SAYISIZ ŞÜKÜR...
Lise yıllarından Hocam Ehl-i dil Esat Sarmusak Beyefendi, Kula’da Yunus Emre Hazretlerini ziyarete giderken bendenizi aradı ve vaktim müsaitse görüşüp, halleşip yola devam edeceğini söyledi. Kısa da olsa bir müddet görüştük ve yola revan oldular.
Görüşme esnasında “Nasılsın?” sorusuna “Bin şükür, iyiyiz.” dediğim vakit, “Ne zamandan beri dervişlikte sayı vardır?” sorusuyla kendime geldim.
Evet, dervişlikte sayı var mıydı? Varsa ne olmalıydı. Sayı o kadar mı önemliydi. Neden sayılara, bağlara takılıp kalıyorduk. Sayı, insanı bağlamaz mı? Bağ, insanın terakkisini ilerlemesini engellemez mi? Bağdan, bağlardan kurtulmak gerekmez mi? Sorular beynimi kemirip durmaya başladı.
Dervişin biri dağlarda dolaşırken genç bir kızla karşılaşır ve sorar:
- Evlat, nerden gelir nere gidersin?
- Şu karşıki köyde yavuklum vardır, ona elma götürürüm.
- Sepetinde kaç elma var?
- İnsan sevdiğine bir şey götürürken sayarak mı götürür?
cevabı karşısında derviş döner elindeki tespihe bakar ve utancından hemen cebine koyar. Çocuğu yaştaki biri kendisine yol yordam öğretmiştir.
Sadi-i Şirâzî, meâlen “Aldığımız bir nefes için iki defa şükretmemiz gerekir. Biri nefes aldığımız için şükretmeliyiz. Nefes alamazsak hayatımız sona erer. Biri de aldığımız nefesi verdiğimiz için şükretmeliyiz. Aldığımız nefesi veremezsek de hayatî fonksiyonlarımızı kaybederiz. Bu sebeple her nefesin iki şükrü vardır.” buyurur. Her nefes için iki şükrün gerektiği bir hayatta, bin şükrün sözü mü olur. Bizimkisi ağız alışkanlığı işte.
Hani Ebü’l-Vefâ Hazretlerine “İslâm’ın şartı kaç?” diye sordukları vakit “Size göre mi, bize göre mi?” diye cevap vermişti. Soruyu soranlar:
- İslâm’ın size göre bize göresi mi olur. İslâm tek değil midir? sorusunu yöneltirler. Hazret gerekli cevabı verir:
* Namaz size göre beş vakittir, bizde ise süreklidir. Her zaman Allah’ın huzurundayız. Bir an bile O’nun huzurundan ayrı kalmamız söz konusu olamaz.
* Oruç sizde yılda otuz gündür, bizde ise dâimîdir. Yılın üç yüz altmış beş gün, yirmi dört saat gözümüzü, dilimizi, elimizi, kulağımızı haramdan uzak tutarız.
* Zekât sizde malın kırkta biridir, bizde ise malın tamamını ihtiyaç sahibine vermektir.
* Hac sizde ömrü boyunca bir defa -hali vakti yerindeyse- hacca gitmektir, bizde ise ömrün tamamında Allah’ın evi olan insandaki gönül kabesini ziyaret edip tavaf etmektir.
* Sizde kelime-i şahâdeti diliyle söylemek yeterlidir, bizde sadece diliyle değil, gördüğü nesnelerin tamamında Hakkın birliğini müşâhedeyle O’nun varlığına şahitlik ederek gözüyle görüp, dili ile ikrar verip kalbi ile tasdik etmektir.
buyurur.
Tüm bunları duyunca insanın aklına Rıza Tevfik’in “Dervişlik demir leblebidir, kişniş değildir!” sözünü hatırlıyoruz.
Dervişin sayı ile işi olmaz. Dervişlik Hakk’a âşık olmaktır diyorsak zor bir sanat seçmişiz dostlar. Allah kolaylık versin.
FACEBOOK YORUMLAR