Metin SAVAŞ

Metin SAVAŞ

[email protected]

BİR BOZGUNUN ROMANI: "SELANİK İÇİNDE SALÂ OKUNUR"

03 Ocak 2021 - 00:49 - Güncelleme: 03 Ocak 2021 - 00:51

BİR BOZGUNUN ROMANI: “SELANİK İÇİNDE SALÂ OKUNUR”

Şevket Adnan Şenel’in Mostar Tarih Romanı Yarışmasında birincilik ödülünü alan “Selanik İçinde Salâ Okunur” adlı romanı beş asırlık Osmanlı toprağı olan Rumeli’nin Birinci Dünya Savaşı öncesinde, üstelik de çok kısa bir sürede nasıl kaybedildiğinin hikâyesidir. Edebiyat paralanmaksızın düz bir üslûpla, Birinci Balkan Savaşı’nda yaşananlar birtakım gerçek ve hayalî kahramanların serüvenleri doğrultusunda anlatılmaktadır bu romanda. “Selanik İçinde Salâ Okunur” 22 Ekim 1912 tarihinde başlıyor ve 15 Haziran 1913’te bitiyor. Yaklaşık sekiz aylık bir süreçteki çırpınışlar, ihanetler, basiretsizlikler, ıstıraplar, kumandanlar arasındaki kısır çekişmeler ve kahramanlıklar gözler önüne seriliyor. Kırklareli bozgunu ile İşkodra kalesinin teslimi arasındaki zaman diliminde vuku bulmuş olan hadiseler hem cepheden hem de cephe gerisinden yansıtılmaktadır. 576 sayfalık bu hacimli anlatı koskoca bir imparatorluğun son hamlelerinden birinin dramatik sahnesi gibidir.

Romanın ilk cümlesi ironik bir yaklaşımla “Gece baskını yapıp düşmanı gafil avlayacağız!” şeklindedir; ironiktir çünkü işbu romanın son paragrafında İkinci Abdülhamid’in ılık gözyaşları tasvir edilmektedir. Osmanlı ordusundaki alaylı bir albayla mektepli bir albayın çekişmesi yansıtılarak başlıyor roman. Düşmanın gafil avlanması umudu daha ilk bölümde sekteye uğruyor. İkbal peşindeki paşaların hesaplaşmasının yanı sıra, Arnavutluk’ta söz sahibi olmak isteyen bir başka Osmanlı subayının ihaneti, gözden düşme endişesiyle büyük kayıplara sebebiyet veren kurmay subayların çapsızlıkları ve birtakım küçük menfaatlerin doğurduğu yıkımlar bir bir sergileniyor. İstihbarat eksikliğinden tutunuz da salgın hastalıklara varıncaya dek Rumeli ordusunun çöküşü Prof. Dr. Ali Birinci’nin arka kapak yazısındaki ifadesiyle “tarihimizdeki bu en ağır ve belki de en tuhaf bozgun”dur. Osmanlı ordusunun arka arkaya aldığı yenilgilerin, Müslüman veya Yahudi gözetilmeksizin sivil halka yönelik mezalim ve göçlere nasıl yol açtığını bu romanda yalın olarak okuyabiliyorsunuz.

Romanın 13. sayfasındaki sahne şöyledir: “Bulgar’a karşı savaşan Türk askeri balçık ve açlığa da direnmektedir.” Roman, Selanik paşasının Türk ordusundaki beş çavuşa gizli görevler dağıtmasının paralelinde sürüp gitmektedir. Hamza, Canib, Ahmed, Sadık ve İlyas adlı bu beş çavuş kendilerine verilen gizli görevler doğrultusunda roman boyunca oradan oraya sürüklenecekler, gördükleri ve yaşadıkları her teferruatı not defterlerine yazacaklar, böylelikle tarihe birer vesika bırakmış olacaklar, gizli görevlerini hakkıyla ifa etmek uğrunda serdengeçti tavrı takınacaklar ve bütün bunlarla beraber kendi kişisel dramlarını da yaşayacaklardır. Görev yerleri sırasıyla Çatalca, Selanik, Edirne, Yanya ve İşkodra’dır. Bu şehirler aynı zamanda Osmanlı’nın Balkanlardaki son kaleleri mertebesindedir. Romanın finalinde Hamza ile nişanlısı Gülnihal düğün yapacaktır. Ahmed şehit düşecek, Serez’deki Canib ise cephe gerisinde bıraktığı Manastır’daki annesine kavuşma çabasıyla yıpranacaktır.

Üsküdarlı bir genç kız olan Gülnihal cephedeki nişanlısı Hamza’nın dönmesini beklerken boş durmayı vatanseverlikle bağdaştıramayarak gönüllü olarak hastabakıcılığa soyunur ve Zeynep Hanım Hastanesi’nde Rumeli’den gelen yaralıların tedavisine kendisini adar. Bulgar mezaliminden canını zor kurtaran Zeynep adlı bir genç kadın ise kocasını kaybederek baba evine sığınır, Rumeli coğrafyasının darmaduman olmasına paralel bir şekilde kendisi de şuradan buraya savrulur durur. Bir ordunun mağlubiyetinin cephe gerisinde nelere yol açtığının temsilcisidir Zeynep. Üsküdarlı Gülnihal İstanbul içinde çırpınırken vilayetli Zeynep’se Rumeli’den İstanbul’a uzanacak bir yol ve göç hikâyesinin kahramanıdır.

Gizli darbe toplantılarının, İşkodra kumandanı Hasan Rıza Paşa suikastının ve müşterek kimlik yerine etnik kimlikle hareket eden birtakım subayların da sahnelendiği “Selanik İçinde Salâ Okunur” romanında en çarpıcı bölümse Yanya’nın 138 günlük direnişinin anlatıldığı sayfalardır. Yanya halkının hem düşman toplarına, hem açlığa ve susuzluğa, hem de payitahttan bir türlü gelmeyen yardım karşısında uğradığı hayal kırıklığına sebatla direnişi acı bir sükûtla noktalanacaktır. Hamasete kaçılmaksızın düşmanın kahpeliğinin, verilen sözlerin yerine getirilmemesinin, Türk insanındaki temiz kalplilikten kaynaklanan aldanışların da yeri vardır bu romanda. “Ölümden Önce Aşk Vardı” ve “Mezardaki Göz” türünden romanların yazarı olan Türk Ocaklı Şevket Adnan Şenel “Selanik İçinde Salâ Okunur” adlı romanında farklı bir tecrübeye girişerek yakın tarihimizdeki en acı bozgunlardan birini işliyor.     

Metin SAVAŞ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum