Paltosuz Gönül Adamı: EŞREF YEŞİLYURT
Vatan sevgilidir, süslenir allı beyazlı, telli duvaklı
Alnında perçem ay ile yıldız, kızarır alma yanaklı
Ben onu tanıdığımda eşimle yeni evli bir çifttik. O ise milli eğitimdeki görevinden emekli olmuştu. Zayıf, ince yüzlü, saçları kırlaşmış, gözlerinin içinde bir çocuk gülümsemesi olan, müşfik, koyu bir milliyetçi, dilinden duaları düşürmeyen dünyayla ukbayı birlemiş, güzel bir adamdı.
Eşref amcanın zamanına ben ve benim neslimiz geç kalmıştık. Maalesef…
Konya Ereğli’de dünyaya gelmiş kulağına adının okunduğu günden itibaren adının itibarını hiç sarsmamış, ismine halel getirmemiş bir alperen, bir dava adamıdır. Bütün ömrünün tek gayesi, kızlı elmaya ulaşmak olan, kimseye kızmayan, kimseyi kırmayan, kimseye kırılamayan, mütebessim adamdır.
Eşref amca gençlerle ilgilenmekten kendi hayatına geç kalmıştı. Ancak emekli olduktan sonra evlenmiş ve kendisi gibi çok tatlı muhabbetli bir hanımla hayatını birleştirmiştir. Ve memleketinde onu sevenler o kadar sevinirler ki, duvarlara slogan olarak “Eşref Yeşilyurt evlendi” diye yazılmıştır.
Lisede öğrenciyken en iyi arkadaşı olan, can yoldaşım dediği, bir zamanların Ticaret ve Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner’dir. Okulda Agâh Bey yaramazlıklar yapar cezası Eşref Bey’in üstüne kalır. Eşref Bey çıkışta hesaplaşacağız derse de, çıkışta Agâh Bey “Eşref senin en iyi arkadaşın kim” der. Eşref bey “sen” deyince Agâh Bey “beni öldürürsen arkadaşsız kalırsın” deyince Eşref Bey arkadaşının boynuna sarılır kucaklarmış. En yakın arkadaşına kıyamaz onu hep affedermiş. Bu okul hayatı boyunca hep böyle sürer gider. Arkadaşını hep affeden olur. O sevdiklerinin yerine ceza çekecek kadar yüreklidir. Onları aklıyla değil yüreğiyle sever. Onlar için fedakârlıklar yapan, samimi, kalbi iki kelamla pamuk gibi yumuşayandır.
Eşref amca malumunuz bir öğretmendir, meslektaşım. Ama milliyetçi camianın ve Ereğlili hemşerilerinin Eşref ağabeyidir. Ankara’ya kimin yolu düşse onun yanında alır soluğu. Hangi öğrencinin bir derdi, bir ihtiyacı olsa Eşref ağabeyleri ilgilenir, çözer.
Milli Eğitim bakanlığında Şube Müdürlüğü döneminde masasında bir kavanozunun olduğu söylenir. Gelen bütün ricaları, gençlerle ilgili ne yapılacaksa hepsinin isimlerini katlar bu kavanoza atarmış. Sabah işine gelince oradan ‘Bismillah’ der, kurayla bir isim çeker ve onu halleder sonra bir diğer ismi çekermiş. Kimsenin ismini bilmeden, kimsenin hakkını kimseye geçirmeden işlerini takip eder neticelendirirmiş. Eşref amca her yaptığını Allah rızası için yaptığından her işinde kendince prensipleri olan bir insandır.
Bir gün Bakanlıktaki işinden evine dönerken yolda milliyetçi gençlere rastlar. Ankara’nın kışını ve soğuğunu, ayazını, karını bilenler bilir. Karlı bir Ankara soğuğunda gençlerden birisinin paltosuz olduğunu görünce üstündeki yeni aldığı paltosunu çıkarır ve hiç tereddüt etmeden, o gence kendi elleriyle giydirir. Eşref amca ise o kışı paltosuz ceketle geçirir. Gençler onun için gelecektir ve gelecek üşümemeli hastalanmamalıdır.
Eşref bey anlatılmakla bitmez. Bazı insanları anlatmak için özel tabirler bulmak, duyulmamış şarkılar söylemek, yeni hikâyeler yazmak lazım. Onun nesli o kadar özel bir nesil ki, bütün gayeleri gençliği yetiştirmek ve ülkenin geleceğe sağlam adımlarla ilerlemesini sağlamaktır. Hedef batı medeniyetini yakalarken geçmişten gençliğin koparılmasını önlemektir. İnsan köklerinden koparsa tıpkı bir ağaç gibi kurur yok olur. Bu, gün gibi aşikârdır.
Eşref amca emekli olana kadar yalnız yaşar. Ama ne yalnızlık, evinde hiç tek başına kaldığı görülmeyen bir yalnızlıktır. Kalabalıkların yalnız, tek tabanca adamıdır. Onu tanıyanların anlattıklarına göre, evinde hep birleri olur, bazen o kadar kalabalık olur ki ev kendisine evinde yatacak yer bulamaz. Buna rağmen o bundan bir kere bile şikâyet etmez. Aksine o büyük ülküsüne, milletine, hizmet etmekten bahtiyardır.
Kimi zaman maaşını aldığı gün karşılaştığı milliyetçi öğrencilerin ihtiyaç sahibi olanlarına paylaştırır. Kendisi beş parasız, o ayı eş dosttan borç alarak kıt kanaat geçirir. Öğrenciler için ana yok baba yok, onların anası babası bizleriz der.
Eşref amca tam bir dava adamıdır. Bir insanın en kıymetli şeyi vatanıdır. Onun uğruna insan neyi varsa feda edebilmelidir. Çünkü Vatan; sevgilidir, dava; sevgiliye kıyılan nikâhtır. Ölmeden nikâh düşmez. Dava; sevgiliyi her dem taze, her dem telli duvaklı görmek için çabalamak, gayret etmektir.
Dün Eşref ağabeyimizin bu âlemden göçtüğünü öğrendik, biz kalanlar kendi hesabımıza üzgünüz. O bir dava adamıydı, dünyaya Allah’ın üflediği nefesle geldi, yine nefesi verdiği bir kafesten göçtü gitti. Ne mala tamah etti, ne de makam, mevkie kandı. Sadece hizmet ederek O’na kul oldu, vatanına hayırlı bir evlat, arkadaşlarına güzel bir dost…
Ne mutlu!.. Senin gibi yaşayıp, senin gibi gidenlere, cümlesinin ervahına selam olsun.
Mekânınız cennet, makamınız âli, Firdevs bahçesi olsun, ağabeyimiz…
FACEBOOK YORUMLAR