İĞNEDEN İPLİĞE BİR HAYAT
(Esma Sultan)
Terzilik insanoğlunun varoluşundan itibaren dünya üzerinde hep vardı. İnsanlık bu dünya üzerindeki yolculuğuna başladığı andan itibaren, giyinme dış etkenlerden korunma ihtiyacında olmuştur. Önceleri örtünüp soğuktan korunmayla başlayan giyinme yolculuğumuz, zamanla tekâmül ede ede ihtiyaç noktasından, zevk noktasına taşınmıştır. Ve belli bir süre sonra terzilik diye bir meslek ortaya çıkmış, kişiye özel kıyafetler tasarlanmaya başlamıştır. Terzilik deyip geçmeyiniz lütfen, bir peygamber mesleğidir. Hz İdris Peygamberin, ilk terzi olduğunu burada belirtmekte yarar var ve her mesleğin bir piri olduğu gibi terzilerin piri de odur.
Terzi deyince benim ilk aklıma annem gelir. Çünkü biz çocukken, annem konu komşuya, akrabaya yöremize ait kıyafetler dikerdi. Bizlerin de bayramlıklarını, gündelik kıyafetlerimizi hatta ve hatta iç çamaşırlarımızı bile annemiz dikerdi. Ve biz her bayram güzel güzel giyinirdik. Dolayısıyla pek çok kişinin aksine ben hazır giyime bir türlü adapte olamayan o eski kafalı nesildenim sanırım. Çocukluktan gelen bir alışkanlık bizimkisi. Hem Giyinmek bir zevk işidir. Kumaşı başkası seçerse, model herkesinkiyle aynı olursa, bu zevk olmaktan çıkıp benim için dayatma oluyor.
Bugün sizlere Manisalı hemşehrimiz, bir hanım terziyi tanıtmak istiyorum. Esma Sultan… Esma sultan kumral tenli, minyon tipli, kahverengi gözlü, koyu kısa saçlı, koyulukları arasında yer yer beyazların göründüğü, oldukça zayıf, orta boylu bir hanım. Yüzü, daima mütebessim, sakin sakin konuşan, akıllı, inançlı, aynı zamanda inatçı bir kadındır. Manisa’nın eski Horoz köylülerinden. Çocukluğu Horozköy’de geçmiş. Esma Sultan, okula gitmeden, okuma yazma öğrenmeden önce kumaşlara, iğne ipliğe, merak sarmış. Hem öyle bir merak ki ayakları makinanın pedalına yetişmezken bile yastıkları pedala koyarak dikiş diktiğini, anlattıklarından biliyorum. ‘Önceleri sadece oyuncak bebeklerimi giydiriyordum’, ‘sonra bütün mahallelinin çarşaflarını yastık kılıflarını diktiğimde ilkokuldaydım’. dedi.
Zaten Esma sultan ilkokul diplomasıyla örgün eğitime veda etmiştir. Ama gönlü hep dikiş dikmektedir. Onun içindir ki, Kız Meslek Lisesinin yaygın eğitim programlarından, biçki dikiş kurslarına devam eder. Ona da, sadece bir dönem devam eder. Temel bilgileri öğrenmiştir ve daha fazlasını zaman kaybı olarak görür. Hakikaten de bu Esma için zaman kaybı olabilirdi. Çünkü Esma dikiş konusunda birçok tekniği kendisine has, pratik yöntemler geliştirerek bulmuş, onu uygulamıştır. Evlendikten sonra da dikiş merakı yok olmamış, daha ziyadeleşmiştir. Kendini günden güne geliştirmiş, gelen gideni artmış, meşhur olmaya başlamıştır. Önceleri evinin salonunda müşteri kabul etmiş, dikiş dikmeye evinde başlamıştır. Sonraları eve sığamaz olunca, çarşı içindeki bugünkü yerine taşınmıştır.
