RAMAZAN BEREKETTİR
Hoş geldin rahmeti Rahman’ın ezel-ebed busesi
Hoş geldin mahyalardan süzülen gönlün şulesi.
Ramazan! On bir ayın sultanı, üç ayların sonu, ruhumuza vurulan merhamet mührü, bereket damgasıdır. Bu ayı millet olarak nedense bir türlü güncelleyemedik. Her Ramazan, “O eski Ramazanlar yok mu” diye başlayan sohbetlerden ne bıktık ne de usandık. Bundan sonra da bu böyle ila nihaiye sürüp gidecektir herhalde. Hâlbuki her Ramazan ayına girerken insanın içinde bir coşku, bir heyecan, çocuksu saf bir mutluluk beliriyor. Bu, ramazanın doğasında var. Çünkü ramazan rahmet ayı, bereket ayı, şükür ayı, huzur ayıdır. Bedenle ruhun izdivacı, yoksulun varsıllaştığı, zenginin yoksunlaştığı ama herkesin mahzunlaştığı aydır.
Her ramazanın bizde, ruhumuzda yarattığı rönesansı, değişiklikleri gündelik hayattaki dinginliğimizle, o mütebessim halimizle zaten yansıtırız. Ramazanda daha mütedeyyin, daha hoşgörülü, daha mutedil, daha yumuşak, daha paylaşımcı, pamuk şekeri gibi insanlar oluruz. İftar yaklaşırken yolda, trafikte olanları bundan hariç tutuyorum. İnsanın şekerinin düştüğü, sabrının zorlandığı, frekansın yükseldiği, imtihanın ağırlaştığı, işten eve dönüş saatleridir.
Bunun yanında mutfağımızdaki devrimi, tencerede kaynayan yemeklerin çeşitliliğini, daha renkli, daha lezzetli sofralar kurmayı da ihmal etmeyiz. Hatta bazen abarttığımız da olur. Keşke sofralarımıza gösterdiğimiz itinayı, kendi iç âlemimizi keşfetmek, içimizi süslemek, kendimizle ilgilenmek, ruhumuzda meydana gelen sökükleri dikmek, hava deliklerini kapatmak için harcasak. Biraz kendimizle hasret gidersek. Biraz daha ramazanın o ulvi, uhrevi havasını iliklerimize kadar duyup, etimizi kemiğimizle, bedenimizi ruhumuzla barıştırsak, yaşayabilsek. Mutlaka yaşayanlarımız da vardır. Onlara haksızlık etmeyelim.
Yazıyı yazdığım şu anda sokaktan Ramazan davulunun sesi de duyulmaya başlandı. Artık ramazan manileri söylenmese de o davulun geceyi yarıp evimize dolan sesini, hepimiz özlemle bekliyoruz.
Sahuru yaptıktan sonra, inşallah ilk orucumuza niyetleneceğiz. “Ameller niyetlere göredir” diye buyrulmuş. Bizim niyetimiz de oruç ibadetimizi, hakkıyla yerine getirebilmek.
Yüce Rabbim yalan söylersen orucun kabul olmaz diyor. İnsanlara iftira atarsan, dedikodu yaparsan, haram lokma yersen, harama el uzatırsan, uçkur çözersen, adaletli olmazsan, faiz yiyip tefecilik yaparsan, israf edersen, fırsatçılık yaparsan, hayırla ticareti karıştırırsan, bütün yapıp ettiğin iyilikleri afişe ederek yaparsan daha pek çok sebep sayılabilir. Bütün bu günahlardan, dinen de ahlaken de yakışıksız hal ve hareketlerden uzak durmazsak oruç tutmamış, sadece aç kalmış oluruz. Allah bir ibadeti yaparken diğerlerini terk et demiyor ki. Müslümanın süsü edeptir, güzel ahlaktır. Güzel ahlaklı olanın tuttuğu oruç da kıldığı namaz da gittiği hac da Rabbimin yanında daha kıymetlidir. Haram ve küfürle kirlenmemiş bir ağızdan giren, temiz bir boğazdan geçen lokma şereflidir, yiyene şifadır.
Bu ramazan benim için biraz farklı dostlar. Size bütün samimiyetimle söylüyorum bu ramazan alışverişinden de, ramazan karşılamasından da içimiz buruktu. Resmi rakamlara göre elli bin canımızı kaybettik. Yaşlısıyla genciyle, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla çoluğuyla, toprağa verdik. Allah bütün ölmüşlerimize rahmetiyle muamele etsin. Yakınlarına sabır versin, bu acıya dayanma gücü versin.
Bütün bu acıları bile bile insanın içinde, ne coşku, ne heyecan, kalıyor. Kendi kardeşlerimle, eş dostla, konuşmalarımızda hep bu serzeniş vardı. Ülkemizde yaşanan felaketlere rağmen insan mutlu olamıyor. Günlerdir gülmeyi unuttuk. Günlerdir haber manyağı olduk. Ekranlara yapıştık kaldık, hayat ekranda dondu. Bir şeye sevinmeyi unuttuk. Yemek yerken, eve bir ihtiyaç alınırken eski şevkimiz, hazzımız, iştahımız kalmadı. İçimiz hep buruk. Bu başka bir duygu, yemek yerken insan utanır mı? Utanıyoruz. Üstelik onlar soğukta. Bulabilenler çadırda, bulamayanlar kendi imkânları ölçüsünde hazırladıkları derme çatma yapılarda. Ramazanı sokakta, çadırda geçirecekler. Biz sıcak yatağımızdan kalkınca, üşüdük deme lüksünü artık kaybettik. Biz mutfakta rahat rahat tezgâhımızda sahur ve iftar hazırlığı yaparken depremzede ve selin perişan ettiği kardeşlerimizin halini düşünmeden nasıl rahat edebiliriz ki. Nasıl lokmamızı rahat rahat yutar, keyifleniriz.
Bu ramazan bütün bu felaketlerin acılarının dinmesi, izlerinin silinmesi için millet olarak hem gayret hem de dua edelim. Sadece dua edene Allah verir mi? Belki... Ama hem gayret edip çalışırsak hem dua edersek muhakkak biz kullarına cevap verecektir. “Dua edin icabet edeyim” diyor. Dua edelim dostlar, Dua kula ilaçtır, yaralara merhemdir, birlik ve beraberliğin anahtarıdır. Ne mutlu ki tanıyıp, tanımadığımız bütün insanlığa duayla ulaşabiliyor, dokunabiliyoruz. Bizden söylemesi.
Hayırlı, huzurlu bereketli bir Ramazan, toplumca iyileşeceğimiz, herkesin yuvasında mutlu olacağı günler, huzurla uyuyabildiğimiz geceler dilerim…
Birbirimize derman olmak dileğiyle…
FACEBOOK YORUMLAR