“Önce Ben, Sonra Ben, Yine Ben, Ben, Ben…”
“Ben” üzerine inşa edilen bir dünyada yaşıyoruz. Kimliğini “ben” üzerine inşa eden batı toplumu, kendinden başkasını da ötekileştirdi.. Önce Protestanlığı, daha sonra da Komünizmi ötekileştirdi. Komünizm çökünce de şimdi İslam’ı ve Müslümanları ötekileştirdi. Çünkü Batı toplumu “Ben”liğine düşkün egoist ve o denli de korkaktır. Çünkü dünyada yaptığı soygunlar sonu, soyulanlar tarafından kendini rahat hissetmemektedir. Şarkta Tasavvufun ötekileştirdiği “ ENE( Ben)i “ Batı putlaştırmıştır. Nitekim Kur’an’da da Cenab-ı Hak “ Heva ve hevesini( Benliğini ) ilah edenleri görmedin mi?” buyurarak, bunların birer putçuk olduklarını belirtmektedir.
Tasavvufta da “ Ben”lik vardır. Yunus “ Bir ben var bende, benden içerü” derken, bizim Yunus’un söz ettiği “ Ben”lik, içe dönen “Ben”liktir.
Batı ve şarka göre “ Ben”liğin arka planını tahlil ettiğimizde Batının “ Ben”i Nefsi emareye ( Şeytani nefis) hitap eden maddi bir dünya inşa ettiğini görüyoruz. Dışarıdaki “ Ben” adına nefs-i emare hep ister ve hiçbir zaman doymaz. Bunu en güzel tahlil eden ise Manisa Tarzanı rahmetli Ahmet Bedevi olmuştur. Dönemin Belediye Başkanı ile sohbet ederken Bir gün ;“Dayı! biliyor musun? Bu dünyanın en zengin adamı benim. Her ay ihtiyaçlarımdan fazla iki yüz lira gelirim var.( Öldüğü güne kadar Manisa Belediyesinden sadece iki yüz lira aylık almakta idi.) Ünlü Yunan Armatör dünya ticaret filosunun 3/2 sine sahip. Geri kalanını da ele geçirmeye çalışıyor. Milyarlarca paraya ihtiyacı var. Ama parası yok zavallının. Sen, benim gibi ihtiyacından fazla para kazanan bir insan göstersene” demiş. Kaldı ki Tarzan her ay biriktirdiği bu parayı da kendisi için değil, çocuklara şeker alarak, Spil’deki yörük kızlarına gök boncuk dağıtarak, kimsesizlere de yardım yaparak harcardı. Dayıoğlu, bu sözlerden çok etkilendiğini her zaman sohbetlerinde duygulanarak anlatırdı.
Tarzan’ın kanaatkarlığı ile Şark “ Ben”i, kanaat ve paylaşmak üzerinedir ki, bunun en büyük örneği devletimizdir. ( Tarihte dün Yahudisinden, mezhepler kavgası sonucu Hiristiyanına kadar din , dil, ırk gözetmeden bütün mazlumlara kapısını açan, rahmetli Özal zamanında olduğu gibi Saddam’dan kaçan Kürt kardeşlerimizle bugün de Eset zulmünden kaçan bugün de Suriyeli kardeşlerimize kucak açan Devletimiz değil mi?)
Batı modernitesi ise “ Ben” doymazlık üzerine inşa edilmiştir. Var mı, yok mu sömürü. Bugün batı refahı Afrika’daki yoksul ülkelerin sömürüsü üzerine kurulmuştur. Başta Amerika ile Avrupa’ya göre bir damla petrol oluk oluk akıtılan mazlum kanlarından daha değerlidir. Batı azmanlığı ve doymazlığı sonucu bugün dünyada yası tutulmayan hayatlar yaşanıyor. Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de, Afrika’da insanlar öldüğünde yasları bile tutulmuyor. Onlar sadece istatistik rakamlarla ifade ediliyor. Bugüne kadar Ege ve Akdeniz’de suyu geçerken kadın ve çocukların da dahil olduğu beş bin insan boğuldu. Hiç etkisi olmadı ama Fransa’da 30 kişi terör saldırısında öldüğünde bütün Batı liderleri elinde bir tutam çiçek ve yanar mumlarla Paris’e akın ettiler. Ama bugüne kadar ülkemiz PKK terörüne nice asker, polis, sağlıkçı eğitimci beş bini aşkın şehit verdik, Kobani olaylarında 52 vatandaşımız, görevine giderken 32 Mehmetçiğimiz şehit edildi. Batından bir Allah’ın kulu gelip başsağlığı dilemedi. Dünyanın başka yerinde petrol artığına bulanan Balıkçıl kuşu bahane edilerek dünyayı kana buladılar bu bahane ile girdikleri Irak’ soyup sovana çevirdiler.
Sözün özü : “ Küfür tek millettir.” Müslümanların ( Arapların) da artık başlarındaki firavunlarla, Hayber artığı Yahudi emirlerini başlarından silkeleyerek İslam dünyasının da tek millet olmadıkça, bu kan emicilerinden kurtulmak mümkün değildir. www.kadirkeskin.net
FACEBOOK YORUMLAR