ŞEHİRLERE GÖLGE OLANLAR
Bugün öğleden sonra biraz evden çıkmak istedim. Kendimi havasız, suyun altında nefessiz kalmış, su yüzüne çıkanların iştahıyla, sevinciyle adeta sokağa attım. Şöyle biraz şehri koklamak, biraz da yürümekti niyetim. Bizim sokaktan batı kışlanın tellerine yaslayıp saldım kendimi İzmir caddesine doğru. Aslında yolun hemen karşısında bir parkımız, içinde bir yürüyüş parkurumuz da var ama ben yol boyu yürümeyi seviyorum. Saat 16’yı geçmiş olmalı. Çünkü fabrika çalışanlarının servisleri birbiri ardınca caddeden geçmeye başladı. Kaldırımda yürürken bu arabaların geçişi, korna sesleri, kimi arabanın rengi cezbeder, kimi arabanın içinde oturan insanların anlık yüz ifadeleri, ya da sakin, yorgun halleri bana eşlik eder. Az ilerdeki durakta otobüs bekleyen insanlar, okuldan çıkmış üniformalı gençler vb. hayatın kıpır kıpır devam ettiğini ilan eden, hatırlatan yansımalarıdır.
Yol boyu dikkat ettim benim gibi kaldırımda yürüyen yayaların çoğu askeriyeden dışarıya sarkan ağaçların gölgesine sığınarak yürümeye gayret ediyor, nerdeyse duvara sarılırcasına duvara yanaşık yürüyorlardı. Tabii ben de aynı şekilde yürüdüm. İnsan ne kadar güneşi sevse de her şeyin fazlası nasıl zararsa Güneş’in sıcaklığı ve ziyası da fazla gelebiliyor. İnsan gözüne güneş gözlüğü de taksa, yüzüne güneş koruyucu kremler sürüp tedbir de alsa gölge her zaman makbul olandır, emniyettir. İnsan emniyette olmayı sever.
İnsanlar sadece ağaçların gölgesine mi sığınırlar. Pek çoğunuzun hayır dediğini duyar gibiyim. İnsanlar kimi zaman bir büyüğün gölgesine de ihtiyaç duyup sığınmak isterler. Günümüzde böyle insanlara sayıları az da olsa rastlamak mümkündür. Kimi insanlar vardır ki ulu bir çınar gibi altına sokulan tüm sevdiklerini, ona güvenenleri himaye eder, korur kollar, elini hep sevdiklerinin üstünde tutar. Nazarları daima sevdiklerinin üzerindedir. Kötülüklerden sevdiklerini korurken, iyi ve güzel olan şeyleri paylaşmakta da cömerttirler. Çünkü gölgesini paylaşanın Allah gölgesini çoğaltır. Cömertinki verdikçe artar, cimrininki kıskandıkça, kıstıkça azalır.
Gölge sadece insanlar için mi elzemdir, ya da gölge sadece maddi bir meta mıdır derseniz. Elbette ki değildir derim. Çünkü bu âleme gelen her canlı ve bütün yaratılmış kendi fıtratınca gölgeye ihtiyaç duyar. Bazı şehirlerde bir büyüğün gölgesi, manevi bir iklimi vardır. Bu büyüklerimizin, nazarları, gölgeleri şehir halkının üstünde daimi bir koruma kalkanıdır. Şehre girer girmez bunu hissedersiniz. Bazı veliler vardır ki bulundukları şehre her bakımdan gölge olurlar. Tıpkı Konya ve Hz. Mevlânâ gibi, tıpkı Bursa ve Emir Sultan gibi, tıpkı İstanbul ve Eyüp Sultan gibi, tıpkı Manisa ve Yiğitbaşı Veli Hz. gibi daha pek çoklarını sayabiliriz.
Bu şehirlere yolu düşen kim olursa olsun inançlı, inançsız Müslüman ya da başka bir dine mensup olsun, yerli, yabancı turist olsun illa ki buraları ziyaret etmek ister. Eğer buralara gidip ziyaret edememişseniz zamanı gelmemiş ya da ağaçların altına yanaşmayıp güneşte yürümeyi tercih etmiş olmanızdandır. Yoksa Velinin gölgesi gelen herkese yeter. Veli demek bütün yaratılmışa Allah’ın nazarıyla bakabilen kimse demektir. Eh Allah köprü altında yatana da, iyiye de, kötüye de rızkını veriyor. Allah inançlı, inançsız ayırt etmiyor. Bu dünyada ayırt etmiyor.
Şimdi sorarım size Hz. Mevlânâ’sız bir Konya nasıl olurdu diye. Eyüp semtine ismini veren o yüce Sultanın olmadığı, isminin, cisminin anılmadığı bir Eyüp semti ne kadar boş anlamsız olurdu. Çünkü büyükler bulundukları şehirlere, mekânlara öyle nüfuz etmişler ki etraflarına hem ışık hem gölge, hem de o şehri varlıklarıyla, dostluklarıyla şereflendirmişlerdir. Bulundukları çevrede bir kültür oluşturmuşlar, pek çok şehirliye rızık kapıları aralamışlardır. Yoksulların, yolcuların, Allah dostlarının sığınağı, dertlilerin dert ortağı olmuş, doğru bakana göz, dinleyene söz, kelam olmuşlar, tarihten değil, gönülden, gönüle insanlığın can kulağına fısıldamış, yaşamış yaşatmışlardır. Yolunu kaybedene kılavuz, kendini arayana rehber, yoldaş olmuşlar.
İnsan hem gayretli hem de en ufak bir zorlukta çabuk vazgeçen bir varlık. İnsanın kendi nefsine rağmen kendini bulmadaki çabasına destek olmuş, yüzyıllar ötesinden kurdukları yolla, gönülden gönüle köprü olmuşlar. İmanımızı, inancımızı sağlamlaştıracak prensipleri ve kürek kürek gayret harcını bizlere taşıyan, ulaştıranlar yine bu büyük velilerdir. Allah onların gölgesini hepimizin üzerinden eksik etmesin sevgili dostlar.
Yoksa bizi bizden kim koruyabilir ki?
FACEBOOK YORUMLAR