Manisa’nın Değerlerinden
ALTIN BEYİNLİ İSMAİL GELENBEVİ EFENDİ: 30
1730 yılında Kırkağaç ilçesinin Gelenbevi kasabasında doğdu. Asıl adı İsmail olduğu halde doğduğu ve büyüdüğü kasabayı çok sevdiği için özellikle “Gelenbevi” ismini kullandı ve bu isimle şöhret buldu, bu isimle anıldı.: Babası Gelenbevi’de müderris olarak çalışan ve Gelenbe halkı tarafından sevilen Mahmut Efendidir.
Çok küçük yaşta babasını kaybeden Gelenbevi İsmail Efendi yetim olarak büyüdü. Çocukluk döneminde annesinden başka kimse ilgilenmedi. Ergenlik çağına girdiği dönemlerde arkadaşlarıyla bir gün sokakta ceviz ütmece oyunu oynarken baba dostlarından biri: “Yazıklar olsun İsmail sana. Deden, baban bu kasabanın ünlü âlimlerindendi. Onların yolundan gitmiyorsun da sokaklarda böyle boşu boşuna vakit geçiriyorsun.” İkazı, hayatının dönüm noktası oldu.
Bu ayıplayıcı sözler karşısında Küçük İsmail çok utandı, derhal oyunu bırakarak bir daha sokaklarda görünmez oldu. Önce doğduğu kasabada tahsile başladı. Kendisini daha da geliştirmek ve büyük ilim adamları arasında yer almak isteğiyle İstanbul’a geldi. İlk yıllarda garipliği ve kimsesizliğiyle hayli sıkıntı çekti. Ama azmini hiçbir zaman elden bırakmadı. Fatih tarafından yaptırılan ve devrin büyük üniversitesi olan Sahn-ı Seman Medrese’sine ( İlk Türk Yüksek Eğitim Merkezi) kaydını yaptırabilmek için her türlü gayreti gösterdi. Sonunda da başarılı oldu. hem burada okumak, hem de aşevinden yemek imkanı kazandı. Çünkü Fatih Sultan Mehmet’in vakıf olarak kurduğu bu medresenin bir maddesinde yetim çocuklarının ve onların çocuklarının, bulunmazsa yerlerine dar gelirli aile çocuklarının okumalarının sağlanması maddesi vardı.
Gelenbevi İsmail Efendinin bu eğitim kurumunda dört dörtlük bir bilim adamı olarak yetişmesinde bu mederesede müderris olarak çalışan Yasincizade ile devrin ayaklı kütüphanesi olarak anılan Müderris Mehmet Efendinin büyük payı vardır. Matematiğe olan ilgisi ve başarısı dolayısıyla Sahn-ı Semanda okurken Gelenbevi İsmail Efendiye hocaları “ Altın beyinli Çocuk “ olarak isim takmışlardır.
Babası 3. Mustafa’dan devraldığı ıslahat hareketlerini başlatan üçüncü Selim, yeni kurduğu Nizam-ı Cedit ordusunun kuruluşuna çok önem veriyordu. Topçu subayları yetiştirmek üzere 3. Selim’in devletin parasıyla Fransa’ya gönderdiği subayların dönüşünde, gösteri için bir gün Kağıthane deresinin arkasında ve padişahın huzurunda tören gerçekleştirilir. Protokol huzurunda Fransa’dan eğitimden dönen subayların hiç birisi de atışlarında isabet kaydedemedi. Subayların beceriksizliği 3. Selim’i hem üzer, hem de öfkelendirir. Bu arada medrese öğrencileri arasında bulunan Gelenbevi İsmail efendi huzurdan müsaade alıp, kollarını sıvayarak topun başına geçer, matematik bilgisiyle topun vaziyetini ve istikametini değiştirir. Atış şekillerine ve açılara yeni bir yön verir. Üst üste yapılan üç atışın üçünde de hedefe tam isabet ettirilir. Durumdan çok memnun olan Padişah 3. Selim, Gelenbevi İsmail Efendiyi hemen Topçu okuluna müderris olarak tayin eder, ayrıca da kendisine ödül olarak günlük 4 okka pirinç tahsis eder.