Yolu kumaşçıdan geçen, diktirerek giyinmeyi seven, düğünü olan, kınası olan, sünneti olan herkes ama herkes Esma’yı tanır ya da tanışır. Bizim tanışmamız da yıllar öncesine dayanır. Manisa’ya geldiğimizin 2. Yılıydı sanırım, en küçük oğlum bir buçuk iki yaşlarındaydı ve eşimin yeğeninin nişanı vardı, ben hazır giyim denilen konfeksiyon ürünlerine bir türlü alışamamıştım. Bir ağabeyimizin eşi bana Esma hanımı tavsiye etmiş, öylelikle tanışmıştık. O günden bu güne çok şeyler paylaştık Esma Sultanla. Çoğunlukla terzimiz olan Esma sultan artık sadece terzimiz değil arkadaşımız, dostumuz, çocuklarımızın Esma teyzesi olmuş, biz de onun çocuklarına teyze olmuştuk. Aslında o Manisa’nın keşfedilmemiş markasıdır. Manisa ve Manisalı için büyük şanstır ve gerçekten bir markadır.
Bu kadar yıl tanışıklığımız vardır, onun kadar işine aşk ve iman derecesinde sarılan bir terzi daha tanımadım. Güzel bir kumaş gördüğü zaman, sevgilisini gören âşıklar gibidir. Hele hiç denemediği bir model elbise dikiyorsa, bundan büyük keyif alır. Öyle keyif alır ki öğlen yemek yemeyi unutacak kadar. Esma Sultanın güzel huylarından bir tanesi de, herkesi memnun etme çabasıdır. Müşteri onun için paradan çok, yeni ve değişik bir kıyafet dikerek kendini aşma arzusunun merkezidir. Bunun için de işine âşıktır, işini çok sever. Esmanın işine bağlılığı, Mecnunun Leylasına bağlılığıyla eş değerdedir, bunu bütün samimiyetimle söyleyebilirim. Esma Sultanı elinde iğne-ipliksiz ya da mezurasız, makassız hayal edemezsiniz, eksik kalır. Çünkü boş bir saniyesi bile yoktur. Kimi zaman ev hanımı tarafı ağır basar kendi evini, kendi badana yapar, torunlarına börekler açar, evini temizler. Her kadın gibidir diyemeyeceğim çünkü Esma Sultan her kadından daha fazladır.
Bundan birkaç yıl önceydi, okula gitmiş, dersime girmiştim. Saat sabahın 8.30 civarıydı hayatımın hiç unutamadığım anlarındandır. Derste telefonum sessizde olmasına rağmen uzun uzun çaldı. Baktım arayan Esma. Sabahın o saatinde pek aramazdı diye düşündüm ve açtım. Arayan Esma Sultanın kızıydı. Melek teyze ağabeyimi bir trafik kazası sonucu kaybettik. ‘Annem seni aramamı söyledi’ dedi ve telefonu kapattı. Ben çok üzülmüştüm. Esma kim bilir ne haldedir diye düşündüm. İnsanlar; sevinçli günlerinde herkesi arar ama üzüntülü anlarında yakınlarını ve dostlarını yanında görmek ister. Biz Esma’yla sadece müşteri, terzi değil dost olmuştuk. Allah’a olan inancı, imanı, samimiyeti; kaybetmiş olduğu oğlunun acısını, dikişe olan bağlılığı neticesinde, isyan yerine tevekkülle kabullenen bir Esmayı ortaya çıkarmıştı.
