ÜZÜLÜR
Merd-i Hudâ Ö. Tuğrul İnançer’e…
Vakit tamamdır ecel geldi mi başa
Aldırmaz gönlündeki ne bahara ne de yaza.
Doluymuş, boşmuş
Ne önemi var.
Hayat denen billur bir şişe,
Hüp der çeker Azrail tatlı canı,
Gözün renkten, kulağın sesten üzülür
Bırakırsın tacını, tahtını geride,
Ne üstün kalır ne de astın.
Sırtından hırkanı, başından tacını soyarlar.
Soyarlar gözünden masivayı, ânı,
Dünü, bugünü, yarını.
Kafesten uçar kuşun.
Aldığın nefes, kafesten, senden üzülür
Eh hayat bu.
Böyle kurulmuş düzen.
Sofrada boynu büküktür kaşığın
Eğleşecek vakti olmaz bu yolda aşığın.
Kervan düzülür,
Dosta yol alınır.
Sofrada ihsan, ardında ihvan üzülür.
Böyle miydi hancıyla kavliniz bilmem.
Ne demiştin dünya için ezelde,
Nicedir okursun elif’i, bâ’yı.
Yürürsün Dost’un yolunda
Bir ömür cânân ile ülfetin var,
Gelirsin ukbâ, gidersin dünyâ üzülür,
Yâr üzülür, yârân üzülür…
İhvân üzülür…
Kem sevinse de Ehl-i kemâlât üzülür
Ardınca yol alan sadık üzülür
Sadıkân üzülür…
Ser-taç üzülür
Üzülür…
FACEBOOK YORUMLAR