Daha medresede öğrenci iken hem öğrencilik hem de okullarda öğretmenlik yaparak tahsil hayatını sürdüren Gelenbevi hakkında dönemin önde gelen ilim adamlarından Cevdet Paşa, Gelenbevi hakkında: “ Gelenbevi İsmail Efendi, Matematik bilgisiyle önemli bir boşluğu doldurmuştur.” İfadesini kullanmıştır. Gelenbevi’nin matematik dehası hakkında yaşanmış bir örneği arzedersek, devrinde ne büyük bir matematik üstadı olduğu daha güzel anlaşılacaktır.
O devirde Avrupa’dan Bab-ı aliye büyük bir Fransız matematik mühendisi gelir. Yanında logaritma ile bir de matematik kitabı getirir ve çözümlenmesi istenir. Büyük bir gurur ve kibirle “ Bakalım ülkenizde bunu anlayacak kimse var mı?” diye alay etmekten de kendini alamaz. Gelenbevi, Bab-ı aliye çağrılır. Fransız mühendis Gelenbevi’nin perişan ve rüküş kıyafetini görünce daha da küstahlaşarak : “Üç gün içinde cevabını isterim.” der ve Gelenbevi’yi küçümseyerek hiçbir iltifatta bulunmaz. Sicill-i Osmani’nin verdiği bilgiye göre Gelenbevi üç gün mühlet verilen logaritma kitabının sorularını bir gecede çözer ve Fransız mühendise takdim eder. Böyle bir sonuçla karşılaşan Fransız mühendis Gelenbevi’nin matematik bilgisi ve zekası karşısında şaşırır kalır. Fransız mühendis zekasına hayran kaldığı Gelenbevi’nin fotoğrafını alarak Avrupa’da dahi matemetikçilerin arasına koymak ister, bu maksatla Bab-ı Alide reis Raşid efendinin odasına getirilir sırtındaki eski kürk çıkarılarak, Raşit efendinin sırtındaki kürk giydirilerek fotoğrafı çekilir ve Fransız Mühendise verilir. Fransız mühendis bizzat orada bulunan heyete : “ Bu adam Avrupa’da olsaydı ağırlığınca altın ederdi.” demekten kendini alamaz ve Gelenbevi’ye Fransa’da Matematik öğretmenliği teklifini yapar.
İbn-ül Emin Gelenbevi’yi anlatırken: “ Müfrit derecede zarurete uğradığı zamanlarda bile kimseye eyvallah etmez, kimseden bir şey istemezdi. Hatta bir gün damadıyla çarşıda gezerken gördüğü taze üzümlere imrenir. “ Oğlum bak ne kadar güzel üzüm, tazecik” diye söylenir. Damadı iz’anlı bir zat olduğundan daha sonra aldığı o taze üzümleri kayınpederi Gelenbevi’nin evine gönderir.
Maalesef Avrupa’da ağırlığınca altın yapacak olan, altın beyinli Gelenbevi İsmail efendi 3. Selim’in huzurunda isabetli top atışlarından sonra ulema tarafından aleyhinde “ Fransa’ya kaçaçak” diye söylentiler yayıldı. Bunun üzerine Padişah kendisini İstanbul’dan Yenişehir Mollalığına tayin ettirilerek Mederese camiasından uzaklaştırıldı. Başarılarıyla dönemin ulamasının kin ve garazın kurbanı oldu. Padişah nezdinde karalama kampanyası sonucu yazdığı matematik kitabını bile bastıramadan üzüntüden olgun ve en verimli çağında 1792 yılında hayata gözlerini yumdu. Mezarı bugün hala ayakta olan Yenişehir Bayraklı caminin haziresinde metfun bulunmaktadır.
Rabbim mekânını cennet eylesin. Amin… www.kadirkeskin.net
Kaynak: Dursun Gürlek’in “ Ayaklı Kütüphaneler” adlı eseri.
FACEBOOK YORUMLAR