YOL VAR ÜÇ VAKTE KADAR
Belki hayat, yıldızlardan çok uzağa saklı
Belki aldığım nefes son, içinde ecel saklı
Yolun başlangıcı Sen sonu Sensin Rabbim…
Belki aldığım nefes son, içinde ecel saklı
Yolun başlangıcı Sen sonu Sensin Rabbim…
Bugün bir seyahate çıkmak için hazırlık yapıyoruz. Bizim evde herkes kendi valizinden sorumlu. Kimse diğerinin alacağı eşyaya, giyeceğine karışmıyor. Herkes kendi sorumluluk alanına müdahildir.
Sizi bilmem ama ben yolculuk yapmayı çok severim. Sadece valiz hazırlamakta sıkıntım var. Bu da üniversite yıllarımdan kalma bir ürpertiden olsa gerek, valiz demek benim için ayrılık demek, zorlandığım bir iştir. Onun dışında arabaya binip de yola kendimizi şöyle bir saldık mı benden keyiflisi yoktur. Yol benim için Rabbimi temaşa etmek demek, O’nunla olmak demektir.
Kimi insan yolculukta konuşmayı tercih eder, bense susup, sükut etmeyi. Kendimi dinlemeyi, biz yolun üstünden beyaz kesik kesik çizgilerin bütünleştiği, akıp gittiğini izlemek, beni de adeta ruhuma doğru akıtır. Yolu ruhumda hissetmeyi tercih edenlerdenim. Bir küçük su kenarından geçmek, küçük bir tepeyi aşmak, tepeyi mesken tutmuş birkaç ağacın el ettiği gökyüzüne el etmek, uzanmak, bir küçük köprüden geçmek, ya da ruhunuza köprüler kurmak, sadece dört tekeri değil ruhumu da karşıya geçirmektir. Direksiyonda değilsem yol kenarında otlayan hayvanlara, uçan kuşlara açan çiçeklere bakıp göz ziyafet çekmek ömre bedel. Leylak zamanı, zambak, gül vakti, Leyleklerin göç vakti, her birinin tadı damağınızda ayrı bir lezzet ayrı bir cümbüştür.
Göçmen kuşların sıra sıra dizilişlerini, sıcak bir umuda kanat çırpışlarını severim, onların umuduna ortak olur, sevinirim. Leylekler her sonbahar göç eder insan vakti gelince göç eder. Hem Leyleği havada görme uğurdur, o yıl bol seyahat demektir, bu da bana uyar, mutlu olurum.
Direksiyonda olunca da tıpkı ömrümüzden geçen her gün gibi, yol çizgileri için bu da geçip gitti yoldan bir çizgi daha eksildi diye hem sevinir hem üzülürüm. Leyleklerin, kırlangıçların, göçmen kuşların kaderleri insanoğluna benzer. Bir yerde müsaadeniz doldu mu o yeri terk etmek gerekir. Bu dünyanın neresine giderseniz gidin hep aynıdır. Yabancı bir ülkedeyseniz vizeniz dolmuşsa orada kalamazsınız. Bir yere misafirseniz işiniz bitmişse gözünüze bakarlar ne zaman gideceksiniz diye. Oysa giderken ne çok özlem ve hasretle gitmiş, hasretle kucaklaşmışsınızdır. Ama dünya gibi özlem ve hasretler de geçici. Zamanı dolunca her misafirlik biter.
Sevinirim menzile az kaldığı için, üzülürüm yol bittiği, ruhumla olan beraberliğim bitecek diyerek. Sıra sıra dizilmiş elektrik direklerine kim selam verecek, kim uçan kelebekleri, uçan kuşları selamlayacak, bazen sisli, bazen berrak bulutları kim kovalayıp, oynaşacak. Kim o sonsuzluk gibi uzayan yolun üstünde kayıp gidecek. Yol keyifli. Dünya hayatı da bir yolculuk değil mi dostlar.
Dünya hayatı; başını bilmesek de, ruhumuzun işte burası başlangıç dediği ezel âlemidir. Oradan başlayan bu seyahatte de yine en zor iş valiz hazırlamak. Biletimiz Allah’tan gidiş, dönüş. Döneceğimiz yer yabancısı olduğumuz bir yer değil, lakin geldiğimiz gibi dönemeyiz ki. Yola çıkanın valizi illa ki kabarır. Aldığınız hediyelikler, lüzumlu olanlar, olmayanlar pek çok şeyle doldururuz.
Bu yolculuğun menzili belli, ev sahibinin aksi gibi hiçbir şeye ihtiyacı yok . Her şeyi olana hediye seçmek kadar zor bir şey yoktur. Parayla alabileceğiniz her şeye sahip, parayla alınamayanlara da biz sahip miyiz, işte o bizim kendimize sormamız gereken en can alıcı soru. Bütün kâinatı yaratana ne hediye götürülür ki. Allah’tan bu valize maddi şeyler tıkıştırmamıza ihtiyaç yok, gerek de yok. Yoksa taşımakta bir hayli zorlanırdık.
Bu dünya yolculuğu her kes için duble yol olmayabilir, taşlı topraklı, çamurlu, dağ tepe, patika da olabilir. Herkesin taşıdığı yolculuk yükü de farklı olabilir. Bu sebepten Allah “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” diyor. Verdiğim malı, mülkü, lütfu, ihsanımı kulumun üzerinde görmek isterim” diyor. Bunları biz kullarının yolda nasıl, nerelere harcayacağımızı merak ediyor. Aslında O biliyor. Lakin belki biz farklılaşabilir, O’nun memnun olacağı güzel işler yapar, kulluğumuzu yerine getiririz diye sabırla bekliyor.
Bu yolculuk arabayla gidip birkaç saatte menzile yetiştiğimiz yolculuklara benzemiyor. Çünkü valize sevgi, muhabbet, hak, hukuk, adalet, terbiye, şevk, iştiyak, haddini bilme hali edep, salih amel, zikir, şükür, hamd, hüsn, namaz, niyaz, oruç gibi pek çok güzellikle bol miktarda doldurmak gerekiyor. Aman Allah’ım daha sayamadıklarımız var, ne çok şey doldurmak gerekiyormuş valizimize. Bu yolculuk sevene kolay, sevmeyene zordur. Seven dağ aşarmış, sevmeyen yolda şaşarmış. Allah yol azığını seve seve, imanla, aşkla, şevkle, valizimizi O’nun sevdikleriyle doldurmamızı hepimize nasip etsin, Belki orada da görüşürüz. Kim bilir…
FACEBOOK YORUMLAR