PİŞMİŞ AŞA SOĞUK SU KATAN MÜDÜR YARDIMCISI
1972 yılının ocak ayında askerlik dönüşü tayinim Salihli Lisesi’ne çıktı. Bünyesinde Ortaokulu bulunan lisenin üç bini aşkın öğrencisi vardı. Elime verilen program gereği ilk derse girdiğim 3 Edebiyat G sınıfında adeta şok oldum. Öğrencilerin ders dinlemeye hiç niyeti yoktu. Üstelik bu sınıfın sınıf öğretmenliği de bana verildi. Birinci dönemde 3 sınıf öğretmeni değiştiren bu sınıfın ben dördüncü sınıf öğretmeniydim. İlk derste biraz ders anlatmaya çalıştım başaramayınca sınıfı serbest bıraktım,elime bir kitap aldım ve okuyor gibi yaparak sınıfı izlemeye başladım. Karşımda tam anlamıyla bir Hababam Sınıfı vardı. İçimi müthiş bir kaygı sardı,bu sınıfla nasıl baş edeceğimi kara kara düşünmeye başladım. Daha ilk derste hemen idareye koşup bir şey diyemezdim. Bir saat bana bir yıl gibi uzun geldi. Teneffüs zili çaldığında belki de sınıfın en sevineni bendim. Hafta içinde Sınıfı gözlemledim, bu tavırlarının sadece bana karşı olmadığını, bütün öğretmenlere aynı tavrı sergilediklerini görünce kaygılarımın yerinde umutlarım yeşermeye başladı. Bu sınıf okulun en haylazlarından seçme bir sınıfmış. Okullarda çok zeki ve çalışkan öğrencileri nasıl bir sınıfa topluyorlarsa, bunlar da alt sınıflarda yaramazlıklarıyla meşhur olduğu için diğer öğrenciler rahatsız olmasın diye edebiyat sınıflarının tüm yaramaz öğrencilerini bir sınıfa toplamışlar. Yani 57 kişiden tam bir “Hababam Sınıfı” oluşturmuşlardı. Bu sınıfın derslerine giren öğretmen arkadaşlarla görüştüm. 3 Edebiyat G sınıfında bir saat derse girmenin diğer sınıfların bir haftasına eşdeğer olduğunu söylediler. Çok zor bir durumla karşı karşıyaydım. Bu sınıfla nasıl baş edecektim? 26 yaşındaydım, kaba kuvvet uygulayamazdım, sınıfta benden daha iri öğrenciler vardı. Hemen aklıma ilk gelen çözüm; bu öğrencilerin ailelerini tanımak oldu. Kişisel dosyalarını inceledim. Babalarının isimlerini ve mesleklerini öğrendim. Sınıfın elebaşısı konumundaki(E.)nin babası Salihli’de büyük bir mobilya mağazasının sahibiydi. Bir öğle teneffüsünde (E.) yi kantine çağırdım. Bir köşede kendisine çay söyleyerek beraber bir çay içtik. Bu arada arkadaşça sohbette bulunduk. Yaramazlıklarından hiç söz etmedim. Ertesi hafta (E.) yi aratmayacak derecede yaramaz olan öğrencim (Z.) İle Kantinde çay içtik. Dostça sohbeti onunla da sürdürdük. Ama katiyetle yaramazlıklarından söz etmedim. Bunun babası Salihli’nin yakın bir kasabasından bağ, bahçe sahibi varlıklı biriydi. Sınıfın diğer elebaşısı bir öğrencimin de babası sanayide bilinen bir esnaftı. Bu elebaşı öğrencilerle dostluğu pekiştirdikten sonra sınıfın diğer öğrencileriyle okul dışında parkta teker teker buluştum. Mobilyacının oğluna; “ Baban ilçede tanınmış bir esnaf. İnşallah iyi bir üniversiteyi kazanırsın, mali durumunuz iyi, okurken bir sıkıntı çekmezsin, ben dar gelirli bir aile çocuğuydum ve tahsilim sırasında çok sıkıntı çektim, dediğimde; öğrencim (E.): “ Hocam ben üniversiteyi kazanamam, zaten üniversitede okumak istemiyorum. Babamın yanında şu anda 23 kişi çalışıyor. Babam da beni mağazaya almak istiyor” dediğinde, taşı