Ne demek istediğimi anlamak için onu iş yaparken izlemelisiniz. Elleri yıpranmış, vücudu kırgın, gönlü yorgun da olsa, o hep işinin başındadır. Zaman zaman da aklına oğlu düşer, iki damla düşer karışır kumaş yığınına. O ellerle o kumaşları incitmeden keser, teyeller, üzerine işlemelerle süsler, prova yapar, diker, ütüler sizi giydirir. Sanırım kumaşlarla ezelden ebede bir sözleşme yapmış, onun sözünü dinliyorlar galiba… Kumaşlarda en ufak bir bozulma, tüylenme, talazlanma göremezsiniz. Kumaşı keserken bir kuğu suyun üstünde nasıl kayarsa, o makas da, kumaşın üstünde öylece kayar. İşine o kadar hâkim, o kadar hâkimdir ki, kumaşı teyellerken, parmakları, kumaşa dokunmadan, bir hayalet olur gezinir. İğnenin hareketini takip edemezsiniz. Bugüne kadar pek çok terzi gördüm ama bu kadar mahir olup da alçak gönüllü olanını, görmedim de duymadım da.
Esmanın bütün gayesi elbette ki yaptığı işin beğenilmesidir. Ama yaptığı her şeyi, önce o kendi beğenecek ki, sonra müşterisine sunabilsin. Esma için, küçük bir dikiş potluğu bile, söküp yeniden dikilmesini gerektirir. Keşke; hepimiz kendi işlerimizi yaparken, aynı titizliği gösterebilsek ne kadar güzel olurdu.
O, Manisa’da pek çok geline, rüyalarının gelinliğini dikmiş, pek çok kayınvalideyi giydirmiş, evlenen genç kızların kınalarında, çılgın kına geceleri kıyafetleriyle bekârlığa vedalarını taçlandırmıştır. Sünnet annelerini süslemiş onlara genç güzel anneler olmanın onurunu yaşatmıştır, güzelleştirmiştir.
Günümüzde insanlar yapmadıkları şeylere bile, ben yaptım deyip böbürlenirken, Esma ise ben sadece bir terziyim diyerek alçak gönüllülük gösterir, işte böylesi bir tevazuu yürekten alkışlamak lazım. Çarşıdaki dükkânına arada bir uğruyorum, ne yalan söyleyeyim evde dikiş diken Esmayı arıyor, özlüyor, özlüyorum. O zaman, bu kadar çok gelip giden yoktu. Yine müşterisi çoktu ama dükkân olunca herkes geliyor, bir şeyler soruyor, uğruyor, haliyle bize de vakit kalmıyor, biraz bencillik kokan bir düşünce, haklısınız.
Esmayı bir ben tanıyor değilim tabii ki. İzmir’deki kumaşçılar, İzmir’deki terzi malzemesi satanlar, kumaş toptancıları, Manisa’daki kumaş ve malzeme tedarikçileri, düğmeciler, ilikçiler hep tanır ve işine saygı duyarlar. Yaptığı işten hep 100 üzerinden 100 almıştır. Esma Sultanın eserlerinden oluşan bir defile ve defilenin sonunda onun koluna girip podyumda onu takdim etmeyi çok isterdim. İşte, tam da bu yüzden, çok zengin olmayı istemiştim ama olmadı. Bakın derdim insan bir şeyi çok sever ve isterse başarılı olur. Hele de bu bir kadınsa.
Esma Sultan biz hanımların az kahrımızı çekmemiştir, hala da çekmektedir. Zaman zaman bencilliklerimiz olsa da o, bizim için hep kıymetli bir dost. Çünkü Esma demek; sabır demek, başarı demek, ayakta dimdik durmak demektir. Allah’ın her verdiği güzelliği sevmek, her mihnetine katlanmak demektir. Allah’ı şeksiz şüphesiz, halisane, iş gibi, aşk gibi, ekmek gibi, sevda gibi, dikişindeki sadakat gibi sevmek demektir. Esma Sultan demek; her güçlüğü Dosta giden yolda gül kokularının içinde dikenlere basa basa yürümek demektir. Dışımızı iç âleminin yansımasıyla güzelleştirendir. O benim bildiğim terziler âleminin sultanıdır.
O Esma sultandır. İyi ki varsın, iyi ki seni tanımışız, iyi ki Allah yollarımızı kesiştirmiş.
Bütün Manisa adına, Teşekkürler Esma Sultan
Melek DÖRTBUDAK