerada kahraman oldum, telef olan yine sen. Hep böyle kal masum. Hep böyle bak sevecen. Attığım ilk adımdan vereceğim son nefese kadar, Kalbime koyduğun sevgi derinliğinde kaybolana kadar, hep böyle bak.
Okşamalarının yuvarladığı sonsuz sıcaklıkta sevineyim, sen hep başımı okşa. Beni kokla, koklamanla dolsun içime hem hüzün hem neşen, ne yanından ne canından ayırma beni sen.
Bana gerçeği gösteren, hayat denen dünya yolculuğunu başlatan, serüvenimin asıl kahramanı seni bulmaktan son derece mutluyum. Bir rüya gibiydin önceleri, sonra hakikat oldun. Vakit saat geldi o da ne kayboldun dünyamızdan. Heyhat acı bir tat, bazen de lezzet oldun, canlandın hatıralarımızda. Yine sessiz yine durgundun, yine üzgün. Gittiğin sıcak gün gibi yokluğun alevi dağladı sinemizi. Tam birbirimizle arkadaş olacağımız demlerde; yine sevinci, neşeyi, kederi paylaşacağımız demlerde, gitmen gerekti, gittin.
Sesini duymak, yüzünü görememek, dizinde uyuyamamak, sensizliğe katlanmak, hiç biri öğrettiğin ‘güçlü olmalısın’ tembihi ile yenilmiyor. Sensiz olmak alışkanlığa dönüşüyor, yoksa gitme vakti, buluşma vakti mi geliyor. İçimdeki görünmeyen yara kanıyor, bunu kimse bilmiyor, yüreğim daralınca beni de daraltıyor ve sen kimsin? Neredesin? Diye soruyor anne. Cevabını veremeyeceğimiz sorulardan ırak olmak isteğimiz, cevap bulacağımız fikirleşmeler, gülümsemeler, yakarışlar muradımız olsun. Uğurladıklarımız ‘’rahmete gark olsunlar’’ dileğiyle… 23/10/2012 Muammer AZMAK