gediğine koydum. Bak E. esnaflık ciddi bir iştir. Esnaflıkta güven çok önemlidir. Babanın ilçede önemli bir ismi var. Sen bu babanın evladı olarak ona layık bir evlat olman gerekir. Babana duyulan güveni senin devam ettirmen gerekir. Oysa sen okulda öğretmenlerin üzerinde güven telkin eden bir öğrenci değilsin. Dost acı söyler ama doğruyu söyler. Senin davranışların babanın davranışları ile örtüşmüyor. İnsan öğrenci iken edindiği davranışları kolay kolay terk edemez. Bu günden sonra lütfen kendini bir yokla bu davranışlarından öğretmenlerin, annen, baban memnun mu? Memnun ise devam et. Şahsen ben memnun değilim dediğimde E. karşımda o kadar uysallaştı ki anlatamam. Ve devamla; “ Hocam haklısın, memnun değilim ama bugüne kadar hiç kimse babam dahi bana böyle yaklaşmadı. Size söz veriyorum bundan sonra iyi bir öğrenci olacağım. Evet, E. İle olan problem bana göre hallolmuştu. Diğer öğrencilerimi de ele aldım. Bir başka gün öğrencilerle bir araya gelerek sınıfta düzeni sağlamamız gerektiğini onlara anlattım, onlar da bana söz verdiler. Bu sözleşmeden sonraki ilk dersimde,karşımda bambaşka bir sınıf vardı. O yaramaz Hababam Sınıfından eser kalmamıştı. Anlattığım dersi ben bile beğendim. İlerleyen zaman içinde; öğretmen anlattığı dersi beğenmişse, o dersi mutlaka öğrencilerin de beğendiğini öğrenecektim. Ben bu sevinçle hemen sınıfın müdür yardımcısı Y.K.ye sınıfın durumu hakkında müjdeyi verdim ve sınıf öğretmenliği saatinde mutlaka sınıfı görmesini istedim. Müdür yardımız davetimi kabul edip sınıfa geldiğinde, kendisine; 3 Edebiyat G sınıfının eski 3 Edebiyat G olmadığını, bundan sonra yeni bir sınıf göreceklerini söylediğimde, müdür yardımcısı arkadaşımız; “Hocam bunların verdiği kaçıncı söz! Bunlar sözünde durmaz ve bunlardan adam olmaz, bu defa da verdikleri sözü göreceğiz” deyince başımdan kaynar sular döküldü ve bir anda öğrencilerin gözü bana çevrildi. Evet, bütün çabalarım boşa gitmişti. Sınıf Müdür yardımcısı arkadaşım tam manasıyla pişmiş aşa soğuk su katmıştı.Müdür yardımcısı sınıfı terk ettikten sonra sınıf adeta buz kesmişti! Öğrencim E. Söz aldı ve dedi ki; evet hocam size verdiğimiz sözde sonuna kadar varız, ama Y.K.ya asla… O yıl benim dersimde ve diğer öğretmenlerin dersinde, problem azaldı, sınıfta ders yapabilir duruma geldikama öğrencilerin idare ile uyuşmazlığı sene sonuna kadar devam etti.
Genç eğitimci arkadaşlarıma şunu tavsiye ediyorum. Gençleri toplu olarak sınıfta azarlamayın. Onların onurunu incitici kelimeler kullanmayın. Onları yalnız bir köşeye çekerek onurlarına hitap edin, gençlik damarına girin. Gençlerin en büyük hassasiyeti aileleridir. Onlara babalarını sorun “ tanımasanız bile yavrum ben senin babanı tanıyorum bu yaptıkların babanın soy ismiyle örtüşüyor mu” demeniz gençlere yeter de artar bile. Allah her insanı eğitilebilir fıtratta yaratmıştır. Ve bir de öğrencilerinizin size olan güven duymasını sağlayın. Öğrencilerin kusurlarını öğretmen odalarında ve dost sohbetlerinde dile getirmeyin. Güveni mi kaybetmektense paramı kaybetmeyi her zaman tercih ederim sözünü de katiyetle yabana atmayın.